Etiket: idari dava avukatı

Makalemizde disiplin soruşturmasında savunma hakkı, disiplin soruşturması savunma avukat dilekçesi, savunma hakları, savunma istem yazısı bilgi verilmiştir

Disiplin Soruşturmasında Savunma

Bu makalemizde disiplin soruşturmasında savunma tüm ayrıntılarıyla ele alınacaktır. Memur hakkında açılan disiplin soruşturması savunma aşamasına geldiğinde kritik bir aşama başlamaktadır. Bu nedenle yazımızda disiplin soruşturmasında savunma nasıl yapılmalıdır ve nelere dikkat edilmelidir, disiplin soruşturmasında savunma istem yazısı içeriğinde hangi unsurların yer alması gerekir, disiplin soruşturmasında savunma sırasında hangi haklar kullanılabilir sorularına cevap verilmiştir.

Disiplin Soruşturmasında Savunma

Disiplin soruşturmasında savunma ve bu savunmanın nasıl yapıldığı soruşturmanın gidişatı bakımından hayati önemdedir. Zira memur yaptığı savunmada verdiği ifadeler ile bağlıdır. Disiplin soruşturması neticesinde disiplin cezası ile tecziye edilmesi halinde açılan iptal davalarında da bu savunma içeriği ile bağlı kalınmaktadır. Dava aşamasında disiplin soruşturmasında verilen savunmanın aksine yapılan savunmalar inandırıcılığı yitirmekte ve Mahkemeler tarafından suçtan kurtulmaya yönelik yapıldığı değerlendirilmektedir.

Yine disiplin soruşturmasında savunma usulüne uygun biçimde alınmalıdır. Bu aşamada usul kurallarına uyulmaması işlemin iptalini mümkün kılar. Dolayısıyla gerekli disiplin soruşturmasında savunma hakkının kullandırılması; gerekli savunma süresinin tanınması, savunma hakkının etkin biçimde kullandırılması, ilgilinin disiplin soruşturmasında savunma delillerini sunmasına imkan verilmesini de kapsar.

Bu bakımdan bu makalemizde disiplin soruşturmasında savunma konusunda savunma nasıl yapılmalıdır ve nelere dikkat edilmelidir, disiplin soruşturmasında savunma istem yazısında hangi unsurların  yer alması gerekir sorularına cevap vermek istedik.

Disiplin Soruşturmasında Savunmanın Önemi

Disiplin soruşturmasında savunma ve ifade verme işlemleri hayati öneme sahiptir. Zira kişi kendisine isnat edilen fiiller ile ilgili açıklamalarını bu aşamada dile getirmekte ve delillerini sunmaktadır. Soruşturmanın gidişatı, isnat edilen fiilin ağırlığı teklif edilen cezanın türüne göre her soruşturma özelinde ayrı savunma geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca disiplin soruşturmasında savunma sırasında verilen beyanlar ve ikrar kişiyi dava aşamasında da bağlamaktadır. Dolayısıyla disiplin soruşturmasında savunma aşamasına gelindiğinde, savunmaların alanda uzman bir avukat eliyle hazırlanması veya alanında uzman bir avukattan hukuki danışmanlık alınması önemlidir.

Disiplin Soruşturmasında Savunma İstem Yazısı

Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkının şeklen değil, gerçek anlamda kullanılabilmesi için disiplin soruşturmasında savunma istem yazısı belirli asgari unsurları taşımalıdır. Disiplin soruşturmasında savunma istem yazısı içeriğinde “hangi fiili, nerede, ne zaman, nasıl, ne şekilde işlediğinin somut, hukuken kabul edilebilir ve delillerle şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya konularak” belirtilmesi gerekmektedir. İddiaların dayandığı deliller, fiilin hukuki nitelendirmesi ve hangi kanun maddesini (bent ve alt bent olarak) ihlal ettiği açıkça yazılmalıdır. Yine savunma istem yazısı içeriğinde fiil karşılığında önerilen disiplin cezasının ne olduğu bildirilmelidir.

Bir örnek vermek gerekirse “Özürsüz ve izinsiz olarak göreve gelmemek” fiili nedeniyle başlatılan disiplin soruşturmasında devamsızlık yapıldığı iddia edilen günlerin hangi günler olduğu belirtilmeli ve devamsızlığa ilişkin tutanaklar ilgiliye verilmelidir. Ayrıca özürsüz ve izinsiz sayılan günlerin kaç gün olduğuna ve kesintisiz olup olmamasına göre karşılık ceza değişeceğinden buna da dikkat edilmelidir.

Disiplin Soruşturmasında Savunma Süresi

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesi uyarınca, savunma için “7 günden az olmamak üzere” bir süre tanınması zorunludur. Yazıda ayrıca, bu süre içinde savunma yapılmaması halinde bu haktan vazgeçilmiş sayılacağının bildirilmesi gerekmektedir (Danıştay 8. Daire, 2016/12316 E., 2021/676 K., 04.02.2021). Dolayısıyla savunma istem yazısında, 657 sayılı Kanun uyarınca en az yedi gün süre tanınmalı ve bu süre içinde savunma yapılmaması halinde bu haktan vazgeçilmiş sayılacağı ihtar edilmelidir.

Disiplin Soruşturmasında Savunma İsteme Yetkisi

Savunma isteme yetkisi, soruşturmayı yürüten muhakkikte değil, soruşturma tamamlandıktan sonra yetkili disiplin amiri veya kurulundadır. Bu kural uyarınca, soruşturmayı yürüten muhakkik tarafından alınan “ifade”, usulüne uygun bir “savunma” olarak kabul edilmez. Savunma, lehe ve aleyhe tüm deliller toplandıktan sonra, ceza vermeye yetkili makam tarafından istenmelidir.

 “…savunmalarının, soruşturma sürecinin son aşamasında, yetkili disiplin amiri ya da kurulu tarafından istenmesi ve alınması gerektiği…” (Danıştay İDDK, 2024/29 E., 2024/57 K., 30.10.2024)

Disiplin Soruşturmasında Savunma Nasıl Yapılmalıdır?

Disiplin soruşturmasında savunma yapılırken ise öncelikle suçun maddi unsurları üzerinde durulmalıdır. Öncelikle savunmanın yazılı mı sözlü mü yoksa hem yazılı hem sözlü savunma şeklinde mi yapılacağı değerlendirilmelidir. Sözlü savunma yapılmak isteniyorsa, savunma sırasında maddi olaya bağlı kalınmalı, ayrıntıya girilmemeli, sorulan sorulara açık ve net cevaplar verilmelidir.

Disiplin soruşturmasında savunma hakkı kullanılırken delillerin sunulması da önemlidir. Özellikle devlet memurluğundan çıkarma gibi ağır bir ceza teklif edildiğinde, kanun disiplin soruşturmasında savunma hakkını geniş biçimde kullandırmaktadır. Bu haklar arasında “soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkı” bulunmaktadır (Danıştay 12. Daire, 2021/3952 E., 2024/3045 K., 13.06.2024). Bu hakların kullandırılmaması, savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Dolayısıyla disiplin soruşturmasında savunma sırasında bu haklardan hangilerinin nasıl kullanılacağı doğru biçimde analiz edilmelidir. Toplanması istenen delillerin hangileri olduğu disiplin soruşturmasında savunma yazısı içeriğinde açık biçimde bildirilmelidir.

Savunma içeriğinde, isnada konu olaylar sade ve duru bir dille anlatılmalı, deliller dilekçe içeriğine ve/veya eklerine eklenmelidir. Zamanaşımı, isnat edilen suçtaki tipiklik unsuru ve somut deliller de değerlendirilmelidir.

Verdiğimiz örnek üzerinden devam edelim.  “Özürsüz ve izinsiz olarak göreve gelmemek” fiili nedeniyle başlatılan disiplin soruşturmasında devamsızlık süresini hesaplarken takvim günlerini esas alınıp alınmadığı öncelikle değerlendirilmelidir. Göreve gelinmediği iddia edilen günün tam gün olup olmadığı da önemlidir. Yine fiilin “özürsüz” olarak işlenmediği, en güçlü savunma argümanlarından biridir. Özellikle belgelenmiş sağlık sorunları gibi mazeretlerin varlığı halinde, idarenin bu mazeretlerin geçerliliğini araştırmadan ceza vermesi “eksiklik” olarak kabul edilmektedir. Yine özürsüz ve izinsiz olarak göreve gelinmediği iddia edilen günler arasında kesinti bulunup bulunmadığı da suçun türünü ve karşılık disiplin cezasını değiştirdiğinden bu hususa da dikkat edilmelidir.

Disiplin soruşturmasında savunma süreci özetle bu şekildedir. Disiplin soruşturmalarında savunma sürecinin işletildiği durumlarda teklif edilen cezaların ağırlığı karşısında, bu yolu alanında uzman, Kurul tecrübesi bulunan bir avukat ile yürümek en önemli tavsiyemizdir. Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , akademik dava avukatı ve idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikle memurların atanması, yer değiştirmesi, naklen atama işlemleri, doçentlik, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için 05070575335 nolu telefon numarasından ulaşabilirsiniz.

memur atama iptali davası, atama iptal davası cezalandırma, mobbing, keyfilik nedenleriyle yapılan memur ataması iptal davası, eş durumu, eşitlik, ölçülülük

Memur Atama İptali Davası 2025

Bu makalemizde memur atama iptali davası olarak bilinen, memurların yer değiştirme suretiyle atanmasının iptali amacıyla açılan davadan bahsedeceğiz. Atama iptal davası hizmetin gereklerine ve özelliklerine, eşitlik ilkesine aykırı biçimde veya memurun isteği dışında (örneğin aile birliğini bozucu şekilde) atanması halinde gündeme gelebilir. Dava neticesinde memur atamasının iptali sağlanabilir. Yine  cezalandırma, mobbing, keyfilik nedenleriyle yapılan memur ataması iptal davası ile iptal edilebilir. Memur atama iptali davası 2025 yılı güncel Danıştay kararları doğrultusunda tüm ayrıntılarıyla makalemiz devamında açıklanmaktadır.

Memur Atama İptali Davası 2025

Memur atama iptali davası daha çok Devlet Memurları Kanunu’nun 72. maddesi gereği yapılan atamalarda görülmektedir. Maddeye göre memurların yer değiştirme suretiyle atanması mümkünse de idare, kanunun kendisine tanıdığı yetkiyi kullanırken soyut bir “takdir hakkı” iddiasının arkasına sığınamaz. Açılacak memur atama iptali davası sırasında yargı mercileri, idareden bu takdir hakkını neden ve hangi amaçla kullandığını somut verilerle ortaya koymasını beklemektedir. İdarenin atama işlemini kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından haklı nedenlerle yaptığına dair somut sebepler gösterememesi durumunda memur atama iptali davası olumlu sonuçlanabilmektedir.

Memur Atama İptali Davasında En Çok Karşılaşılan Nedenler

Devlet Memurları Kanunu’nun 72. maddesi gereği yapılan memur atama iptali davası idare atamaları en çok şu nedenlere dayandırılmaktadır.

  • Kamu Yararı ve Hizmet Gerekleri: Bu, en sık rastlanan ve en genel gerekçedir. İdare, memur atama iptali davası savunmasında personelin hizmetinden daha etkin yararlanmak, hizmetin aksamadan yürütülmesini sağlamak, yeni kurulan bir birimin ihtiyaçlarını karşılamak veya kamu hizmetini daha verimli kılmak gibi sebeplere dayanabilir.
  • Personele İlişkin Sebepler: Atama, memurun görevdeki başarısızlığı, verimsizliği, uyumsuz davranışları veya hakkında yürütülen bir soruşturma sonrası aynı birimde çalışmasının sakıncalı görülmesi gibi olumsuz sebeplere dayandırılabilir.
  • Kurumsal ve İdari Sebepler: Kurumdaki norm kadro fazlalığı, kadro ihtiyaçları, hizmet süresi veya asayiş ve idari zorunluluklar gibi yapısal nedenler atamayı gerektirebilir.
  • Kariyer Mesleğine İlişkin Yetersizlik: Özellikle kariyer mesleklerinde, performans değerlendirmesinde başarısızlık durumunda da memur atama iptali davası söz konusu olur. Zira bu durumda yeterlik sınavına girme hakkını kazanamayan personelin derecesine uygun başka bir memur kadrosuna atanması yasal bir zorunluluktur.

Memur Atama İptali Davasında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Memur atama iptali davası açılırken bu atamanın neden hukuka aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği davacı tarafından gerekçelendirilmelidir. Bu anlamda her ne kadar atama iptali davası re’sen araştırma ilkesi doğrultusunda ele alınsa da, davacının hangi sebebe dayandığı da önemlidir. Memur atama iptali davasında sebepler ve memur atama iptali davasında dikkat edilmesi gerekenler şu şekilde sıralanabilir.

Memur Atama İptali Davasında Takdir Yetkisinin Sınırları

Memur atamalarında idarenin takdir yetkisi var ise de bu yetki sınırsız değildir. “İdare takdir yetkisini kullanırken kullanılırken, kamu hizmetinin etkin ve verimli işlemesi amacı dışında bir başka amacın bulunmaması, memurun kadro derecesini gözetmesi ve atama işlemlerinin bir ALT CEZA GİBİ uygulamamalıdır.” Dolayısıyla idarenin takdir yetkisinin sınırlarını aşarak işlem tesis ettiği memur atama iptali davası açılırken gündeme getirilebilir.

  • Kamu Yararı ve Hizmet Gereklerine Aykırılık: İdare atama yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda kullanmalıdır. Memur atama iptali davasında davacı mevcut görev yerinde hizmetine daha fazla ihtiyaç duyulduğunun veya atandığı yerde hizmetine ihtiyaç olmadığının kanıtlaması bu kapsamda önemlidir.
  • Özür Durumunun Gözetilmemesi: İdare atama sırasında memurun özür durumunu gözetmelidir. Memurun atanmasında sağlık, eğitim gibi özür durumlarının idare tarafından dikkate alınmaması önemli bir iptal sebebidir.
  • Eş Durumunun Gözetilmemesi: Özellikle aile birliğinin korunması ilkesi, Danıştay kararlarında hassasiyetle ele alınmaktadır. İdarenin re’sen yaptığı naklen atamalarda eş durumunun göz önüne alınması zorunludur. Memur atamasında eş durumunun  ve çocukların öğrenim durumlarının dikkate alınmaması Anayasa’nın 41. maddesine aykırıdır.

Memur Atama İptali Davasında Sebep Unsurunun Hukuka Aykırılığı

  • Mobbing Amacıyla Atama Yapılması:  Mobbing yani bezdiri, “İş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma. dışlama, gözden düşürme” olarak tanımlanmıştır.Ancak uygulamada mobbing amacıyla atama yapıldığına sıklıkla karşılaşmaktayız. Bu durumda memur atama iptali davası açılırken, atamanın cezalandırma amacıyla yapıldığı, maksadın saptırıldığı gerekçesine dayanılmalıdır.

Bu duruma örnek olarak daha önce mahkeme kararıyla görevine iade edilen memurun, kısa bir süre sonra ve makul bir gerekçe olmaksızın tekrar başka bir yere atanması verilebilir. Bu durum, işlemin maksat unsuru yönünden sakatlığına işaret eder ve önemli bir iptal gerekçesidir.

  • Cezalandırma Amacıyla Atama Yapılması: Memur ataması bir disiplin cezası değildir. İdarenin atama yetkisini bir disiplin yaptırımı gibi kullanmasına Kanun izin vermez. Eğer memur bir eyleminden dolayı disiplin cezası almışsa, aynı eylem gerekçe gösterilerek yapılan bir atama “ikinci kez cezalandırma” olarak kabul edilir. Bu durumda memur atamasının iptali davası sebep unsuru yönünden hukuka aykırı bulunacaktır.
  • Sebep İşlemin Geçersizliği: Atama işleminin dayanağı olan bir “sebep işlem” varsa (örneğin, performans değerlendirmesi, soruşturma raporu), bu işlemin hukuka aykırılığı ayrı bir davada kanıtlandığında, atama işlemi de dayanaksız kalarak iptal edilir. Dolayısıyla memur atamasının iptali davası sebep unsuru oldukça önemlidir.

Örneğin Danıştay 2. Dairesi  2018/2088 K. 2022/5890 T. 23.11.2022 sayılı kararında vergi müfettiş yardımcısı olarak görev yapan davacının performans değerlendirmesinde başarısız sayılmasına dayanarak Osmaniye Defterdarlığı emrine memur olarak atanmasına yönelik işlemi iptal etmiştir, zira bu atama işleminin dayandığı önceki başarısızlık kararı hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

Memur Atama İptali Davasında Eşitlik İlkesi

“Kanun önünde eşitlik” Anayasamızın 10. maddesi gereğidir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir.” Dolayısıyla memur atama iptali davasında eşitlik ilkesi muhakkak değerlendirilmelidir. Çünkü benzer hukuki durumda olan diğer personele farklı muamele yapıldığının kanıtlanması memur atamasının iptali için önemli bir gerekçedir.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi E. 2020/177 K. 2020/485 T. 10.07.2020 sayılı kararında; Manisa İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli uzman jandarma davacının, FETÖ/PDY soruşturmasından beraat ederek görevine iade edilmesinin ardından Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığı’na naklen atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davayı incelemiştir. Davacının, atamanın takdir yetkisinin keyfi kullanılması, Manisa’daki 8 yıllık garnizon hizmet süresi dolmadan yapılması ve aynı mahkemede yargılanıp beraat eden diğer personelin Manisa’da kalmasına rağmen sadece kendisinin il dışına atanmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu yönündeki istinaf başvurusunu değerlendiren mahkeme, naklen atama işleminde hukuka uyarlık bulunmadığına karar vererek işlemin iptaline hükmetmiştir.

Memur Atama İptali Davasında Ölçülülük İlkesi

Atama sonucunda memurun maaş ve özlük haklarında orantısız bir düşüş meydana gelmesi, ölçülülük ilkesinin ve mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelir.

Anayasa Mahkemesi, B. 2021/2278 T. 24/1/2024 sayılı kararında başvurucunun KOSGEB’deki “Bilgi Yönetimi ve Karar Destek Dairesi Başkanı” ve “Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü” pozisyonlarından “memur” kadrosuna atanması sonucu aylık ve diğer özlük haklarında (7.160 TL’den 2.351 TL’ye düşüş) önemli bir azalma yaşandığı iddiasıyla yaptığı başvuruyu incelemiştir. Kararda başvurucunun atama işleminin mülkiyet hakkı ile özel hayata saygı hakkını ihlal ettiği iddialarını değerlendiren Mahkeme, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Memur Atama İptali Davası Nasıl Açılır?

Memur atama iptali davası, İYUK kapsamında idare mahkemelerinde görülecek bir iptal davasıdır. Atama iptali davası için idarenin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Görevli mahkeme idare mahkemeleridir. Davada iptal davalarına ilişkin genel hükümler geçerlidir. Dolayısıyla işlemin tebliğinden itibaren başlayacak 60 günlük süre içinde memur atama iptali davasının açılması gerekir. Aksi durumda sürenin geçirilmesi halinde dava usulden reddedilir. İptal davalarının usulü hakkında ayrıntılı bilgi almak için buradan ilgili makalemizi inceleyebilirsiniz.

Memur atama iptali davası açıldığında mahkeme ilk incelemeyi işlemin usulüne uygun olup olmadığı yönünde yapar. Bu durumda atamanın yetkili amir tarafından yapılmaması veya atama sırasında uyulması gereken usul kurallarına uyulmaması bir iptal nedenidir. Eğer usule aykırılık söz konusu değilse, atamanın iptali davasında, idarenin takdir yetkisinin yargısal denetiminin “sebep” ve “maksat” unsurları üzerinde değerlendirme yapabilir. Bu kapsamda yukarıda dile getirdiğimiz nedenlerin doğru biçimde değerlendirilip, delilleri ile ileri sürülmesi önemlidir.

İdari Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikle memurların atanması, yer değiştirmesi, naklen atama işlemleri, doçentlik, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için 05070575335 nolu telefon numarasından ulaşabilirsiniz.

 

İdari Yargıda Islah (Tam Yargı Davası)

İdari Yargıda Islah (Tam Yargı Davası)

Bu makalemizde idari yargıda ıslah konusunda bilgi vereceğiz. 2013 yılında önce idari yargı ıslah mümkün değilken, yasa değişikliği ile mümkün hale gelmiştir. Dolayısıyla 2013 yılı öncesindeki Danıştay kararlarında tam yargı davasında ıslah yapılamayacağı yönündedir. Ancak Kanun değişikliği sonrasında günümüzde idari yargıda sadece tam yargı davalarında ıslah yapılması mümkün hale gelmiştir. Ancak   idari yargıda ıslah belli kurallara bağlanmıştır. Bu makalemizde idari yargıda ıslah konusu, geçmişten günümüze tüm ayrıntılarıyla ve Danıştay kararları doğrultusunda ele alınacaktır.

İdari Yargıda Islah

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki idari yargıda ıslah yapılabilir mi sorusunun cevabı tam yargı davasında ıslah için evet, iptal davasında ıslah için hayırdır. İnternette tam yargı davasında ıslah yapılamayacağına ilişkin çelişkili bilgiler bulunmasının sebebi 2013 yılı önceki yasal durumdan kaynaklanmaktadır. Zira 2013 yılına kadar 2577 s. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda ıslahı düzenleyen bir hüküm bulunmamaktaydı ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapan maddesinde de ıslah kurumuna yer verilmemişti. Bu durum, dava açarken zararının tamamını öngöremeyen davacının, yargılama sırasında bilirkişi raporu gibi delillerle ortaya çıkan gerçek zararlarını talep edememesine yol açmaktaydı.

2013 yılı sonrasında idari yargıda (sadece) tam yargı davalarında ıslah mümkün hale gelmiştir. 6459 sayılı Kanun ile İYUK’un 16. maddesinin 4. fıkrasına eklenen bir cümle ile idari yargıda ıslah müessesesi kabul edilmiştir. Kanun, “…Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” hükmüne amirdir.  İdari yargıda ıslah düzenlemesinin getirilmesi davacının mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olması gerekliliğine de hizmet etmiştir.

İdari Yargıda Islah Kapsamı ve Sınırları

Bu doğrultuda; idari yargıda ıslah sadece tam yargı davaları ile sınırlıdır.  İptal davalarının ıslah edilebilmesi hem davanın doğası gereği hem de Kanun gereği mümkün değildir. Düzenlemeye göre, idari yargıda ıslah yolu ile; tam yargı davasının davacısı, talep ettiği tazminatın daha yüksek olduğunun anlaması halinde nihai karara kadar bir kez dava konusu miktarı bir sefer artırabilir. Tam yargı davasının açılması esnasında özellikle mevcut zararın tam olarak belirlenebilir olmadığında ıslah önem kazanmaktadır. Davanın kısmen reddiyle karşılaşmamak adına da tam yargı davasında ıslahtan faydalanılabilir. İYUK’a getirilen idari yargıda ıslah imkanının HMK’dan daha dar kapsamlı ve sınırlıdır.

Danıştay 13. Dairesi’nin kararında vurgulandığı gibi, “…idarî yargıda ilk defa ıslah müesesesine ilişkin kanunî bir düzenleme yapılmış ve tam yargı davaları ile sınırlı olarak “miktarın artırılması” bağlamında ıslah kurumu idarî yargı düzeninde yerini almıştır (Danıştay 13. D. 2021/4563).

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu da bu kurumun tam bir ıslah olmadığını, “yalnızca tam yargı davalarında talep konusu miktarın artırılmasına ilişkin” olduğunu belirtmiştir (Danıştay İBK 2021/5).

  • İdari Yargıda Islah Sadece Tam Yargı Davalarında Mümkündür: İdari yargıda ıslah, yalnızca tam yargı davaları için getirilmiş bir imkandır. İptal davalarında uygulanmaz.
  •  Islah Sadece Miktar Artırımı İçindir: Dolayısıyla ıslah yoluyla dava sebebini değiştirilemez, yeni vakıalar eklenemez. Yalnızca dava dilekçesinde belirtilen tazminat miktarının artırılmasına olanak sağlar.
  • Islah Tek Taraflıdır: Islah hakkı sadece davacıya tanınmıştır; davalı idare bu yola başvuramaz.
  • İdari Yargıda Islah Bir Defaya Mahsustur: Davacı ıslah hakkını dava süresince sadece bir kez kullanabilir.
  • Nihai Karara Kadar Yapılabilir: Davacı, davanın her aşamasında, “nihai karar verilinceye kadar” ıslah talebinde bulunabilir. Bu, kanun yolu aşamasını da kapsamaktadır.

İptal Davasında Neden Islah Yapılamaz?

İptal davaları, bir idari işlemin hukuka aykırılığının tespiti ve ortadan kaldırılması amacını taşır. Bu davaların konusu, artırılabilir veya azaltılabilir parasal bir miktar değildir. Dolayısıyla, “miktarın artırılması” amacına hizmet eden ıslah kurumu, iptal davalarının doğasıyla bağdaşmaz. Bir iptal davasında ıslah yoluyla  (tazminat) talebi eklemek de mümkün değildir. Zira bu durum iddianın genişletilmesi yasağının ihlali anlamına gelir.

Danıştay 6. Dairesi, iptal davası devam ederken sunulan tazminat talepli dilekçenin ıslah olarak kabul edilemeyeceğine, bu talebin harcı yatırılmışsa ayrı bir dava olarak görülmesi gerektiğine hükmetmiştir (Danıştay 6. D. 2018/9249 ve 2021/8306).

İdari Yargıda Islah Usulü

İdari yargıda ıslah artırılan miktar üzerinden harcın ödenmesi ve bu talebi içeren bir dilekçenin mahkemeye sunulmasıyla yapılır.  Harcı ödenmemiş ıslah dilekçesi, ıslah olarak kabul edilmez (İstanbul BİM 5. İDD 2018/966). İdari yargıda ıslah dilekçesi, mevcut davanın konusunu genişletemez. Yalnızca dava dilekçesinde talep edilen tazminat kaleminin miktarını artırmaya yönelik olmalıdır. Mesela, dava dilekçesinde talep edilmeyen faiz, ıslah dilekçesiyle ilk defa istenmesi davanın genişletilmesi olarak kabul edilir ve bu talep dikkate alınmaz.(Danıştay 8. D. 2020/840). Islah dilekçesi, cevap hakkını kullanması için karşı tarafa tebliğ edilir. İdari yargıda ıslah dilekçesi için burada yer verdiğimiz ıslah dilekçesi örneğinden faydalanılabilir.

Mahkeme, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı tam yargı davasında tazminat miktarının belirlenebilmesi için gerekli işlemleri yapmalıdır. Zira İYUK’un 20. maddesinde kurala bağlanan re’sen araştırma ilkesi uyarınca, idare mahkemelerinin, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapmaları gerektiği açıktır. Dolayısıyla mahkeme talep konusu ile ilgili gerekli araştırmayı yapmalı, gerekirse bilirkişi incelemesi (örneğin hesap bilirkişisi) yaptırmalıdır.

İzmir BİM 2. İdari Dava Dairesi, E. 2020/574 K. 2020/848 T. 01.07.2020:“Bu durumda; tam yargı davasının sürecine ilişkin yukarıda yapılan açıklamalara göre, davanın ıslah hakkı saklı tutularak açılmış bir maddi tazminat davası olduğu göz önüne alındığında; davacıya yapılan ödeme bir kenara bırakıldığında dahi, mahkemenin öncelikle davacının diğer zarar kalemleri olan yasal faiz ve “…” aidatları yönünden bunların miktar olarak hesaplanmasını re’sen araştırma ilkesi uyarınca yapması gerektiği, sonrasında bu parasal tutar belirtilerek ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16/4.maddesinde belirtilen prosedürü uygulayarak davacıya davayı ıslah edip etmek istemediğini sorduktan ve davacının ıslah dilekçesini davalı idareye tebliği ile idarenin cevap vermesi ya da cevap verme süresi geçtikten sonra gerekçeli kararı vermesi ve en son aşamada artık hükmedilecek tazminat miktarı ortaya çıktıktan sonra dosya hakkında karar verilmesi gerektiği halde, açıkça miktar belirtilerek ve ıslah hakkı saklı tutularak açılan tam yargı davasında idare mahkemesince verilen kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.”

İYUK m. 16/4’a göre idari yargıda ıslah “nihai karar verilinceye kadar” yapılabilir. Danıştay, bu ifadenin kanun yolu aşamasını da kapsadığını kabul etmektedir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesi karar vermiş olsa dahi, dosya istinaf veya temyiz aşamasındayken de (ve hatta bozma sonrasında dahi) idari yargıda ıslah talebinde bulunulabilmesi mümkündür.

İdari Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki doçentlik, atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için 05070575335 nolu telefon numarasından ulaşabilirsiniz.

TAM YARGI DAVASI NEDİR 2025

Tam Yargı Davası Nedir? 2025

Bu makalemizde 2025 yılı güncel Danıştay kararları doğrultusunda tam yargı davası nedir sorusuna cevap bulmaya çalışacağız. Daha önce burada yer alan makalemizde tam yargı davası ile ilgili genel bilgilendirme yapmış, tam yargı davası nedir sorusuna cevap aramışsak da, bu yazımız öncekinden farklı olarak güncel Danıştay kararları kapsamında ele alınmaktadır.

Tam Yargı Davası Nedir? 2025

Tam yargı davası, idarenin hukuka aykırı bir eylem veya işlemi nedeniyle hakları ihlal edilen kişilerin uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini amacıyla açtıkları dava olarak tanımlanmaktadır. Danıştay kararlarında ise tam yargı davası nedir sorusuna İYUK’ta “idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar” olarak cevap verilmektedir. (Danıştay 6. Daire, 2020/9725). Tam yargı davasında  idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğu hallerinde sebep olduğu zararların tazminini amaçlanır.

Tam yargı davası nedir sorusuna cevap verdikten sonra hemen ifade etmek gerekir ki, “ihtimallere dayalı ve muhtemel zararlar” tazminat konusu yapılamaz.(Danıştay 13. Daire, 2021/4563).  Tam yargı davasının kabulü için idarenin hizmet kusuru ile davacının uğradığı zarar arasında doğrudan ve somut bir nedensellik (illiyet) bağı kurulmalıdır.

İYUK m. 3/d uyarınca, davacının tam yargı dava dilekçesi içeriğinde talep ettiği tazminat miktarını rakam olarak belirtmesi gerekmektedir. İdari yargıda da geçerli olan taleple bağlılık ilkesi gereği tam yargı davasında mahkeme, davacının talep ettiğinden daha fazlasına hükmedemez.

Tam Yargı Davasının Tarafları Kimlerdir?

Davanın tarafları, zarara uğrayan davacı ile zarara sebep olan eylem veya işlemden sorumlu olan davalı idaredir. Davanın tarafları, zarara uğrayan gerçek veya tüzel kişi (davacı) ile zarara sebep olan eylem veya işlemin sahibi olan idaredir (davalı).

Tam Yargı Davası Açma Süresi

Tam yargı davası açma süreleri, zararın bir idari “eylem”den mi yoksa bir idari “işlem”den mi kaynaklandığına göre temel olarak ikiye ayrılmaktadır:

  • İdari Eylemlerden Kaynaklanan Davalar: İdarenin bir eyleminden kaynaklanan tam yargı davasında, dava açmadan önce idareye başvurmak gerekir. Bu bir dava şartıdır. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararlarında bu usul netleştirilmiştir. Bu başvurunun reddi veya yanıtsız bırakılması halinde, genel dava açma süresi olan 60 gün içinde tam yargı davası açılmalıdır.

    “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerekir.” (AYM, 7/1/2016; Danıştay İBK, 2021/5)

  • İptal Davası Sonrası Açılan Davalar: Bir idari işleme karşı açılan iptal davası ile birlikte tam yargı davası açılabileceği gibi, bu iptal davası sonuçlandıktan sonra, aynı işlemden kaynaklanan zararlar için tam yargı davası açılabilir. Bu durumda süre, iptal davasında verilen kararın kesinleşip tebliğ edilmesinden itibaren başlar. Danıştay 6. Dairesi bu hakkı şöyle ifade etmiştir:

    “…davacının bu davada verilen karar kesinleşmeden veya kesinleşen kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde 2577 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca işlemden kaynaklanan zararlarının tazmini için ayrı bir dava açma hakkına sahip olduğu…” (Danıştay 6. Daire, 2018/9249).

Tam Yargı Davasında Islah

Geçmişte idari yargıda ıslah mümkün değilken, 6459 sayılı Kanun ile İYUK’un 16. maddesine eklenen fıkra ile bu imkan tanınmıştır. Tüm ilgili kararlarda alıntılanan temel hüküm şöyledir: “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir…” Ancak unutulmamalıdır ki, idari yargıda sadece tam yargı davasında ıslah mümkündür. İptal davaları ıslah edilemez. Islah ile artırılan miktar için faiz, ıslah dilekçesinin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren işletilir (Konya BİM, 2019/1173).

Danıştay 13. Daire, E. 2021/4563 K. 2021/5346 T. 27.12.2021:“İlk derece mahkemesince karar verildiği gün davacılar tarafından verilen tazminat miktarının artırılmasına ilişkin dilekçenin istinaf merciince geçerli olarak değerlendirilmesi ve diğer yönlerden usûlüne uygun olup olmadığı incelendikten sonra karşı tarafa bu talebe ilişkin beyanlarını sunması için tebliğ edilmesi ve usulî işlemler tamamlandıktan sonra artırılan talep konusu miktar üzerinden davanın konusu belirlenerek uyuşmazlığın karara bağlanması gerekmekte iken, davacıların tazminat miktarının artırılmasına ilişkin talebine göre temyiz yolunun açık olduğu göz önünde bulundurulmadan temyiz kanun yolunun kapalı olduğu yönünde kesin karar verilmesinde usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.”

Tam yargı davasında ıslah sadece miktar artırımı ile sınırlı olabilir. Dava türü bu yolla değiştirilemez. Tam yargı davasında ıslah ile dava dilekçesinde talep edilmeyen bir tazminat türü davaya dahil edilemez.

İdari Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki doçentlik, atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için 05070575335 nolu telefon numarasından ulaşabilirsiniz.

 

DOÇENTLİK DAVASINDA BİLİRKİŞİ RAPORU

Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Bu makalemizde doçentlik davasında bilirkişi raporu konusunu ayrıntılarıyla ele alacağız. Doçentlik davasında bilirkişi seçimi nasıl yapılır, bilirkişiye itiraz mümkün müdür, doçentlik davasında bilirkişi incelemesi nasıl yapılır, doçentlik davasında bilirkişi raporunun önemi nedir gibi soruların cevabını makalemizin devamında bulabilirsiniz.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Doçentlik davası olarak ifade edilen dava bir idari davadır. İptal davası olarak açılan bu davalarda, doçentlik başvurusu reddedilen adaylar hakkında tesis edilen işlemin iptali talep edilmektedir. Doçentlik unvanı kazanma yönündeki doçentlik başvurusunun reddi kararına itiraz ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

İdari yargı mercileri çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, mahkemenin, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilirler. Dolayısıyla doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmasına, bu davaların çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle başvurulabilmektedir. Daha ayrıntılı bilgi için buradan “İdari Yargıda Bilirkişi İncelemesi” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.

2577 sayılı Kanun’da düzenlenen “re’sen araştırma ilkesine göre” idari yargı mercîleri, uyuşmazlığın çözümü için gerekli bütün araştırma ve incelemeleri, tarafların talepleriyle bağlı olmaksızın resen yapabilirler ve hatta yapmakla yükümlüdürler. İdari yargı mercileri çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, mahkemenin, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilirler. Dolayısıyla doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmasına, bu davaların çözümünde başvurulabilmektedir. Bu durum re’sen araştırma ilkesinin de bir gereğidir.

Eser İnceleme Nedeniyle Açılan Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Doçentlik Yönetmeliği’ne göre, adayın çalışmalarında etik ihlali bulunmadığı ve asgari başvuru koşullarını sağladığının anlaşılması halinde “eser incelemesi” aşamasına geçilir. Bu aşamada aday, akademik çalışmalarının niteliği ve bilim/sanat alanına katkısını esas almak suretiyle yapılacak inceleme neticesinde “başarılı” veya “başarısız” olarak değerlendirilir. Bu aşamada yapılacak inceleme ve değerlendirme objektif şartlara bağlanmamıştır. Bu aşamada jüri üyelerinin akademik ve bilimsel gerekçeleri ortaya konulmak suretiyle adayın çalışmalarının niteliksel olarak ve başvurulan alana katkısı bakımından doçent unvanı verilebilmesi için yeterli olup olmadığına yönelik kanaatlerinin alınmasına ilişkindir. Bu nedenle eser incelemede başarısız sayılma nedeniyle açılan doçentlik davasında bilirkişi raporu alınması zaruridir.

Adayın Asgari Başvuru Şartlarını Sağlamaması Nedeniyle Açılan Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Doçentlik Yönetmeliği’ne göre, doçentlik başvurusu için Üniversitelerarası Kurulun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından her bir bilim veya sanat disiplininin özellikleri dikkate alınarak belirlenecek asgari sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak öncelikli şarttır. Bu şarta uygunluk adayın asgari koşullara uygun olduğu anlamına gelir. Asgari başvuru şartları objektif kriterlere bağlanmıştır. Her ne kadar objektif kriterlere bağlanmış olsa da adayın asgari başvuru şartlarını sağlamaması nedeniyle açılan doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmaktadır.

Etik İhlali Nedeniyle Açılan Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

ÜAK (ilgili) Etik Komisyonu tarafından adayın etik ihlalde bulunduğu sonucuna varılması halinde de, doçentlik başvurusu iptal edilen adayların iptal davası açabilmesi mümkündür. Ayrıntılı bilgi için “Doçentlik Başvurusunda Etik İnceleme Nedir?” ve “Doçentlik Başvurusunda Etik İhlali Nedir?” başlıklı makalelerimizi inceleyebilirsiniz. Yine bu türde açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi ihtiyacı vardır. Ancak  buradaki bilirkişi incelemesi içerik açısından eser inceleme ve asgari şartları sağlamadığı gerekçesiyle başarısız sayılan adayların açacağı davadaki bilirkişi incelemesinden farklıdır. Bu durumda doçentlik davasında bilirkişi raporu adayın eserlerinde ÜAK Etik Komisyonu tarafından saptandığı gibi bir etik ihlal olup olmadığı hususunda alınacaktır.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Seçimi

Doçentlik davasında bilirkişi seçimi nasıl yapılacağı konusu, bu davayı açmayı düşünen doçent adayların en büyük soru işaretidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, tek bilirkişiden değil bilirkişi kurulundan rapor tanzim etmesi istenmektedir. Doçentlik davalarında bilirkişi seçimi profesör unvanlı öğretim üyelerinden yapılmaktadır. Bilirkişi kurulu genellikle üç kişiden oluşturulmaktadır. Doçentlik davasında bilirkişi seçimi konusunda bir diğer önemli faktör bilirkişilerin alanda uzmanlığıdır.  Doçentlik davasında bilirkişi raporu, adayın kod, alan ve anahtar kelimelerden en az biriyle uyumlu olmak üzere eğitim veren öğretim üyelerinden alınmalıdır. Aksi halde yaptırılmasına ihtiyaç duyulan bilirkişi incelemesi amacına aykırı olacaktır.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Seçimine İtiraz

İdari yargıda bilirkişi seçimi yapıldıktan sonra, “Keşif ve Bilirkişi Bilgileri Bildirme Yazısı” ile taraflara isimleri bildirilmektedir. Bu bildirim ile taraflara bilirkişinin yasaklılığı ve reddi sebeplerinin (6100 Sayılı Kanun’un 34 ve 36. maddeleri)  bulunması veya bilirkişinin niteliğinin (uzmanlık alanı) davaya uygun olmaması halinde itiraz hakkı verilmektedir. Tarafların bu itirazı yapmak için bir hafta süresi vardır. Bu aşamada doçentlik davasında bilirkişi seçimine itiraz mümkündür.

Doçentlik Davasında Bilirkişi İncelemesi Nasıl Yapılır?

Görüldüğü üzere doçentlik davası, eser inceleme, etik ihlali veya asgari koşulların sağlanmamış olması nedenleriyle doçentlik başvurusu iptal edilenler tarafından açılabilir. Yani doçentlik başvurusunun reddi sebebine göre dava açılmaktadır. Dolayısıyla açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi davanın sebebine göre değişkenlik göstermektedir. Doçentlik davasında bilirkişi incelemesi nasıl yapılır sorusunu kısaca cevaplamak gerekirse, sebebine göre;

  • Adayın asgari koşulları sağlamaması sebebiyle doçentlik başvurusunun reddi sebebiyle açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi davacının eserlerinin incelenerek akademik çalışmalarının ”Asgari Başvuru Şartlarını Sağlayıp Sağlamadığı” hususunda alınır. Bilirkişi raporunun kriterlere, objektif, bilimsel verilere dayalı, ölçme ve değerlendirme tekniklerine uygun biçimde ele alınmasına önem gösterilir.
  • Adayın eser incelemede başarısız olması sebebiyle açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi daha kapsamlıdır. Bu davada amaç başarısız olarak değerlendiren jüri üyelerinin raporlarında yer verilen tespit ve değerlendirmelerine yönelik olarak ileri sürülen akademik ve bilimsel gerçeklere aykırılık iddialarının incelenmesidir. Dolayısıyla bu türdeki doçentlik davasında bilirkişi incelemesi davacı tarafından beyan edilen eserlerin her birinin ayrı ayrı alana katkı ve özgünlük kriterleri yönünden değerlendirilmesi ile yapılır.
  • Adayın etik ihlal sebebiyle doçentlik başvurusunun reddi sebebiyle açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi adayın eserlerinde ÜAK Etik Komisyonu tarafından saptandığı gibi bir etik ihlal olup olmadığı hususunda yapılır. Yine bu durumda da bilirkişilerin Profesör unvanlı, o alan ve anahtar kelimelerde uzman kişilerden seçilmesi gerekir.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporunun Önemi

Görüldüğü üzere her türde açılan doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmaktadır. Zira doçentlik davalarındaki uyuşmazlık çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren niteliktedir. Bu kapsamda doçentlik davasında bilirkişi raporunun önemi büyüktür. Her ne kadar kural olarak bilirkişi raporu hakimi bağlamamakta, hakimin raporu serbestçe takdir hakkı bulunmaktaysa da, özel veya teknik bilgiyi gerektiren durumlarda bilirkişi yerine geçip bizzat karar veremez. Ancak bilirkişi raporunu değerlendirmek görevi ve yetkisi yine hakime aittir. Bu doğrultuda eğer hakim bilirkişi raporunu yeterli görmemesi halinde de yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması  yani ek bilirkişi raporu alması mümkündür. Doçentlik davasında ek bilirkişi raporu alınması tarafların bilirkişi raporuna (kök rapor) itiraz etmeleri ile de mümkün olmaktadır.

Doçentlik Süreci, Etik İhlal Cezaları ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için 05070575335 nolu telefon numarasından ulaşabilirsiniz.

  • Doçentlik Başvurusunda Eser İnceleme Başarısız Emsal Kararına buradan,
  • Doçentlik başvurusunda etik ihlali incelemesi ile ilgili makalemize buradan,
  • Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Örneği nin yer aldığı makalemize buradan,
  • Doçentlikte İntihal Etik İhlali – Emsal ÜAK Etik Kurul Kararı’na buradan
  • Doçentlik Etik İncelemesinde Emsal ÜAK Etik Komisyonu Kararı’na buradan,
  • Tekrar yayım cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Haksız yazarlık cezası ile ilgili olarak buradan,
  • İntihal suçu ile ilgili buradan, intihal suçunda savunma örneği için buradan,
  • Etik ihlal cezaları hakkında genel bilgilendirme yazımıza buradan,
  • Doçentlik başvurusunun reddi ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Yine daha önce sonuçlandırdığımız öğretim görevlisi kadrosuna atamada tazminat davası ile ilgili emsal karara burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza burada,
  • Bilim sınavının iptali ile ilgili emsal karara buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

 

Etik ihlal cezaları nelerdir, intihal, sahtecilik, çarpıtma, tekrar yayım, haksız yazarlık, dilimleme etik ihlal cezaları, akademik dava avukatı, etik ihlal savunması

Etik İhlal Cezaları Nelerdir?

Bu makalemizde etik ihlal cezaları nelerdir, hangi durumda akademik etik ihlal cezaları gündeme gelir gibi sorulara cevap arayacağız. Bu yazımız etik ihlal cezaları ile ilgili genel bilgilendirme mahiyetinde olup, ayrıntılı bilgi için sitemizde arama yapabilirsiniz. Ancak etik ihlali cezaları ile ilgili olarak “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemize buradan, intihal soruşturmasında kullanılabilecek savunma örneğine buradan, “İntihal Nedeniyle Tazminat Davasının” incelendiği yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Yine örnek yargı kararı kapsamında haksız yazarlık cezasının incelendiği makalemizi buradan, tekrar yayım cezasının incelendiği makalemizi de buradan inceleyebilirsiniz.

Etik İhlal Türleri Nelerdir?

Etik ihlal türleri ve karşılık verilecek etik ihlal cezaları farklı düzenlemelerde yer almaktadır. Etik ihlal cezaları konusuna geçmeden önce etik ihlal türleri ile ilgili genel bir bilgi vermeyi daha doğru buluyoruz. Etik ihlal türleri Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi’nin 4. maddesinde tanımlanmıştır. Maddeye göre 6 temel etik ihlal türü vardır. Bunlar intihal, sahtecilik, çarpıtma, tekrar yayım (duplikasyon), dilimleme ve haksız yazarlıktır. Yine Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesinde de benzer bir düzenleme ile etik ihlali türlerine yer verilmiştir.

  • Destek alınarak yürütülen araştırmalar sonucu yapılan yayınlarda destek veren kişi, kurum veya kuruluşlar ile bunların katkılarını belirtmemek,
  • Henüz sunulmamış veya savunularak kabul edilmemiş tez veya çalışmaları, sahibinin izni olmadan kaynak olarak kullanmak,
  • İnsan ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda etik kurallara uymamak, yayınlarında hasta haklarına saygı göstermemek,
  • İnsanlarla ilgili biyomedikal araştırmalarda ve diğer klinik araştırmalarda ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranmak,
  • İncelemek üzere görevlendirildiği bir eserde yer alan bilgileri eser sahibinin açık izni olmaksızın yayımlanmadan önce başkalarıyla paylaşmak,
  • Bilimsel araştırma için sağlanan veya ayrılan kaynakları, mekânları, imkânları ve cihazları amaç dışı kullanmak,
  • Dayanaksız, yersiz ve kasıtlı olarak etik ihlal isnadında bulunmak,
  • Bilimsel bir çalışma kapsamında yapılan anket ve tutum araştırmalarında katılımcıların açık rızasını almadan ya da araştırma bir kurumda yapılacaksa ayrıca kurumun iznini almadan elde edilen verileri yayımlamak,
  • Araştırma ve deneylerde, hayvan sağlığına ve ekolojik dengeye zarar vermek,
  •  Araştırma ve deneylerde, çalışmalara başlamadan önce alınması gereken izinleri yetkili birimlerden yazılı olarak almamak,
  • Araştırma ve deneylerde mevzuatın veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin ilgili araştırma ve deneylere dair hükümlerine aykırı çalışmalarda bulunmak,
  • Araştırmacılar ve yetkililerce, yapılan bilimsel araştırma ile ilgili olarak muhtemel zararlı uygulamalar konusunda ilgilileri bilgilendirme ve uyarma yükümlüğüne uymamak,
  • Bilimsel çalışmalarda, diğer kişi ve kurumlardan temin edilen veri ve bilgileri, izin verildiği ölçüde ve şekilde kullanmamak, bu bilgilerin gizliliğine riayet etmemek ve korunmasını sağlamamak,
  • Akademik atama ve yükseltmelerde bilimsel araştırma ve yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak Kanun’da sayılan diğer etik ihlali türlerindendir.

Etik İhlal Cezaları Nelerdir?

Kanuni tanımlarına göre temel altı etik ihlali türünü ve karşılığı etik ihlal cezaları konusuna geçecek olursak;

  1. İntihal, başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermek olarak kanuni tanımını bulmuştur. İntihal etik ihlal cezası, 2547 sayılı Kanun’a göre intihal etik ihlali cezası akademik bir kadroya bir daha atanmamak üzere üniversite öğretim mesleğinden çıkarmadır. Ayrıntılı bilgi için buradan makalemize ulaşabilirsiniz.
  2. Sahtecilik etik ihlali ise bilimsel araştırmalarda gerçekte var olmayan veya tahrif edilmiş verileri kullanmak anlamına gelir, ki sonuç cezası bakımından ağır bir etik ihlali türüdür. Sahtecilik etik ihlali cezası kademe ilerlemesinin durdurulmasıdır.
  3. Çarpıtma etik ihlali ise isminden anlaşılacağı gibi; araştırma kayıtları veya elde edilen verileri tahrif etmek, araştırmada kullanılmayan cihaz veya materyalleri kullanılmış gibi göstermek, destek alınan kişi ve kuruluşların çıkarları doğrultusunda araştırma sonuçlarını tahrif etmek veya şekillendirmektir. Çarpıtma etik ihlal cezası da sahtecilik etik ihlali cezası ile aynı fıkrada değerlendirilmiş ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının uygulanması öngörülmüştür.
  4. Tekrar yayım etik ihlali, mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak olarak kanuni tanımını bulmaktadır. Ancak kanuni tanımını çok yeterli olmadığı ortadadır. Tekrar yayım esasında kişinin, kayda değer yeni bir katkı yapmadan önceki çalışmalarını yeni bir çalışmaymış gibi sunarak bilimsel dürüstlüğe aykırı davranması olarak da ele alınmaktadır. Tekrar yayım etik ihlal cezası ise Kanun’a göre kademe ilerlemesinin durdurulmasıdır. Makalemizin giriş kısmında yer verdiğimiz üzere tekrar yayım cezası ile ilgili ayrıntılı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
  5. Dilimleme etik ihlali bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde parçalara ayırıp birden fazla sayıda yayımlayarak bu yayınları akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmaktır. Dilimleme etik ihlalinde “özgünlük” kavramı ön plana çıkmaktadır. Bu etik ihlalin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitinde önemli olan iki çalışma arasındaki farklar ve özgünlük durumu olduğu kanaatindeyiz. Dilimleme etik ihlal cezası aylıktan kesmedir.
  6. Haksız yazarlık etik ihlali aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığı halde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmektir. Haksız yazarlık etik ihlal cezası da aylıktan kesmedir. Ayrıntılı bilgi için buradan ilgili yazımıza ulaşabilirsiniz.

Temel etik ihlal türleri ve karşılık etik ihlal cezaları özetle bu şekildedir. Etik ihlal tespitinin yapılmasıyla birlikte ilgili yükseköğretim kurumu tarafından etik ihlal soruşturması başlatılmaktadır. Yükseköğretim kurumuna ulaşan etik ihlal iddiaları, yükseköğretim kurumu bilimsel araştırma ve yayın etiği kurullarında incelenmektedir. Etik ihlali iddiası sebebiyle hakkında inceleme başlatılan kişilerden iddialara ilişkin olarak gerekli bilgi ve belgelerle birlikte yazılı savunmaları istenir. Bu durumda etik ihlal savunma yazısı için süre en az 15 gündür.

Etik İhlal Cezaları ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

  • Doçentlik başvurusunda etik ihlali incelemesi ile ilgili makalemize buradan,
  • Doçentlik başvurusunun reddi ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

İntihal İddiasının İspatı

Bu makalemizde emsal bir yargı kararı doğrultusunda intihal iddiasının ispatı ile ilgili bilgi vermeye çalışacağız. “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemizde ayrıntılarıyla izah ettiğimiz üzere 2547 sayılı Kanun’un 53/5 maddesine göre intihal suçu nun karşılığı verilecek ceza kişinin akademik bir kadroya bir daha atanmamak üzere üniversite öğretim mesleğinden çıkarılmasıdır. Dolayısıyla intihal suçu Kanun’da idari anlamda oldukça ağır bir yaptırıma bağlanmıştır. Bu doğrultuda intihal iddiasının ispatı da karşılığı olan cezanın ağır yaptırımları göz önünde bulundurulduğunda önem arz etmektedir.

İntihal İddiasının İspatı

Bu kapsamda intihal iddiası eser sahibi olduğunu iddia eden üçüncü kişilerin şikayeti ile gündeme gelebileceği gibi, uygulamada isimsiz şikayet dilekçeleri ile de intihal iddiasının ortaya atıldığı görülmektedir. Her durumda ilgili kurum tarafından intihal iddiası ile ilgili şikayetler soruşturmaya tabi tutulmaktadır. Bu kapsamda böylesi basit bir yolla dile getirilebilecek ve belki de iftira niteliğinde olan intihal iddiasının ispatı ön plana çıkmaktadır. Zira bir akademisyenin meslek hayatında karşılaşabileceği en ağır ve en etik dışı iddianın intihal olduğu söylenebilir.

Ceza ve disiplin hukukuna hakim olan savunma hakkı ve bir suçtan mahkumiyet kararı verilebilmesi için “her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunması” gerektiğine dair yerleşik içtihatlar göz önünde bulundurulduğunda; intihal iddiasının ispatı için de bu türden bir ispat yapılması gerektiği şüphesizdir.

Emsal Yargı Kararı

Nitekim Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi,  2019/931 Esas, 2020/338 Karar sayılı kararında intihal iddiasının ispatı noktasında şüpheden uzak ve kesin delillerle ortaya konulması gerektiğine karar vermiştir.

Kararda özetle; “Üniversitenin Tıp Fakültesinde görevli öğretim üyesinin tüm tıbbi tetkik ve tedavisinin kendisi tarafından dünyada ilk kez uygulanan yöntemle hastaya gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Aynı hastaya ait olgunun olay tarihinde başka bir Üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapan kişi tarafından intihal yapılarak atıfta bulunmaksızın yayımlandığı iddiaları ileri sürülmüştür. Öğretim üyesi tarafından söz konusu kişiye kamu görevinden çıkarma disiplin cezası verilmesi istemiyle yapılan başvurunun Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nca cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır. Öğretim üyesi tarafından hastanın tedavisinin kendisi tarafından yapıldığı sonraki tarihli eser sahibinin herhangi bir dahlinin olmadığı ileri sürülmekte ise de, hastanın ilk olarak sonraki tarihli eser sahibi doktor tarafından muayene edilerek tanısının konulduğu açıktır. Sonraki tarihli eser sahibinin yazarlık hakkının olduğu konusunda bir tereddüdün bulunmadığı açıktır. Tedaviyi kimin yaptığı hususu açık ve net olarak ortaya konulamadığından, intihal iddiasının da her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ortaya konulamamış olduğu ve öğretim üyesinin sunduğu bildiri ile dava konusu olgu sunumu karşılaştırıldığında, her iki yazıda da aynı olgu anlatılmış ve olgunun tedavi şekli özellikle vurgulanmış olmakla birlikte, gerek başlık, gerek içerik içerisinde kelime, cümle olarak intihali düşündürecek bir bulgunun saptanamadığı belirtilmiştir. Dava konusu eserde intihal olduğu hususunun açık ve net olarak ortaya konulamadığı görülmekle, söz konusu eserde intihal olmadığı yönündeki Yükseköğretim Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı açık olup öğretim üyesi tarafından yapılan istinaf başvurusunun kesin mahiyette reddi gerekmektedir.” denilmiştir. Kararın tam metni makalemizin devamında mevcuttur.

İntihal ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Konuyla ilgili olarak, “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemize buradan, intihal soruşturmasında kullanılabilecek savunma örneğine buradan, “İntihal Nedeniyle Tazminat Davasının” incelendiği yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

  • Tekrar yayım cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Haksız yazarlık cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

1
2
3
4
5
6

 

Tekrar Yayım Cezası ve İptal Davası

Tekrar Yayım Cezası ve İptal Davası

Bu makalemizde tekrar yayım cezası ve iptal davası konusunu inceleyeceğiz. Tekrar yayım yani bir diğer ismiyle mükerrer yayım etik ihlali türlerinden biridir. Tekrar yayım cezasının iptali davası ve tekrar yayım cezasının iptali davasında elde ettiğimiz emsal karara da makalemizin sonunda yer verilmiştir.

Tekrar Yayım Nedir?

Tekrar yayım etik ihlali türlerinden bir tanesidir. Yayın etiği ihlallerinden en çok karşılaşılan tür olan tekrar yayımYönerge‘de “Mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak” olarak tanım bulmuştur. Görüldüğü üzere Yönerge tanımı çok kısa ve özet nitelikte olmakla birlikte, bir yayının bir diğerinin tekrar yayımı olup olmadığının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekir.

Tekrar Yayım Cezası

Haksız yazarlık cezası ise 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemeye göre, mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak fiili kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektirir. Öğretim elemanları için kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ise yükseköğretim kurumlarında görev yapanlar için bulundukları kademedeki ilerlemelerinin fiilin ağırlık derecesine göre bir ila üç yıl arasında durdurulması; vakıf yükseköğretim kurumlarında görev yapanlar için ise üç ila altı ay süreyle brüt ücretinden 1/30 ila 1/8 arasında kesintiye gidilmesidir.

Tekrar Yayım Cezasının İptali Davası

Görüldüğü üzere tekrar yayım cezasının karşılığı kişinin durumuna göre kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıdır. Dolayısıyla tekrar yayım cezasının iptali davası nda da talep edilen temel olarak verilen bu aylıktan kesme cezasının iptalidir. Tekrar yayım sıklıkla karşılaşılan bir etik ihlali (yayın ihlali) türü olsa da her olay kendine özgü değerlendirilmesi, bir yayının diğerinin tekrarı niteliğinde olup olmadığı kendine özgü bilimsel veriler ışığında değerlendirilmelidir.  Zira bilimsel araştırmalar özü gereği kendisinden öncenin tekrarı ve yeniden denenmesi anlamına gelebileceği gibi, farklı metotların kullanılması veya farklı sonuçlara ulaşılması gibi hususlar tekrar yayım noktasında özellikle değerlendirilmelidir. Bu anlamda açılacak iptal davasında bilirkişi incelemesi talep edilebilir, yargılamada alınacak bilirkişi raporu ile tekrar yayım özelliği olup olmadığı değerlendirilebilir.

Ayrıca söz konusu tekrar yayım cezası temelinde bir disiplin cezası olduğundan, disiplin soruşturmasının usulüne uygun biçimde yürütülmesi de bir diğer önemli husustur. Tekrar yayım etik ihlali soruşturmalarının çoğu zaman usulüne uygun biçimde yürütülmediğini veya usule uygun biçimde yürütülen bir soruşturma olsa da özellikle tekrar yayım cezasında ispat şartının sağlanamadığını, bu nedenle verilen tekrar yayım cezasının iptali davası başarı ile sonuçlandırılabilmektedir.

Tekrar Yayım Cezasının İptali Emsal Karar

Aşağıda tekrar yayım cezası nedeniyle kademe ilermesinin durdurulması cezası tecziye edilen bir müvekkilimizin başarı ile sonuçlandırdığımız kararına emsal olarak yer veriyoruz. Somut olayda tekrar yayım fiili sübut bulmadığı ispatlanarak tekrar yayım cezasının iptali sağlanmış olup, ayrıntıları kararda mevcuttur.

emsal111
emsal22
emsal33

Akademik Davalar İle İlgili Bilgi Yazılarımız

Büken Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve idari dava avukatı olarak daha önceki makalelerimizde

  • Haksız yazarlık cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan,ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Haksız Yazarlık Cezası ve İptal Davası

Bu makalemizde etik ihlali türlerinden biri olan haksız yazarlık cezası ve iptal davası konusunu inceleyeceğiz. Haksız yazarlık en çok karşılaşılan etik ihlali türlerinden biri olmakla birlikte maalesef ki ispat şartları bakımından haksız yazarlık cezası ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Haksız yazarlık cezasının iptali davası ve haksız yazarlık cezasının iptali davasında elde ettiğimiz emsal karara da makalemizin sonunda yer verilmiştir.

Haksız Yazarlık Nedir?

Haksız yazarlık nedir sorusunun cevabı Yükseköğretim Kurulu Bilimsel Araştırma Ve Yayın Etiği Yönergesi’nde verilmiştir. Yönerge’ye göre haksız yazarlık aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığı halde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmek olarak tanımlanmıştır.

Haksız Yazarlık Cezası

Haksız yazarlık cezası ise 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemeye göre, aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığı hâlde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmek fiili aylıktan kesme cezasını gerektirir. Aylıktan kesme cezası ile ilgili ayrıntılı bilgi için buradan ilgili makalemize ulaşabilirsiniz.

Haksız Yazarlık Cezasının İptali Davası

Tüm bu açıklamalar ışığında etik ihlali türlerinden biri olan haksız yazarlık fiilinin karşılık cezası kişinin aylığından 1/30 ila 1/8’i oranında kesinti yapılmasıdır. Dolayısıyla haksız yazarlık cezasının iptali davası nda da talep edilen temel olarak verilen bu aylıktan kesme cezasının iptalidir. Haksız yazarlık isnadı ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Ancak haksız yazarlık cezası verilebilmesi için söz konusu bilimsel eserde kişinin gerçekten katkısının olmadığının kesin bir ispatı gerekir. Aynı zamanda disiplin soruşturmasının usulüne uygun biçimde yürütülmesi de bir diğer önemli husustur. Haksız yazarlık etik ihlali soruşturmalarının çoğu zaman usulüne uygun biçimde yürütülmediğini veya usule uygun biçimde yürütülen bir soruşturma olsa da özellikle haksız yazarlık cezasında kesin ispat şartının sağlanamadığını, bu nedenle verilen haksız yazarlık cezasının iptali davası başarı ile sonuçlandırılabilmektedir.

Haksız Yazarlık Cezasının İptali Emsal Karar

Aşağıda haksız yazarlık cezası nedeniyle aylıktan kesme cezası tecziye edilen bir müvekkilimizin başarı ile sonuçlandırdığımız kararına emsal olarak yer veriyoruz. Somut olayda Yönerge’ye uygun biçimde soruşturma yapılmaksızın verilen haksız yazarlık cezasının iptali sağlanmış olup, ayrıntıları kararda mevcuttur. (Kararda müvekkilimize ilişkin özel bilgiler yer alması nedeniyle kararın bir kısmı yayınlanmamıştır)

haksız yazarlık cezası 1
haksız yazarlık cezası 2
haksız yazarlık cezası 3

 

Konu ile ilgili olarak “İntihal suçu nedir?” başlıklı makalemize buradan, “İntihal soruşturması savunma örneği”ne buradan, “İntihal nedeniyle tazminat davası” ile ilgili bilgiye ise buradan ulaşabilirsiniz.

Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

 

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması

Bu makalemizde takip ettiğimiz bir iptal davasında aldığımız öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararını emsal karar olarak paylaşacağız. Paylaştığımız kararda, bilim sınavında düşük not verilerek elenen adayın açtığı dava sırasında yapılan atamanın yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Nitekim, öğretim görevlisi ataması işlemleri de her idari işlem gibi idari davaya konu edilebilir. Uygulamada liyakat ilkesine aykırı şekilde yapılan öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı ile engellenebilmektedir. Bilim sınavında yapılan haksız notlandırmalar sonucunda daha yetkin durumdaki adayların elenerek, istenen adayın (!) öğretim görevlisi kadrosuna yerleştirildiği işlemler elenen aday tarafından iptal davasına konu edilebilir. Açılan davada bu şekilde usulsüz yapılan öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı ile ivedilikle  engellenebilir.

Büken Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve idari dava avukatı olarak daha önceki makalelerimizde akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili burada detaylı bilgi vermiştik. Yine akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan , öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan ulaşabilirsiniz. Buradaki yazımızda ise daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararını paylaşmıştık.

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması

Bu yazımızda ise …. Üniversitesi’nde yapılan bilim sınavında düşük puan verilerek elenen müvekkilimiz adına yürüttüğümüz davada yapılan tahkikat neticesinde asil adayın öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararına yer veriyoruz. Yapılan tahkikat neticesinde alınan bilirkişi raporu ile müvekkilimizin bilim sınavına verdiği cevapların düşük, atanan adayın ise yüksek puanlandığı anlaşılmıştır. Kararda, “…Bu durumda, davacının bilim sınavına ilişkin cevap kağıdına jüri tarafından verilen puanın 58 olarak düşük belirlendiği, davacının hak ettiği puanın 81 olması gerektiği, bu tespite göre davacının asil olarak öğretim görevlisi kadrosuna atanabileceği, müdahilin ise yedek olarak belirlenebileceği, yapılan bu yanlış değerlendirmenin davacının asil değil yedek olarak belirlenmesine sebebiyet verdiği anlaşıldığından, davacının davalı idarece gerçekleştirilen bilim sınavı sonucunda 58 puan verilerek yedek olarak belirlenmesine ve ….. isimli adayın 85 puan verilerek asil olarak belirlenmesine dair dava konusu işlemde hukuka ve hakkaniyete uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır” denilerek öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir.

Yerel Mahkeme tarafından verilen öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı, Konya Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi tarafından itiraz incelemesinden geçmiş ve kesinleşmiştir.

Kararda müvekkilimize ilişkin özel bilgiler yer alması nedeniyle kararın bir kısmı yayınlanmamış-sansürlenmiştir.

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması
Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması 2
Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması 3

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.