Kategori: İdare Hukuku

Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası

Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası (Emsal Karar)

Daha önceki makalelerimizde öğretim görevlisi kadrosunda bilim sınavı ve iptal davası konusunu pek çok kez irdelemiştik. Konuyla ilgili emsal karara ve bilgilendirme yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Bu makalemizde ise öğretim görevlisi kadrosuna atamada tazminat davası hususu özellikle maddi tazminat yönünden emsal bir karar doğrultusunda ele alınacaktır.

Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası

Bilindiği üzere öğretim görevlisi kadrolarına atanmada Üniversite tarafından gerçekleştirilen bilim sınavı notları belirleyici olmaktadır. Bu bilim sınavlarının veya  bilim sınavının notlandırmasının şüpheli bulunduğu durumlarda öğretim görevlisi kadrosuna atanmada iptal davası açılabilmektedir. Söz konusu iptal davası nihai değerlendirme sonuçlarının ilanından itibaren başlayan 60 günlük süre içinde Üniversitenin bulunduğu yer idare mahkemesinde açılmalıdır. Öğretim görevlisi kadrosuna atamada iptal davası  sürecinde idare mahkemesi tarafından alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması yoluyla notlandırmaların yeniden değerlendirilmesi sağlanabilmektedir.

Ancak bu davalar sadece iptal hükmünden ibaret olmayıp, öğretim görevlisi kadrosuna atamada tazminat davası yönü de bulunmaktadır. Bu gibi tazminat davaları idari yargıda tam yargı davası olarak açılmaktadır. Tam yargı davası, idarenin işlem veya eylemlerinden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından idareye karşı açılabilecek maddi ve manevi zararın tazmini talepli bir idari dava türüdür. Dolayısıyla öğretim görevlisi kadrosuna atanmada iptal davası ile atanan kişi, daha sonrasında bir de tam yargı davası açılarak, kadroya geç atanmış olma sebebiyle mahrum kaldığı maaş ve diğer parasal hakları tazminat yoluyla isteyebilir. 

Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası Emsal Karar

Bir Üniversite’nin öğretim görevlisi kadrosu için yapılan bilim sınavında düşük puan verilerek elenen müvekkilimiz adına yürüttüğümüz davanın sonucuna aşağıda yer veriyoruz. Öğretim görevlisi bilim sınavı iptal davası olarak açtığımız dava ve yapılan yargılama sonucunda müvekkilin haklılığı tespit edilmiş, yapılan araştırma neticesinde atanan adayın aslında kadroya atanacak yeterlilikte olmadığı ortaya çıkmıştır. Dava sonucunda kadroya müvekkil atanmıştır. Akabinde ise müvekkilimiz adına idareye  karşı öğretim görevlisi kadrosuna atamada tazminat davası açılmış ve müvekkilin anılan kadroya geç atanması sebebiyle maaş ve diğer özlük haklarının ödenmesi talep edilmiştir. Nihai olarak davanın kabulüne karar verilmiş, müvekkilin göreve başlatılması gereken tarihten, başlatıldığı tarihine kadarki maaş ve diğer parasal haklarının ödenmesine karar verilmiştir. Bu şekilde müvekkilimiz en basit tabirle dava süresince alamadığı öğretim görevlisi maaşlarını geçmişe dönük biçimde tazminat olarak almıştır. (Kararda müvekkilimize ilişkin özel bilgiler yer alması nedeniyle kararın bir kısmı yayınlanmamıştır)

CamScÖğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası 2anner 16.02.2024 17.14
Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası 1
CamScanner Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası 316.02.2024 17.15(1)
CamScanner Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası 416.02.2024 17.17
Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası 5

Öğretim Görevlisi Kadrosuna Atamada Tazminat Davası 6

Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu alabilirsiniz.

  • Doçentlik başvurusunda etik ihlali incelemesi ile ilgili makalemize buradan,
  • Doçentlik başvurusunun reddi ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Örneği nin yer aldığı makalemize buradan,
  • Etik ihlal cezaları hakkında genel bilgilendirme yazımıza buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

 

DOÇENTLİK ETİK İNCELEMESİNDE EMSAL ÜAK ETİK KOMİSYONU KARARI

Doçentlik Etik İncelemesinde Emsal ÜAK Etik Komisyonu Kararı

Bu makalemizde, yazının başlığında da özetlediğimiz üzere, doçentlik etik incelemesinde emsal ÜAK etik komisyonu kararı yer almaktadır. Bilindiği üzere doçentlik etik incelemesi ÜAK etik kurul kararı ile son bulmaktadır. İncelenen kararda, hakkında vekilliğini yürüttüğümüz doçent adayı hakkında doçentlik jürisi tarafından 28 ayrı etik ihlal şikayetinde bulunmuştur.  Söz konusu şikayet nedeniyle doçentlik etik incelemesi başlatılmıştır. Kaleme alınan savunma dilekçesi neticesinde olumlu karar alınmış, ÜAK etik komisyonu kararı ile “doçent adayının etik ihlalde bulunmadığına” karar verilmiştir. Aşağıda yer verilen ÜAK etik komisyonu kararında, söz konusu etik ihlal şikayetlerinin somut ve kanıta dayalı olmadığı, çok sayıdaki şikayetin ortak özelliğinin varsayıma ve şüpheye dayalı olduğu konusunda karar verilmiştir.

Doçentlik Etik İncelemesinde Emsal ÜAK Etik Komisyonu Kararı

ÜAK Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonu tarafından verilen müvekkilimizin etik ihlalde bulunmadığına dair kararın tamamı, emsal nitelikte olması bakımından aşağıda paylaşılmaktadır.

EMSAL ÜAK ETİK KOMİSYONU KARARI

 

Daha önceki makalelerimizde de dikkat çektiğimiz üzere, etik ihlali iddiasına karşı savunma dilekçesi hazırlamak zorunda kalan adayların alanında uzman bir hukukçudan profesyonel yardım alması en önemli tavsiyemizdir. Nitekim doçentlik başvurusunun -özellikle etik ihlali sebebiyle- iptali, aday bakımından hem disiplin hem de etik anlamında olumsuz sonuçlara sebebiyet vermekte, ancak iyi hazırlanmış bir savunma dilekçesi ile bu olumsuz sonuçların önüne geçilebilmektedir.

Doçentlik Başvurusu, Etik İhlal Türleri ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

  • Doçentlik başvurusunda etik ihlali incelemesi ile ilgili makalemize buradan,
  • Doçentlik başvurusunun reddi ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Örneği nin yer aldığı makalemize buradan,
  • Etik ihlal cezaları hakkında genel bilgilendirme yazımıza buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Doçentlik başvurusunda etik ihlal savunma dilekçesi örneği, etik ihlali iddiasına ilişkin savunma örneği, etik ihlali savunma dilekçesi nasıl hazırlanma

Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Örneği

Bu makalemizde doçentlik başvurusunda etik ihlal savunma dilekçesi örneği yer almaktadır. Doçent adayının başvurusu ile başlayan süreçte doçentlik jürisi doçent adayının başvurusunda etik ihlali bulunup bulunmadığını ilk ve öncelikli olarak inceler. Doçentlik başvurusunda etik ihlal iddiasının tek bir jüri üyesi tarafından dile getirilmesi inceleme için yeterlidir. Bu durumda etik ihlal iddiasının incelenmesi etik birim tarafından yapılır. Ayrıca bilimsel araştırma ve yayın etiği komisyonu tarafından bir karar verilinceye dek doçentlik başvurusuyla ilgili hiçbir işlem yapılmaz.

Bu doğrultuda doçentlik başvurusunda etik ihlal iddiası bulunan adaylar bakımından başlayan süreçte savunma dilekçesi hazırlanması gündeme gelecektir. Nitekim Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı tarafından doçent adayına yapılan tebligatta, aday hakkındaki iddialara ve ilgili jüri raporuna yer verilmekte, ilgili yazının tebliğinden itibaren 15 gün içinde yazılı savunma dilekçesi gönderilmesi talep edilmektedir.

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi verdiğimiz “Doçentlik Başvurusunda Etik İhlali Nedir?” başlıklı makalemize buradan, “Etik İhlal Cezaları Nelerdir?” başlıklı makalemize buradan erişebilirsiniz. Ancak etik ihlali cezaları ile ilgili olarak “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemize buradan, intihal soruşturmasında kullanılabilecek savunma örneğine buradan, “İntihal Nedeniyle Tazminat Davasının” incelendiği yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Yine örnek yargı kararı kapsamında haksız yazarlık cezasının incelendiği makalemizi buradan, tekrar yayım cezasının incelendiği makalemizi de buradan inceleyebilirsiniz.

Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Nasıl Hazırlanmalıdır?

Bu makalemizde yer alan doçentlik başvurusunda etik ihlal savunma dilekçesi örneği bu tebligat ile karşılaşan doçent adaylarına faydalı olabilmek adına yayınlanmaktadır. Ancak söz konusu dilekçe genel bir şablon ve örnek minvalinde olup, etik ihlali iddiasına karşı savunma dilekçesi hazırlamak zorunda kalan adayların alanında uzman bir hukukçudan profesyonel yardım alması en önemli tavsiyemizdir. Nitekim doçentlik başvurusunun -özellikle etik ihlali sebebiyle- iptali, aday bakımından hem disiplin hem de etik anlamında olumsuz sonuçlara sebebiyet vermekte, ancak iyi hazırlanmış bir savunma dilekçesi ile bu olumsuz sonuçların önüne geçilebilmektedir.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Örneği

T.C. ÜNİVERSİTELERARASI KURUL BAŞKANLIĞI’NA

İlgi:     Yazılı savunmalarımın arzıdır.

Sayın Başkanlığı’nız tarafından gönderilen ve tarafıma …/…./…… tarihinde tebliğ edilen …… tarih ve ……. Sayılı savunma istem yazısı ve ekinde yer alan Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiğine Aykırılık Tespitine İlişkin değerlendirme raporu uyarınca iş bu yazılı savunmaları sunmak zorunluluğum hasıl olmuştur.

Sayın jüri üyesi Prof. Dr. Ş… A…. tarafından, ……….. çalışmalarım hakkında ………. gibi nedenler dolayısıyla etik ihlalinde bulunduğum Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma Ve Yayın Etiği Yönergesi’nin ……. maddesi gereğince “…….” ve …… maddesi gereğince “……………..” etik ihlallerini işlediğim iddia edilmektedir. Öncelikli olarak şunu ifade etmem gerekir ki, Sayın Jüri Prof. Dr. Ş… A… tarafından düzenlenen rapor, …………………. (Burada rapor içeriğinin genel bir özetine yer veriniz, örneğin rapor hiçbir somut gerekçeye dayandırılmamış, eser inceleme sırasında dile getirilebilecek türden iddialar etik ihlali olarak değerlendirilmiş gibi…)

SAVUNMALARIM

(Doçentlik jürisi tarafından dile getirilen tüm etik ihlali iddiaları aşağıda yer verilen şablon tekraren kullanılarak ayrı ayrı açıklanmalıdır.)

Savunması Yapılan Eser:

M-…………..(eserin kodunu yazınız) …………, (yazar listesi)  – ………………. (eser ismi)

Jüri’nin Etiğe Aykırılık İddiası:

Sayın Jüri Prof. Dr. Ş… A… etik ihlaline ilişkin iddialarında; “……………………..” (Burada jürinin etik ihlal iddialarına yer veriniz) gerekçeleriyle Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma Ve Yayın Etiği Yönergesi’nin ……. maddesi gereğince “…….” etik ihlalinin sübut bulduğu görüşündedir.

Savunmalarım:

  1. Jürinin söz konusu etik ihlali iddialarını kabul etmem mümkün değildir. Nitekim, ………………………………………………….. (Bu bölümde ayrıntılı savunma ve beyanlarınıza yer veriniz, savunmalarınızı destekleyici kanıt içeren bilgi ve belgeleri dilekçeye ek olarak ekleyiniz.)
  2. . Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma Ve Yayın Etiği Yönergesi’nin ……. maddesinde “……..” etik ihlali “……………………………….” olarak tanımlanmıştır. Tanımlamaya göre ………. etik ihlalinin sübut bulması için …………… gerekmektedir. Somut olayda ise ………………… (Bu bölümde mevzuat ile durumunuzu bir arada değerlendirerek neden söz konusu etik ihlalinin sübut bulmadığının ayrıntılı gerekçelerine yer verilmelidir.)
  3. Nitekim Danıştay …… Dairesi …….. Esas …… Karar ……… sayılı kararında da benzer bir uyuşmazlık ile ilgili ……………………….. kararında, bu durumda ……… etik ihlalinin sübut bulmayacağına hükmetmiştir. Yine Adana …. İdare Mahkemesi ……. Esas ……. Karar sayılı ……. tarihli kararında …………………. olarak özetlenebilecek kararında ……… etik ihlalinde esas değerlendirilmesi gereken hususun ……… olduğuna, bu bakımdan somut olaydaki gibi bir durumda ……. etik ihlalinin mevcut olmadığına karar vermiştir.  (Anlaşılacağı üzere bu bölümde yerleşik yargı kararları, Danıştay, yerel mahkeme kararları, bölge idare mahkemesi kararları veyahut kurul kararları ile doçentlik başvurusunda etik ihlal savunma dilekçesinde sunulan savunma vasıtaları desteklenmelidir.)

Son tahlilde; iddia edilen eylemlerin “etik ihlali” olarak değerlendirilemeyeceğine dair iş bu savunmalarım,  hakkımdaki ……….. iddialarının somut, her türlü şüpheden uzak ve kesin delillerle ispatı gerektiği, somut durumda ……………………. sebepleriyle suçun sübut bulmadığı, bu doğrultuda etik ihlali yaratacak bir husus bulunmadığı hususlarının siz değerli Komisyon Üyeleri tarafından hakkaniyete en uygun şekilde değerlendirileceğinden kuşkum yoktur. Bu doğrultuda; Sayın jüri üyesi tarafından ifade edilen iddiaları ve içeriğini kabul etmediğimi beyan eder, gereğini saygılarımla arz ve talep ederim. …/…./……

İsim Soyisim

ADRES: ….

 

EKLER:

Ek-1: …………

Ek-2:…………

Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Örneği ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

  • Doçentlik başvurusunda etik ihlali incelemesi ile ilgili makalemize buradan,
  • Doçentlik başvurusunun reddi ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Geçici teminatın gelir kaydedilmesi emsal karar, geçici teminatın irat kaydı, danıştay kararları, emsal danıştay, adana idare hukuku avukatı,

Geçici Teminatın Gelir Kaydedilmesi Emsal Karar

Daha önceki makalelerimizde geçici teminatın gelir kaydedilmesi konusu ele almıştık. İlgili makalemize buradan ulaşabilirsiniz. Bu makalemizde ise geçici teminatın gelir kaydedilmesi emsal karar paylaşıyoruz. İlgili makalemizde özellikle kısmi teklife açık ihalelerde geçici teminatın gelir kaydedilmesi durumlarında farklı yaklaşımlar olabildiğini belirtmiştik. Geçici teminatın gelir kaydedilmesi Danıştay kararlarında %3’ünün irat kaydedilmesi, %3’ü aşan kısmının ise iade edilmesi yönünde görüş bildirmektedir. Makalemizde sunduğumuz geçici teminatın gelir kaydedilmesi emsal karar da aynı yönde karar verilmiştir.

Zira 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Geçici Teminat” başlıklı 33’üncü  maddesinde “ihalelerde, teklif edilen bedelin %3’ünden az olmamak üzere, istekli tarafından verilecek tutarda geçici teminat alınır. İhale dokümanında belirtilmesi şartıyla, danışmanlık hizmeti ihalelerinde geçici teminat alınması zorunlu değildir.” hükmü yer almakta

Geçici teminatın gelir kaydedilmesi emsal kararda özetle “Bu durumda, davacının sunduğu geçici teminatın, üzerinde kalan 8 kısım sebze ihalesinden 2 kısma, 5 kısım meyve ihalesinden 1 kısma ilişkin teklifinin % 3’ünü aşan kısmının iade edilmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.” denilerek işlemin iptaline karar verilmiştir.

Geçici Teminatın Gelir Kaydedilmesi Emsal Karar

ramsey1
ramsey2
ramsey3
ramsey4
ramsey5

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Kanser ilacı yürütmenin durdurulması kararı, kanser ilacı davası, yürütmenin durdurulması emsal karar, adana avukat, SGK kanser ilacı, kadcyla emsal karar

Kanser İlacı Yürütmenin Durdurulması Kararı

Bu makalemizde kanser ilacı yürütmenin durdurulması kararı na yer vereceğiz. Daha önceki makalelerimizde de yer verdiğimiz üzere, hastanın yetkili hekimi tarafından yapılan endikasyon dışı ilaç başvurusunun kabulüne karar verilmesi ve ancak kullanımı kabul edilen kanser ilacı SGK tarafından karşılanmaması üzerine dava açılabilir. SGK kanser ilacı davası idari yargı veya adli yargı yerinde görülür. SGK kanser ilacı davasında idari yargının görevli olması halinde idare mahkemeleri, adli yargının görevli olması halinde iş mahkemeleri uyuşmazlığı çözmekte görevlidir. Kanser ilacı davası nın idare mahkemesinde görülmesi halinde kanser ilacının kullanımı için kanser ilacı yürütmenin durdurulması kararı verilmesi talep edilir.

Adana İdare Mahkemelerinde görülen dosyamızda kanser ilacı yürütmenin durdurulması kararı gerekçesinde “…Uyuşmazlık konusu olayda, kanser hastası olan davacının hastalığının tedavisinde kullanılması için uygun görülen “trastuzumab emtansin” etken maddeli “kadycla” ticari markalı ilacın, tedavi sürecinin bir parçası olduğu, davacının hastalığı da göz önüne alındığında hayati öneminin bulunduğu, dolayısıyla sözü edilen ilaç bedelinin ödenmemesinin, davacının sağlıklı yaşam hakkı ve sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmayacağı açıktır. Bu durumda, yürütülen tedavi kapsamında davacı için kullanılan ilaç bedelinin kesinti yapılmaksızın ödenmemesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Öte yandan, dava konusu işlemin, ilgili ilacın davacının rahatsızlığı olan kanser tanısının tedavisinde kullanılmaması halinde tedavisinin yapılamaması ve bu nedenle davacının sağlığının daha da bozulması sonucunu doğuracak olması nedeniyle davacı açısından telafisi imkansız zararlara yol açacağı da açıktır”  kanser ilacı yürütmenin durdurulması kararı vermiştir.

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından endikasyon dışı ilaç başvurusunu reddi kararı vermesi halinde açılacak dava ile ilgili buradan, SGK kanser ilacı davası emsal karar olarak ele aldığımız emsal ihtiyati tedbir kararını buradan inceleyebilirsiniz.

Kanser İlacı Yürütmenin Durdurulması Kararı

bgm 1
bgm2
bgm3

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , sağlık hukukunu ilgilendiren SGK’nın kanser ilacı bedelini karşılamaması davası veya endikasyon dışı ilaç başvurusunun reddi iptal davası da dahil olmak üzere pek çok idari uyuşmazlıkta hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir. 0507 057 53 35 nolu telefon numarasından bizlere ulaşabilir, diğer makalelerimizi buradan inceleyebilirsiniz.

Naklen atamada idarenin takdir yetkisi, kamu yararı ve hizmet gerekleri, emsal karar, naklen atama işleminin iptali, adana idare avukatı

Naklen Atamada İdarenin Takdir Yetkisi

Bu makalemizde naklen atamada idarenin takdir yetkisi nin ele alındığı bir Danıştay kararına yer vereceğiz. Bilindiği üzere naklen atama işlemi kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun biçimde yapılmalıdır. Bu doğrultuda naklen atamada idarenin takdir yetkisi olduğunu ancak bu takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun biçimde kullanılması gerektiğini söylemek mümkündür. Bu bağlamda naklen atamada idarenin takdir yetkisi kullanılırken, kamu hizmetinin etkin ve verimli işlemesi amacı dışında bir başka amacın bulunmaması, memurun kadro derecesini gözetmesi ve atama işlemlerinin bir ALT CEZA GİBİ uygulanmaması gerekmektedir. Aksi halde açılacak dava ile naklen atama işleminin iptali söz konusu olacaktır. Bu hususta naklen atama işleminin iptali ile ilgili aldığımız emsal karara buradan ulaşabilirsiniz.

Danıştay 2. Dairesinin kamu hizmet ve gerekleri göz ardı edilmeksizin memurların naklen atamasında idarenin takdir yetkisinin bulunduğu yönündeki 2021/3370 Esas, 2021/741 Karar sayılı kararının özet kısmını makalemizin devamında yer verilmiştir.

Naklen Atamada İdarenin Takdir Yetkisi

DANIŞTAY
2. DAİRE
Esas Numarası: 2021/3370
Karar Numarası: 2021/741
Karar Tarihi: 18.03.2021

KAMU HİZMET VE GEREKLERİ GÖZ ARDI EDİLMEKSİZİN MEMURLARIN NAKLEN ATANMADA İDARENİN TAKDİR YETKİSİ NE SAHİP OLDUĞU

Özeti: Dava İl Emniyet Müdürlüğünde emniyet amiri olarak görev yapan çalışanın farklı İl Emniyet Müdürlüğü emrine naklen atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açık olup, bu yetkinin ancak kamu ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin neden ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargı içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır. Emniyet amirinin atama gerekçesini oluşturan soruşturma raporunda; İlçe Emniyet Müdürlüğü personelinin hak etmiş oldukları özlük hakları ile ilgili olarak banka maaş protokolü için aralarında emniyet amirinin de bulunduğu ihale komisyonu oluşturulduğu görülmüştür. İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğinde görevli personelin maaş ödemeleri ile ilgili olarak ihale yapıldığı, isteklilerden bankanın üç yıl için belirli miktarlı teklifinin, beş yıllık teklifinden ekonomik olarak daha avantajlı olmasına rağmen, beş yıllık promosyon bedelini onaylamak suretiyle görevin takdir ve yerine getirilmesinde hoşgörü ve savsaklama suçunu işleyerek devleti ve kişileri zarara uğrattıkları belirtilmiştir. Emniyet amirinin Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün ilgili maddesi gereğince üç günlük aylık kesimi cezası ile tecziye edilmesine dair Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu işleminin tesis edildiği ve bu işlemin iptali istemiyle açılan davada İdare Mahkemesi’nin kararıyla davanın reddine karar verildiği, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun ise Bölge İdare Mahkemesince reddedildiği görülmüştür. Emniyet amiri hakkında Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarınca farklı İl Emniyet Müdürlüğü emrine naklen atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiş olup, idarenin temyiz isteminin kabulü gerekmektedir.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir; İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir. 

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

İhraçtan iade olan memurun maaşlarının faizi ödenir mi, ihraçta geçen sürede yoksun kalınan maaşları geri ödenirken de faizi ile ödenmesi, idari dava avukat

İhraçtan İade Olan Memurun Maaşlarının Faizi

İhraç edilip de iade olan memurun maaşlarının faizi ödenir mi sorusu ile sıklıkla karşılaşmaktayız. İhraçtan iade olan memurun maaşlarının faizi konusunda, idareler memurun ihraçta geçirdiği sürede alması gereken maaşını ödese de, maaşlarının faizini çoğunlukla ödememektedir. Bu uygulama nedeniyle ihraç edilip de iade olan memurun maaşlarının faizinin ödenmemesi neticesinde alamadıkları maaşları değer kaybına uğramaktadır. Bu doğrultuda iade olan memurun maaşlarının faizi nin ödenip ödenmeyeceği konusunda İzmir Bölge İdare Mahkemesi emsal bir karar vermiştir.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi kararında gerek maaş alacaklarının gerekse bunlara ilişkin faiz talebinin mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, bu nedenle ihraçta geçen sürede yoksun kalınan maaşları geri ödenirken de faizi ile ödenmesi gerektiğini, aksi halde maaşlarının değer kaybına uğrayacağı ve bunun da mülkiyet hakkının ihlali anlamına geleceğine karar vermiştir. Kararda ödenen maaşların faizinin de ödenmesi gerektiği, ödenen maaşların faizinin her ay için ayrı ayrı yasal faiz oranında hesaplanması gerektiğine hükmetmiştir.

İhraçtan İade Olan Memurun Maaşlarının Faizi

İZMİR BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
2. İDARİ DAVA DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/980
Karar Numarası: 2020/1587
Karar Tarihi: 26.11.2020

……

Davacının, istinaf başvurusuna gelince:

7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun‘un “Kararların uygulanması” başlıklı 10. maddesinde; “(1) (Değişik: 25/7/2018-7145/22 md.) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, …bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır….Kurumlar, bildirim veya atama teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini tamamlar……İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz” hükmüne yer verilmiştir.

Uyuşmazlıkta, davacıya görevinden ayrı kaldığı süre için hesaplanan maaş tutarının ödendiği, ancak ödenen bu tutara faiz işletilmediği ve davacının da 09/04/2019 tarihli başvuru dilekçesinde bu ödenen maaş tutarına işletilecek yasal faizin de hesaplanarak ödenmesi talebinin bulunduğu, bu istemin dava konusu işlemle reddedildiği, ancak mahkeme kararında bu konuda hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacının gerek maaş alacaklarının, gerekse de bunlara ilişkin faiz talebinin mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, faiz talebinin ödenen maaşların feri alacağı niteliğinde olması nedeniyle kamu görevinden çıkarılmaya dayalı bir tazminat olarak değerlendirilemeyeceği, davacının ihraçta geçirdiği süreçte maaşlarından yoksun kaldığı ve maaşları geri ödenirken de faizlerinin ödenmemesi nedeniyle maaşlarının değer kaybına uğratıldığı, bir başka deyişle davacının mülkiyet hakkının ihlal edildiği, bu nedenle ödenen maaşlarının faizinin de davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği açık olup, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Öte yandan, davacının ödenen maaşlarına yasal faiz ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu tespit edildiğinden, davacıya ödenen maaşların faizinin her ay için ayrı ayrı olmak üzere ödenmesi gereken tarihlerden itibaren hesaplanacak yasal faiz tutarının davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği tabidir.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana idare hukuku avukatı olarak iade olan memurun maaşlarının faizi davası kapsamında da hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti kapsamında  hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

İhale komisyonu kararında başvuru yolu ve dava açma süresinin belirtilmemesi, emsal danıştay kararı, dava açma süresi, adana idari dava avukatı, iptal dava

İhale Komisyonu Kararında Başvuru Yolu ve Dava Açma Süresinin Belirtilmemesi

Danıştay 13. Dairesi, 2020/3779 Esas, 2020/4013 Karar sayılı kararında ihale komisyonu kararında başvuru yolu ve dava açma süresinin belirtilmemesi halinde dava açma süresinin işlemin tebliği tarihinde başlamayacağına karar vermiştir. Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunluluğunun vurgulandığı kararın tam metni aşağıdaki gibidir.

İhale Komisyonu Kararında Başvuru Yolu ve Dava Açma Süresinin Belirtilmemesi

DANIŞTAY
13. DAİRE
Esas Numarası: 2020/3779
Karar Numarası: 2020/4013
Karar Tarihi: 29.12.2020

DAVACININ İHALE DIŞI KALMASINA İLİŞKİN OLARAK GÖNDERİLEN İHALE KOMİSYONU KARARINDA DAVACININ HANGİ KANUN YOLLARINA VE MERCİLERE BAŞVURABİLECEĞİ VE DAVA AÇMA SÜRESİ BELİRTİLMEDİĞİNDEN DAVA AÇMA SÜRESİNİN İŞLEMİN TEBLİĞ EDİLDİĞİ TARİHTE İŞLEMEYE BAŞLAMADIĞI

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Hatay ili, Antakya, İskenderun, Dörtyol ve Samandağ ilçelerinde 2676 araçlık yol üstü oto park alanlarının işletme hakkının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 35/a maddesi uyarınca kapalı teklif usulü (açık arttırmalı) ile 24 ay süreyle kiralanmasına ilişkin 24/07/2020 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; dava açma süresinin, dava konusu ihale sonucunun davacı şirkete bildirimine ilişkin komisyon kararının tebliğ tarihi olan 04/08/2020 tarihinden itibaren başladığı ve davanın ivedi yargılama usulüne tâbi olması nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca yapılan başvuru veya itirazların dava açma süresini durdurmayacağı; bu durumda, 04/08/2020 tarihinde başlayan dava açma süresinin son günü olan 03/09/2020 tarihine kadar davanın açılması gerekirken, bu tarih geçirildikten sonra 28/09/2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı sebebiyle esasının incelenmesine imkân bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, ihale komisyonu kararının 04/08/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 07/08/2020 tarihinde bu karara itiraz edildiği, idarece herhangi bir cevap verilmemesi üzerine hak kaybına uğramamak adına süresinde davanın açıldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

Hatay ili, Antakya, İskenderun, Dörtyol ve Samandağ ilçelerinde 2676 araçlık yol üstü oto park alanlarının işletme hakkının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 35/a maddesi uyarınca kapalı teklif usulü (açık arttırmalı) ile 24 ay süreyle kiralanmasına ilişkin ihale 24/07/2020 tarihinde gerçekleştirilmiştir.

Söz konusu ihaleye katılan davacının teklif, banka referans ve geçici teminat mektubunu ayrı bir zarfta sunmadığının, 937 araçlık iş bitirme belgesi sunması gerekirken 703 araçlık iş bitirme belgesi sunduğunun ve davacıya vekâleten ihaleye katılan kişinin sabıka kaydının sunulmadığının anlaşıldığından bahisle ihale dışı bırakılmasına ilişkin 28/07/2020 tarihli İhale Komisyonu kararının 04/08/2020 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, davacı tarafından anılan ihalenin iptali istenilmiştir.

28/07/2020 tarihli İhale Komisyonu kararı ile bu kararın bildirilmesine ilişkin olarak davacıya gönderilen davalı idarenin … tarih ve … sayılı yazısında, davacının hangi kanun yollarına ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmemiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen 2. fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa’nın 40. maddesine eklenen 2. fıkranın gerekçesinde, bu değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.

Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden; Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarî makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa’nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.

Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08/12/2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun’da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa’nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.

Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idarî mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmeleri zorunludur.

Bu kapsamda, Anayasa’nın 125. maddesinin 3. fıkrası ile 40. maddesinin 2. fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.

Anayasa’da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa’nın 125. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş ise de; 40. maddeye eklenen fıkrayla, idarî işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idarî işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan bildirim, Anayasa’nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa’nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.

Bu itibarla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, 28/07/2020 tarihli İhale Komisyonu kararı ile bu kararın bildirilmesine ilişkin olarak davacıya gönderilen davalı idarenin … tarih ve … sayılı yazısında, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu işlemin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;

2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,

4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,

5. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 29/12/2020 tarihinde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana idare hukuku avukatı olarak ihale komisyonu kararının iptali davası da dahil olmak üzere idari davalarda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti kapsamında hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Bu makalemizde polis memurlarının rütbe terfi davaları ve emniyet teşkilatında rütbe terfi işlemleri hakkında emsal Danıştay kararları doğrultusunda kısa bir bilgilendirme yapacağız. Polis memurlarının rütbe terfi davaları iptal davasına konu edilir. Açılacak iptal davasında işlemin tebliğinden itibaren başlayacak 60 günlük dava açma süresine uyulması hayati öneme sahiptir. Bu genel bilgilendirmeyi yaptıktan sonra polis memurlarının rütbe terfi davaları nasıl açılır, polis memurlarının rütbe terfi işlemlerinde idarenin takdir yetkisi nasıl değerlendirilir, Merkez Değerlendirme Kurulu kararının iptali nasıl sağlanır,  emniyet teşkilatında rütbe terfi işlemleri nasıl yapılır gibi sorulara emsal Danıştay kararları doğrultusunda geçecek olursak;

Polis Memurlarının Rütbe Terfi Davaları

Bu makalemizde polis memurlarının rütbe terfi davaları ve emniyet teşkilatında rütbe terfi işlemleri hakkında emsal Danıştay kararları doğrultusunda kısa bir bilgilendirme yapacağız. Polis memurlarının rütbe terfi davaları iptal davasına konu edilir. Açılacak iptal davasında işlemin tebliğinden itibaren başlayacak 60 günlük dava açma süresine uyulması hayati öneme sahiptir. Bu genel bilgilendirmeyi yaptıktan sonra polis memurlarının rütbe terfi davaları nasıl açılır, polis memurlarının rütbe terfi işlemlerinde idarenin takdir yetkisi nasıl değerlendirilir, Merkez Değerlendirme Kurulu kararının iptali nasıl sağlanır,  emniyet teşkilatında rütbe terfi işlemleri nasıl yapılır gibi sorulara emsal Danıştay kararları doğrultusunda geçecek olursak;

Polis Memurlarının Rütbe Terfi Davaları

Emniyet teşkilatında rütbe terfi davaları incelenirken Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışmalarına İlişkin Yönetmeliğin irdelenmesi gerekir. Polis memurlarının rütbe terfi işlemleri için; Yönetmeliğin 4. maddesinde; “Kıdem”, bir rütbede geçen fiili çalışma süresi; “liyakat” ise, personelin aldığı sicil, ödül ve takdirnamesi, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri ve davranışlar ile geçmiş hizmetlerinde almış olduğu cezalar, geçirdiği ve devam eden soruşturmaların niteliğine göre belirlenecek terfi yeterliliği olarak tanımlanmış, 8. ve devamı maddelerde rütbelere terfi ve kıdem esaslar sayılmış, 9. maddesinde, polis amirlerinin rütbelere terfilerinin bu Yönetmeliğin 11. maddesinde belirtilen şartları taşımak kaydıyla kıdem ve liyakata göre yapılacağı vurgulanmış olup, 16. maddesinde de kıdem sırasının tespitinde nelerin belirleyici olduğu kurallara bağlanmıştır.

Bu doğrultuda polis memurlarının rütbe terfi işlemlerini değerlendiren Merkez Değerlendirme Kurulunun yapması gereken disiplin ve hiyerarşiyi bozmadan, mevcut boş kadrolara en kıdemli ve liyakatliyi tespit ederek  terfi işlemlerini değerlendirmektir. Polis amirlerinin bir üst rütbeye atanmalarında öncelikle kıdemin esas olduğu ancak, bulundukları rütbedeki en az bekleme sürelerini dolduranların da, liyakat esasına göre yasa ve yönetmelikte yer alan diğer hususların değerlendirilmesi sonucu bir üst rütbeye atanabilecekleri açıktır. Aksi yöndeki Merkez Değerlendirme Kurulu kararının iptali için yukarıda açıkladığımız gibi iptal davası açılabilir.

Polis Memurlarının Rütbe Terfi Davaları Danıştay’ın Emsal İptal Kararları

Dolayısıyla polis memurlarının rütbe terfi davaları nda, işlemin kıdem ve liyakat ilkelerine uygun biçimde yapılıp yapılmadığı hususunun özellikle değerlendirilmesi gerekir. Yine aynı şekilde polis memurlarının rütbe terfi işlemlerinde idarenin takdir yetkisi nin sınırlarının belirlenmesi de önemlidir. Danıştay’ın polis memurlarının rütbe terfi davaları emsal iptal kararları ile ilgili kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse şu kararlarına dikkat çekmek gerekir;

Danıştay 12. Dairesi 2008/4082 Esas 2011/4264 Karar sayılı kararında 2007 yılı terfi döneminde 1. sınıf emniyet müdürlüğü rütbesine terfi ettirilmemesine ilişkin işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kalınan özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada, davacının ceza mahkemesinde mahkumiyet kararları bulunması nedeniyle işlemin iptali yönünde verilen Yerel Mahkeme kararını bozmuştur. Kararda özetle; “3201 sayılı Yasa’nın 55. maddesi uyarınca, bu kadrolara yapılan atamalarda idarenin kişileri kıdem ve liyakata göre değerlendirmeye tabi tutarak atarken kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olarak takdir yetkisini kullanabileceği hususları birlikte değerlendirildiğinde ve davacının kıdem sıralamasında terfi edecek ilk 110 kişi arasına giremeyerek 154. sırada yer alması, sicil ortalamasının ve takdir-taltif sayısının terfi eden personelin büyük bölümüne göre düşük kalması, bir önceki rütbede olsa bile ceza mahkemesi tarafından 2 ayrı davada mahkumiyetine hükmedilmiş olması, hapis cezası almasına neden olan fiillerin niteliği dikkate alındığında; 1. sınıf emniyet müdürlüğü rütbesine yükseltilmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine ulaşıldığından, dava konusu işlemin iptaline dair İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.”

KIDEM VE LİYAKAT AÇISINDAN BİR ÜST RÜTBEYE TERFİSİNE ENGEL BİR DURUMU BULUNMAYAN DAVACI HAKKINDA TESİS EDİLEN İŞLEMDE HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI

Danıştay 12. Dairesi 2007/2883 Esas 2008/2480 Karar sayılı başka bir kararında ise “2. sınıf emniyet müdürü olan davacının, sicil notu ortalamasının 96 puan olmasına, 5 takdirinin bulunmasına ve kendisinden daha alt sıralarda olanlar yükseltilmesine rağmen; sıralamada 100. olduğu, bu yılda 80 kişinin yükseltildiğinden bahisle, 2006 yılında bir üst rütbeye yükseltilmemesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmediği” ne karar vermiştir.

DAVACIDAN SONRA GELİP TERFİ EDENLERİN BULUNMUŞ OLMASI TAKDİR YETKİSİNİN SINIRLARININ AŞILMAMASI KAYDIYLA DAVACININ DA BİR ÜST RÜTBEYE TERFİ ETTİRİLMESİNİ ZORUNLU KILMADIĞI

Danıştay 12. Dairesi 2012/9260 Esas 2014/1791 Karar sayılı başka bir kararında disiplin cezası bulunan polis memurunun terfi ettirilmemesi yolunda tesis edilen işlemde idarenin takdir yetkisi yönünden değerlendirme yapmıştır. Kararda; “Davacıdan daha kıdemsiz ve liyakatsiz olanların davalı idarece bir üst rütbeye terfi ettirildiği dolayısıyla davacının da terfi ettirilmesi gerektiği yönünde bir gerekçeye yer verilmiş ise de; davacıdan sonra gelip terfi edenlerin bulunmuş olması, takdir yetkisinin sınırlarının aşılmaması kaydıyla, davacının da bir üst rütbeye terfi ettirilmesini zorunlu kılmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, yukarda metnine yer verilen mevzuat uyarınca, personelini terfi ettirme konusunda takdir yetkisi bulunan davalı idareyi: disiplin cezaları bulunan davacıyı terfi ettirme konusunda yargı kararıyla zorlamak mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda: davacının, liyakat yönünden yapılan değerlendirme sonucunda terfi ettirilmemesinde hukuka aykırılık, davaya konu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.”

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana idare hukuku avukatı olarak polis memurlarının rütbe terfi davaları kapsamında da hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti kapsamında  hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Aylıktan kesme cezasının iptali emsal karar, belediye disiplin kurulu aylıktan kesme cezası, idari dava avukatı, iptal davası, işlemin iptali

Aylıktan Kesme Cezasının İptali Emsal Karar

Bu makalemizde aylıktan kesme cezasının iptali emsal karar a yer vereceğiz. Hukuk büromuz tarafından açılıp yürütülen davada, idare mahkemesi tarafından aylıktan kesme cezasının iptali yolunda hüküm kurulmuştur. Makalemizin sonunda yer vereceğimiz aylıktan kesme cezasının iptali emsal karar konusuna geçmeden önce aylıktan kesme cezası nedir sorusunu kısaca cevaplandırmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Aylıktan kesme cezası 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin c bendinde düzenlenmiştir. Buna göre aylıktan kesme cezasının verilmesi halinde memurun brüt aylığından 1/30 – 1/8 oranında kesinti yapılır. Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 126. maddesine göre, Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından verilir.

Ayrıntılı bilgi almak için “Aylıktan Kesme Cezası Nedir?” başlıklı makalemize buradan, “Aylıktan Kesme Cezası İptal Davası” başlıklı makalemize ise buradan ulaşabilirsiniz.

Aylıktan kesme cezasının iptali emsal karar olarak verdiğimiz somut uyuşmazlıkta ise. …… Belediyesinde mimar olarak çalışan davacı müvekkilimize Belediye Disiplin Kurulu Kararı ile verilen aylıktan kesme cezasının iptaline karar verilmiştir. Tecziye edilen aylıktan kesme cezası iptal davası açılmış ve tahkikat sonucunda haklı davamızın kabulüne karar verilmiştir. Aylıktan kesme cezasının iptali yönünde verilen emsal kararda, aylıktan kesme cezası vermeye yetkisi bulunmayan Belediye Disiplin Kurulunca davacıya 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C maddesi gereğince aylıktan kesme cezası verilmesi işleminde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla belediye disiplin kurulu aylıktan kesme cezası vermeye yetkili olmayıp, aylıktan kesme cezasını vermeye yetkili makam disiplin amiridir.

Aylıktan Kesme Cezasının İptali Emsal Karar

ak1
ak2

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana disiplin soruşturması avukatı müvekkillerimize disiplin soruşturmalarının her aşamasında hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.