Kategori: İdare Hukuku

Başka bir üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi, taahhüt ve teminat senedinin iptali davası, atamanın iptali

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedi

Bu makalemizde başka bir üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi ve taahhüt ve teminat senedinin iptali ile atama işleminin iptali davası hakkında hakkında bilgilendirme yapacağız.

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedi Hukuki Dayanağı

Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi hukuki dayanağını “Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmelik”ten alır. Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrasında araştırma görevlilerin taahhüt ve teminat senedi hakkında düzenleme yapılmıştır. Araştırma görevlisi kadrosunda olup, başka bir üniversiteye lisansüstü eğitim yapmak üzere görevlendirilen araştırma görevlilerinin eğitim-öğretim süresi kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir araştırma görevlilerinden taahhüt ve kefalet senedi alınması anılan Yönetmelik hükmü ile öngörülmüştür.

Düzenlemeye göre; “Görevlendirme veya atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünde 2547 Sayılı Kanunun 35 inci maddesi şartları içinde lisansüstü eğitim-öğretim süresi (tatiller dahil) kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınır. Bu senette ilgili araştırma görevlilerinin lisansüstü eğitim- öğretimlerinin tamamlanmasından ne kadar süre sonra kadroyu tahsis eden üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne döneceğini belirten bir hüküm de yer alır.”

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedi İçeriği

Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi içeriği oldukça ağır sonuçlar doğurmaktadır. Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi ile eğitimde başarısız olunması veya yarım bırakılması durumunda araştırma görevlisinin kadrodan çıkarılacağı ve tüm masrafların  faiziyle birlikte tahsil edileceği belirtilmektedir. Yine başka bir üniversitede alınan bu eğitimin tamamlanmasından sonra araştırma görevlisinin kendi üniversitesine döneceği, bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda da yine aynı şekilde yapılan masrafların faiziyle geri ödeneceği verilen taahhütler arasındadır.

Mecburi hizmet yükümlülüğü bakımından 2547 sayılı Yasanın 35. maddesinin de değerlendirilmesi gerekir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2008/3482 Esas, 2013/1167 Karar sayılı kararında öğretim elemanı yetiştirilmek üzere başka bir üniversitede lisansüstü eğitim-öğretim yapmak üzere görevlendirilen araştırma görevlileri için anılan Yasada ve Yönetmelikte mecburi hizmet yükümlülüğünün öngörüldüğüne, 657 sayılı Kanuna 4160 sayılı Kanunla eklenen Ek 35. maddesinin, başka bir üniversitede eğitim-öğretim gören araştırma görevlilerini kapsamadığı hususu vurgulanmıştır.

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedinin İptali Davası

Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedinin iptali davası üzerinde durmakta fayda görüyoruz. Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedinin iptali davalarında imzalanan taahhüt ve kefalet senedinin hukuki niteliği konusunda zaman içinde yargı yerlerince farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Ancak Uyuşmazlık Mahkemesinin 09/04/2012 günlü, E:2012/6, K:2012/66 sayılı kararıyla açılacak araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedinin iptali davası için görevli yargı yerinin adli yargı mercileri olduğuna karar verilmiştir. Ancak başka bir üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi kapsamında yeniden atanması yani araştırma görevlisinin taahhüt ve teminat senedi kapsamında atanmasına dair işlemlerin iptali için görevli yargı yeri idari yargı merciidir.

İdari Dava Avukatı

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

Yine idari dava avukatı olarak daha önceki makalelerimizde akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili burada bilgi vermiştik. Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan, öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili bilgiye buradaki makalemizden ulaşabilirsiniz. Buradaki yazımızda ise daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararını paylaşmıştık.

Danıştay'ın emsal mobbing kararı, sistematik yersiz disiplin soruşturması yapılan memur, görevden alma, kamu görevlisine mobbing, mobbing davası, tazminat

Danıştay’ın Emsal Mobbing Kararı

Bu makalemizde Danıştay’ın emsal mobbing kararı na yer vereceğiz. Danıştay 2. Dairesi ‘ın emsal sayılabilecek kararı makalemizin sonunda yer almaktadır. Danıştay’ın emsal mobbing kararı içeriğinde özetle; davacı ile davalı idare arasında yaşanan ve yargıya intikal eden ve etmeyen hukuki süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece davacıya belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan işlemler tesis edildiği, sürekli yerinin değiştirildiği, davacının yersiz soruşturmalara maruz bırakılıp haksız disiplin cezaları verildiği, bu haliyle davacıya manevi taciz (mobbing) uygulandığı, bu durumun ise davacıyı manevi olarak elem ve kedere uğrattığı ve yıprattığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulü yolunda Mahkemece verilen karara karşı davalı idarece yapılan istinaf başvurusu kesin olarak reddedilmiştir.

Danıştay’ın emsal mobbing kararı ile sistematik biçimde yersiz disiplin soruşturması na maruz kalan ve/veya görevden alma işlemine tabi tatulan memurun, kamu görevlisine mobbing uygulandığı anlamına geleceğini ve bu durumda mobbing davası açma hakkı olduğunun bir kez daha altı çizilmiştir. Danıştay 2. Dairesi’nin 2020/516 Esas, 2020/3123 Karar sayılı emsal mobbing kararının “Hukuki Değerlendirme” kısmı şu şekildedir.

Danıştay’ın Emsal Mobbing Kararı

“…Uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu yönetim kurulu kararı ve idarece sunulan savunma dilekçesinde davacının, işlediği iddia edilen disiplinsiz davranışlarından bahisle işlemin tesis edildiği ileri sürülmüş ise de; davacı hakkında Rektörün eşinin İslami İlimler Akademisine atanmasına ilişkin resmi yazıyı basına sızdırarak, basında ve sosyal medyada üniversitenin iç işleyişiyle ilgili olarak uygun olmayan gündem oluşturduğu gerekçesiyle 657 sayılı Kanunun 125/B-a maddesi ve 2547 sayılı Kanunun 53/b-1/b maddesinde düzenlenen fiilleri işlediğinden bahisle 2547 sayılı Kanunun 53/D maddesi uyarınca verilen uyarma cezasının, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile; basına sızdırıldığı iddia edilen isnada konu 10/05/2017 tarihli atama işlemine ilişkin resmi yazının davacı veya maiyetindeki elemanlar tarafından basına sızdırıldığına ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir delilin bulunmadığı, hatta bu hususun davalı idarece yaptırılan soruşturma sonucu hazırlanan soruşturma raporunda da belirtildiğinden, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal edildiği, … Bölge İdare Mahkemesi, … İdari dava Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile davalı idarenin istinaf başvurusu reddedilerek kesinleştiği; yine … Meslek Yüksekokulu ve … Meslek Yüksekokulu’na yapılan görevlendirmeleri kapsamında hazırladığı fizibilite raporlarının ciddiyetten uzak ve özensiz olduğu gerekçesiyle başlatılan soruşturma neticesinde; 657 sayılı Kanun’un 125/A-a maddesi uyarınca verilen uyarma cezasının ise … İdare Mahkemesinin … günlü, E: …, K:… sayılı kararı ile; disiplin cezasına konu görevin davacının görev tanımına uymadığı, yapılan görevlendirme kapsamında istenen fizibilite raporlarının şablonunun ve hangi kriterlere göre hazırlanması gerektiğinin belirtilmediği, yine de davacının elinden geldiği ve bilgisi elverdiği ölçüde çalışmasını yaparak verilen süre içerisinde istenen fizibilite raporlarını hazırlayarak idareye sunduğu, bu haliyle davacının üzerine atılı fiillerin sübut bulmadığı gerekçesiyle iptal edildiği, … Bölge İdare Mahkemesi, … İdari dava Dairesinin … günlü, E:…, K:… kararı ile davalı idarenin istinaf başvurusu reddedilerek kesinleştiği; ayrıca davacı hakkında soruşturma konusu yapılan, … Meslek Yüksekokuluna görevlendirilmesine ilişkin yazıyı basına sızdırdığı; davalı idarece tahkik edilen bir yolsuzluk soruşturmasında sanık tarafından daha önceki ifadesinin davacının baskısıyla verildiği; bir öğretim üyesinin 2547 sayılı Yasa hükümlerine uygun olmayan şekilde bir yıl süreyle yurtdışında görevlendirilmesine sebep olduğu iddiaları hakkında başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak ise; disiplin cezası verilmesine gerek görülmediği, davacının görevinde başarısız ve verimsiz olduğu yönünde başkaca somut, nesnel ve hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı anlaşılmıştır.

Öte yandan, davacı tarafından kendisine mobbing uygulandığından bahisle maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararlara karşılık olmak üzere 1.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; davacıya geçici görevlendirmeleri kapsamında geçici görev yolluğu ödenmediğinden davacının 1,000,00-TL maddi tazminat isteminin kabulü; davacının ifa ettiği kamu görevinin niteliği ve davacı ile davalı idare arasında yaşanan ve yargıya intikal eden ve etmeyen hukuki süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece davacıya belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan işlemler tesis edildiği, sürekli yerinin değiştirildiği, davacının yersiz soruşturmalara maruz bırakılıp haksız disiplin cezaları verildiği, bu haliyle davacıya manevi taciz (mobbing) uygulandığı, bu durumun ise davacıyı manevi olarak elem ve kedere uğrattığı ve yıprattığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin 10.000,00-TL’lik kısmının kabulü yolunda … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E…., K…. sayılı karara karşı davalı idarece yapılan istinaf başvurusu … Bölge İdare Mahkemesi, … İdari Dava Dairesinin … günlü, E…., K…. sayılı kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.

Bu durumda, davacının görevinden alınmasını gerektirecek, görevinde yetersiz ve verimsiz olduğuna ilişkin hukuken geçerli somut bir bilgi ve belgenin davalı idarece sunulamaması karşısında, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak davacının genel sekreterlik görevinden alınarak enstitü sekreteri olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, aksi yöndeki … Bölge İdare Mahkemesi, … İdari Dava Dairesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.”

Adana İdare Hukuku Avukatı

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

İdare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı ise şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili makalemize buradan,
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

İdari yargıda mobbing konusunda adana mobbing avukatı olarak kaleme aldığımız;

  • Mobbing nasıl ispatlanır konulu makalemize buradan,
  • Mobbing davası nedir konulu makalemize buradan
  • Kamu görevlisine mobbing uygulanması ile ilgili makalemize buradan,
  • Mobbing suçu ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz

İşçilik alacakları hesaplamalarının alanında uzman avukatlar nezdinde yapılması ve açılması muhtemel davanın bir adana iş avukatı ile takibi önem arz etmektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

İntihal nedeniyle tazminat davası, maddi tazminat, manevi tazminat, FSEK, intihal tazminat emsal karar, adana idari dava avukatı, intihal mağdurunun hakları

İntihal Nedeniyle Tazminat Davası

Bu makalemizde intihal nedeniyle tazminat davası açılıp açılamayacağı konusu yargı kararı çerçevesinde değerlendirilecektir. Öncelikle genel bilgilendirme açısından “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemize buradan ulaşabilirsiniz. İntihal “başkalarına ait özgün fikir, metot, veri veya eserleri bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendisine ait gibi göstermek” olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda intihal suçunun mağduru konumunda olan kişi yani kendi özgün fikri, metodu, verisi veya eseri/eserleri kullanılan kişi intihal nedeniyle tazminat davası açabilecektir.

İntihal Nedeniyle Tazminat Davası

Nitekim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 70. maddesine göre de intihal nedeniyle tazminat davası açılması mümkündür. Kanuna göre; “Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir. Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere mütaallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir. Birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde, tecavüze uğrayan kimse tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu halde 68 inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir.” Dolayısıyla intihal nedeniyle tazminat davası, intihal mağdurunun hakları ndan biri olup, iki çeşittir. Mağdurun uğradığı zarara göre intihal nedeniyle maddi tazminat davası açılabileceği gibi intihal nedeniyle manevi tazminat davası da açılabilir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/1663 Esas, 2021/700 Karar sayılı kararına da intihal nedeniyle tazminat davası konu olmuştur. Karara konu somut olayda, davacıya ait kitabın belli sayfaları Türkiye çapında dağıtılan ve internette de yayınlanan günlük gazetede, davacının ismine yer verilmeksizin yayınlanmıştır. Davacı da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 70. maddesi kapsamında davalı … Gazetesi’ne maddi ve manevi tazminat ile yazının tekrar müvekkilinin ismine yer verilerek yayınlanmasını talep ettiği intihal nedeniyle tazminat davası açmıştır. Yargılama sonucunda Mahkemece 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat talebinin kabulüne, sair istemlerin reddine karar verilmiş, davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Karar hakkında davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi ilgili kararında özeti aşağıda verildiği üzere intihal nedeniyle tazminat davası konusundaki istinaf başvurusunu reddetmiştir:

İntihal Nedeniyle Tazminat Davası Emsal Karar

“…Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin kitabının belirtilen sayfalarının izinsiz olarak ve müvekkilinin adına yer verilmeksizin, anılan isimli gazetesinde aynen yayınlandığını beyanla, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ayrıca yazının tekrar müvekkilinin ismine yer verilerek yayınlanmasını talep etmiştir. Somut uyuşmazlıkta davalılar vekili, istinaf dilekçesinde davacının kitabının eser vasfında olmadığını ve intihal bulunmadığını ileri sürmüşse de mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda da isabetli bir şekilde, davaya konu kitabın, coğrafi yerlerin isimlerinin değiştirilmesi süreci ve amacına yönelik belirli bir sistematik ve üslupla hazırlanmış kitap olduğu ve bu özellikleri sebebiyle yazı ve dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu tespit edilmiştir. Davalının kitabının veri tabanı mahiyetinde bulunmadığı, sahibinin hususiyetini yansıtan belirli bir üslup ve sistematikle hazırlandığı, anılan isimli gazetesinde ve internet sitesinde, davacının kitabının 17 sayfasının aynen, davacının izni alınmadan ismine yer verilmeden alıntılandığı, intihal bulunduğu, intihal kastının ayrıca araştırılmasına gerek olmadığı, alıntı miktarı, gazetenin Türkiye çapında dağıtılan ve internette de yayınlanan günlük gazete olduğu göz önüne alındığında, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olmadığı, dosya kapsamına uygun bulunduğu kanaatiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi, 2018/1663 Esas, 2021/700 Karar, 02.04.2021 Tarih)

Adana avukat, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu olarak, diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilir, 0507 057 53 35 nolu telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

Görevden alma işleminin iptali, görevden alma işleminin iptali somut neden bulunmaması, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı, idari dava avukatı adana

Görevden Alma İşleminin İptali Somut Neden

Danıştay 2. Dairesi, genel müdür yardımcılığı görevinden alınarak mühendis olarak atanan davacının, yapılan görevden alma işleminin iptali somut neden aranması gerektiğine karar vermiştir. Görevden alma işleminin iptali somut neden kavramının irdelendiği kararda; davacının görevinden alınmasını gerektirecek somut bir tespitin davalı idarece sunulamaması karşısında, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak davacının genel müdür yardımcılığı görevinden alınarak mühendis olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık görülmemiştir. Kararın “Hukuki Değerlendirme” kısmı makalemizin devamında yer almaktadır.

Danıştay 2. Dairesi’nin son tarihli kararlarında, görevden alma işleminin iptali davalarında somut neden ve kamu yararı ve hizmet gereklerine uygunluk kavramlarının irdelendiğini görmekteyiz. Danıştay 2. Dairesi’nin buradaki makalemizde yer verdiğimiz yakın tarihli başka bir kararında da görevden alma işleminin iptali nde tesis edilen işlemin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olmadığı yönünde değerlendirme yapılmıştır.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

İdare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı ise şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili makalemize buradan,
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Görevden Alma İşleminin İptali Somut Neden

DANIŞTAY
2.
 DAİRE
Esas Numarası: 2020/2368
Karar Numarası: 2021/77
Karar Tarihi: 07.01.2021

İDARECE DAVACININ GÖREVİNDEN ALINMASINI GEREKTİRECEK SOMUT BİR TESPİT SUNULMADIĞINDAN DAVACININ GENEL MÜDÜR YARDIMCILIĞI GÖREVİNDEN ALINARAK MÜHENDİS OLARAK ATANMASINA İLİŞKİN DAVA KONUSU İŞLEMLERDE HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Dava dosyasının incelenmesinden; memuriyete 15/12/1995 tarihinde DSİ … Bölge Müdürlüğünde mühendis olarak başlayan davacının, görevine 29/11/1996 tarihinden itibaren DSİ … Bölge Müdürlüğünde devam ettiği, 18/12/2015 tarihinde kurumlar arası nakil yolu ile Trabzon İl Özel İdaresine mühendis olarak atandığı, 08/11/2006 tarihinde İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı olarak çalışmaya başladığı, Trabzon İl Özel İdaresinin 6360 sayılı Kanun uyarınca tüzel kişiliğinin kaldırılması sonucu Trabzon Büyükşehir Belediyesine genel sekreter yardımcısı unvanı ile devredilen davacının, … günlü, … sayılı personel hareketleri onayı ile davalı idare bünyesine genel müdür yardımcısı olarak atandığı, dava konusu işlemler ile genel müdür yardımcılığı görevinin sonlandırılması ve 1. derece mühendis kadrosuna atanması üzerine, anılan işlemlerinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen hükümlerden anlaşılacağı üzere, kamu görevlilerinin sınıflarının da değiştirilmesi suretiyle görevlerini ve görev yerlerini değiştirme konusunda idareye takdir yetkisi tanınmakta ise de, bu takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız bir yetki olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olduğu ve bu yönüyle de yargı denetimine tabi bulunduğu tartışmasızdır.

Uyuşmazlık konusu olayda, davacının geçmiş hizmetlerinin değerlendirilmesinde, davalı İdareye devredilmesinden önce de uzun yıllar yöneticilik yaptığı, davalı İdare bünyesinde beş yıl genel müdür yardımcısı olarak çalıştığı; bu süre zarfında, söz konusu görevi ile ilgili olarak hakkında hiçbir adli ve idari soruşturma açılmadığı gibi, disiplin cezası da almadığı ve görevinde başarısız veya yetersiz olduğu yönünde de nesnel ve hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda, davacının görevinden alınmasını gerektirecek somut bir tespitin davalı idarece sunulamaması karşısında, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak davacının genel müdür yardımcılığı görevinden alınarak mühendis olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddi yolunda verilen … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1. DAVACININ TEMYİZ İSTEMİNİN KABULÜNE,

2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun temyize konu kararın verildiği tarih itibarıyla yürürlükte olan haliyle 49. maddesinin 2/b fıkrası uyarınca BOZULMASINA,

3. Aynı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’la değişik 50. maddesinin 2. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın, kararı veren … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 07/01/2021 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.

Naklen atamada kadro derecesi gözetilmesi gerekliliği, bir derece aşağı kadroya naklen atama, emsal karar, naklen atama işleminin iptali, adana idare avukat

Naklen Atamada Kadro Derecesi

Naklen atamada kadro derecesi sıklıkla uyuşmazlık konusu olmaktadır. Bu makalemizde naklen atamada bir derece aşağı kadroya atanan memurun hakları konusunda emsal bir Danıştay kararı doğrultusunda bilgi vermeye çalışacağız.

Naklen Atamada Kadro Derecesi

Bilindiği üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76/1 maddesine göre kurumların görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar dahilinde daha üst kurum içinde veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilecekleri hükme bağlanmıştır. Maddenin 2. fıkrasında da, memurların istekleri ile, kurumlarında kazanılmış hak derecelerinin en çok üç derece altında aynı veya başka yerlerdeki kadrolara atanabilecekleri hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla Kanun’un 76/1 maddesi kapsamında yapılan naklen atamada kadro derecesi gözetilmeli, memur bulunduğu kadro derecesine eşit bir kadroya atanmalıdır. Aksi halde naklen atama işleminin iptali söz konusu olabilecektir.

Danıştay 2. Dairesi kararında naklen atamada kadro derecesi gözetilmediğinden yapılan naklen atama işleminin iptali yönünde karar vermiştir. Danıştay 2. Dairesi, 2020/839 Esas, 2020/3111 Karar sayılı ve 22.10.2020 tarihli kararında; “Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri uyarınca, memurların naklen atanmaları konusunda idarelerin sahip olduğu takdir yetkisi doğrultusunda, kamu hizmetinin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, davacının Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü görevinden alınarak sağlık teknikeri kadrosuna atandığı ve dava konusu olayda davalı idarenin, kanunla kendisine tanınmış olan takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında keyfi kullandığı ve özel nedenlere dayandırdığı noktasında dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmadığı açık ise de. (1.) derece kadroda (1.) derecenin (4.) kademesi kazanılmış hak aylığı ile görev yapan davacının, dava konusu işlemle, isteği olmaksızın, bulunduğu kadro derecesinin altındaki (5.) dereceli kadroya atamasının yapılması suretiyle kadro derecesinin gözetilmediği anlaşılmış olup, anılan işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle, naklen atamada kadro derecesi konusuna açıklık getirmiş, kadro derecesi gözetilmeden yapılan naklen atama işlemi hakkında iptal kararı vermiştir.

Naklen atama işleminin iptali emsal karar olarak paylaştığımız başkaca bir iptal kararına buradan ulaşabilirsiniz.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir; İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir. 

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

 

Bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması, bilirkişi raporuna itiraz etmemenin sonuçları, adana avukat, emsal karar, itiraz edilmeyen bilirkişi raporu

Bilirkişi Raporuna İtiraz Süresinin Kaçırılması

Bu makalemizde bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması halinde neler olacağı, bilirkişi raporuna itiraz etmemenin sonuçları üzerinde emsal karar ışığında duracağız. Bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması durumunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesi yol gösterici olacaktır.

Bilirkişi Raporuna İtiraz Süresinin Kaçırılması

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesine göre; taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi hâlinde yine bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir.

Bilirkişi raporunun tebliğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesi meşruhatının bulunması ve kesin sürenin sonuçlarının bildirilmesi gerekir. Ancak taraflardan birinin iki haftalık kesin süre içerisinde beyanda bulunmaması halinde bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması söz konusu olur. Bu durumda süresi içinde bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf, rapor içeriğini kabul etmiş sayılacağının kendisine ihtar olunmuş ise yapacağı itiraz sonuç doğurmaz.

Bu hususta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi, 2018/1827 Esas, 2021/702 Karar ve 02.04.2021 tarihli oldukça yeni bir kararında da aynı doğrultuda karar vermiştir. Kararda; bilirkişi raporunun davalıya meşruhatla birlikte tebliğ edilip iki haftalık kesin süre içerisinde beyanda bulunmaması halinde rapor içeriğini kabul etmiş sayılacağı kendisine ihtar olunduğundan, aradan uzunca bir süre geçtikten sonra rapora itiraz etmesinin sonuç doğurmayacağı vurgulanmıştır.

Kararda özetle;Davacı vekili dava dilekçesinde, 1979 yılından beri Türkiye’de de tescilli olan anılan ibareli marka ve şekil markalarının, davalı tarafça taklit olarak üretilen ayakkabılarda kullanıldığından bahisle, markaya tecavüzün tespiti, meni ve ref’i ile, maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. … Bilirkişi raporunun davalıya meşruhatla birlikte tebliğ edildiği ve iki haftalık kesin süre içerisinde beyanda bulunmaması halinde rapor içeriğini kabul etmiş sayılacağının kendisine ihtar olunduğu, itiraz etmediği, aradan uzunca bir süre geçtikten sonra bilirkişi incelemesinin eksik yapıldığının beyan edildiği anlaşılmakla. süresinden sonra rapora itiraz edilmesi sonuç doğurmayacağından. yargılamada kamu düzenine aykırılık da bulunmadığından, davalı asilin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.”

Bilirkişi ücretinin kesin süre içinde yatırılmaması” nın sonuçlarını incelediğimiz makalemize buradan, “Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi örneği” ne yer verdiğimiz makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. 

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

 

İdare mahkemesi istinaf dilekçesi, idari yargı istinaf başvurusu, bölge idare mahkemesi istinaf dilekçe örneği, adana idari dava avukatı idare hukuku avukat

İdare Mahkemesi İstinaf Dilekçesi Örneği

Bu makalemizde idare mahkemesi istinaf dilekçesi örneği verilecektir. Ancak öncelikle idari yargıda istinaf kanun yolu ile ilgili kısaca bilgi vermek istiyoruz. İdare mahkemesi istinaf dilekçesi olarak da bilinen bölge idare mahkemesi ne hitaben yazılan dilekçe örneği makalemizin devamında yer almaktadır.

İdari Yargıda İstinaf

İdari yargıda istinaf yoluna idare mahkemesi istinaf dilekçesi ile başvurulabilir. 2577 sayılı İdari Yargılama Kanunu‘na göre; idare mahkemelerinin kararlarına karşı bölge idare mahkemesine istinaf yoluna başvurulabilir. İdare mahkemesi istinaf başvurusu kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde yapılmalıdır. Bunun dışında konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesindir ve bu kararlara karşı idari yargıda istinaf kanun yolu kapalıdır.

Tarafların istinaf kanun yolu başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyalar bölge idare mahkemesine gönderilir.

Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir. Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir.

Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu,  davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir.

İdare Mahkemesi İstinaf Dilekçesi Örneği

ADANA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ’NE
Gönderilmek Üzere
ADANA …. İDARE MAHKEMESİ’NE

Dosya No: ………………………..

DAVACI : ………………………..

VEKİLİ : Av. Selce MARAŞ BÜKEN

DAVALI : ………………………..

KARARIN TEBLİĞ TARİHİ: ………………………..

KONU : Adana …. İdare Mahkemesi’nin ….. Esas, …. Karar sayılı ilamına ilişkin istinaf başvuru dilekçemizdir.

AÇIKLAMALARIMIZ

Adana …. İdare Mahkemesi’nin ….. Esas, …. Karar sayılı dosyasında görülen iptal davasında; ………….’nün …/…/…… tarih ve ………. sayılı yazısı ile müvekkile bildirilen …………….. dair işleminin iptali talep edilmiştir. Müvekkilin  ……… dair işlemin …………. sebepleriyle açıkça hukuka aykırı olmasına rağmen, Yerel Mahkeme tarafından DAVANIN REDDİ yönünde hüküm tesis edilmiştir. Bu nedenle Adana …. İdare Mahkemesi’nin ….. Esas, …. Karar sayılı kararı hakkında istinaf kanun yoluna başvurmak zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Verilen karar usul ve yasaya uyarlı değildir. Şöyle ki;

1.…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

2. ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

3. ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenler ve Sayın Daireniz’ce re’sen göz önünde tutulacak nedenler dahilinde, Adana … İdare Mahkemesi’nin …./….. Esas, …../…… Karar sayılı ilamına ilişkin istinaf başvurumuzun kabulüne, Yerel Mahkeme kararının KALDIRILMASINA karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.

Davacı Vekili
Av. Selce MARAŞ BÜKEN

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir; İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir. 

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

 

Ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen disiplin cezası verilmesi, masumiyet karinesine aykırılık, Anayasa mahkemesi kararı, idari dava avukat

CEZA YARGILAMASINDA BERAAT KARARI VERİLMESİNE RAĞMEN DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

Anayasa Mahkemesi, 2016/13566 başvuru numaralı kararında disiplin işlemine konu olan eylem için yapılan ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen disiplin cezası verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

CEZA YARGILAMASINDA BERAAT KARARI VERİLMESİNE RAĞMEN DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

İlgili kararda ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen disiplin cezası verilmesi ile  masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi, devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezasına karşı açılan davada, disiplin işlemine konu olan elem için yaplan ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen disiplin işleminin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılması nedeniyle masumiyet karinesi ihlal edilmiştir, demiştir.

Nitekim başvurucu hakkında üzerine atılı disiplin eylemi nedeniyle ceza yargılaması yapılmıştır. Başvurucu Nizip 1. Asliye Ceza Mahkemesi 9/7/2008 tarihli kararıyla başvurucuya isnat edilen eylemin sübut bulduğunu ortaya koyacak nitelikte her türlü şüpheden uzak, somut ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle delil yetersizliğinden beraat etmiştir.

Ancak aynı eylem ile ilgili Gaziantep Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu (Komisyon) tarafından başvurucu hakkında aynı eylem nedeniyle 12/5/2008 tarihinde disiplin soruşturması başlatılmıştır. Tanık beyanları, polis ve jandarma tutanakları İle tespit edilen diğer belgeler uyarınca soruşturma sonucunda başvurucunun soruşturmaya konu, gizlilik, kararı alınmış dava dosyasının fotokopisini çektirmek suretiyle örneğini bir avukata verme eylemini gerçekleştirdiği kanaatine ulaşılmıştır. Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu 3/3/2010 tarihli işlemiyle başvurucunun 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararda, 657 sayılı Kanun’un 131. maddesi uyarınca ceza kovuşturmasında mahkûm olunmamanın disiplin cezası uygulanmasına engel olmadığı belirtilerek olaya ilişkin tanık ifadeleri ile diğer bilgi ve belgelere göre değerlendirme yapılmıştır.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi 2016/13566 başvuru numaralı kararında; ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen disiplin cezası verilmesi ni masumiyet karinesine aykırı bulmuştur. İlgili kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. Kararda özetle;

“56. Ceza yargılaması sonucunda delil yetersizliği gerekçesiyle beraat eden başvurucunun kendisine suçlu muamelesi yapılmadan, disiplin kurallarına aykırı eylemi usule uygun bir şekilde tespit edildiği takdirde idari yaptırıma tabi tutulması mümkündür. Bu bağlamda başvurucunun yukarıda aktarılan ilkeler çerçevesinde disiplin süreci nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilebilmesi adına adli ve idari makamların kendi görev sınırlarını aşarak başvurucuyu suçlu ilan edip etmediği, disiplin hukuku ilke ve kuralları İçinde kalınarak değerlendirme yapılıp yapılmadığı ve kutlanılan dil itibarıyla başvurucunun masumiyeti üzerine gölge düşürülüp düşürülmediği açıklığa kavuşturulmalıdır,

57. Somut disiplin sürecine bakıldığında nihai işlem olan 3/3/2010 tarihli Yüksek Disiplin Kumlu kararında ayrıntılı bir değerlendirme bulunmaktadır. Bu değerlendirmede soruşturma sürecinde alınan ifadelere, ceza kovuşturması sürecinde yapılan bazı tespitlere ve başvurucunun savunması gibi delillere yer verilmiştir. Yargı sürecinde de işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılırken “,, dava dosyasına sunulan belgeler ile sabit olan bir tatil günü mesai saati sonrasında hakkında -gizlilik kararı alınmış bir soruşturma dosyasını hakimin odasından alarak adliyeye yakın bir kırtasiyede fotokopisini çektirmek suretiyle bir örneğini şüphelinin avukatına verme fiilinin 657 sayılı Kanunun 125, maddesinin E bendinin (g) alt bendimle belirtilen ‘Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak’ fiilî kapsamında olduğu açık olup… ” ifadeleri karar gerekçesinde yer almıştır,

58. Kullanılan ifadelere bakıldığında ceza mahkemesi kararında ulaşılan sonucun tartışmaya açılmasının yanında kararı okuyanlarda başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği izleniminin oluşmasına sebebiyet verildiği görülmektedir. Bu durumda beraat kararı anlamsız hale gelmiş ve başvurucunun masumiyetine gölge düşürülmüş; öte yandan iki yargı kolu arasında başvurucunun gizliliğin ihlali suçunu işleyip işlemediğiyle ilgili olarak çelişkili kararların ortaya çıkmasına sebep olunmuştur. Dolayısıyla masumiyet karinesinin ikinci boyutu ihlal edilmiştir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Barış Baş, § 65). 59. Ayrıca Ceza Mahkemesinin ulaştığı kanaatin isabetli olmadığının veya hatalı olduğunun, düşünülmesinin, İdare Mahkemesinin başvurucunun masumiyetine saygı gösterme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Ceza Mahkemesi kararındaki isabetsizlik masumiyet karinesine istisna getirilmesini gerektiren bir durum değildir. Masumiyet karinesine saygı gösterilmesindeki kamusal yarar, bazı durumlarda haksızlık teşkil eden fiili işleyenin disiplin yönünden yaptırmışız kalmasını bile haklı taştıracak derecede önemlidir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Barış Baş, § 66), 60. Netice itibarıyla kullanılan ifadeler nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.” kararını vererek ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen disiplin cezası verilmesi ni masumiyet karinesine aykırı görmüştür.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana disiplin soruşturması avukatı olarak müvekkillerimize disiplin soruşturmalarının her aşamasında hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Sendikal Eylem Nedeniyle Disiplin Cezası Verilemez

Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi emsal karar niteliğindeki sendikal eylem nedeniyle disiplin cezası verilemeyeceğine karar vermiştir. Kararda davacı bağlı bulunduğu sendikanın aldığı karar doğrultusunda iş bırakma eylemine katılmış, bir gün işe gelmemiş ve bu nedenle kendisine sendikal eylem nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmış ve sonucunda aylıktan kesme disiplin cezası verilmiştir. Açılan iptal davası sonucu verilen kararda ise, davacının bir gün işe gelmemek şeklindeki eyleminin sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, anayasa ve sözleşmelerce güvence altına alınan bir hakkın kullanımı nedeniyle disiplin cezası verilemeyeceğine karar verilmiştir. Dolayısıyla sendikal eylem disiplin cezası na konu edilemeyecektir. Nitekim kararda da, memurun üyesi bulunduğu sendikanın aldığı karar doğrultusunda hareket etmesi halinde disiplin suçunun söz konusu olmayacağına vurgu yapılmıştır.

Sendikal Eylem Nedeniyle Disiplin Cezası Verilemez

ERZURUM BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
3. İDARİ DAVA DAİRESİ
Esas Numarası: 2018/1592
Karar Numarası: 2020/223
Karar Tarihi: 09.06.2020

SENDİKANIN ALDIĞI KARAR İLE İŞ BIRAKMA EYLEMİNE KATILAN MEMURUN EYLEMİNİN ANAYASAL BİR HAKKA DAYANDIĞINDAN DİSİPLİN SUÇU TEŞKİL ETMEDİĞİ

Özeti: Davacının, bir devlet okulunda öğretmen olduğu ve kamu görevlisi sıfatıyla üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan bir günlük iş bırakma eylemi çağrısına uyarak o tarihte göreve gelmediği, bu fiilin çalışma hayatında, gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatta yerini bulan sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, zira eylem daha önce duyurulduğu halde idarece eyleme katılmanın, millî güvenliğe, kamu düzenine, suç işlenmesinin önlenmesine, genel sağlık, genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasına zarar vereceği şeklinde herhangi bir itirazın yapılmadığı, söz konusu sendika kararının suç teşkil ettiği veya yasaklanan bir faaliyete ilişkin olduğu yönünde adli veya idari makamlarca alınmış bir kararın bulunmadığı, eylemden sonra verilen disiplin cezası gerekçesinde de bu hususların üzerinde durulmadığı görülmüş olup, bu durumda üyesi bulunduğu sendika ve konfederasyonun aldığı karar doğrultusunda hareket eden davacı açısından özürsüz olarak işe gelmeme eyleminden söz edilemeyeceğinden, niteliği ve süresi de dikkate alındığında Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan bir hakkın kullanımı çerçevesinde disiplin suçu teşkil etmeyen fiili nedeniyle davacı hakkında aylıktan kesme cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

İSTEMİN ÖZETİ : Davacı tarafından; Muş ilinde öğretmen olarak görev yapmakta iken hakkında başlatılan disiplin soruşturması neticesinde 29/12/2015 tarihinde özürsüz olarak göreve gelmediğinin tespit edildiğinden bahisle, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/C-(b) maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Muş Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 19/01/2017 tarih ve E.783122 Sayılı işleminin iptali ile aylığından yapılan kesintinin yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; “Bu durumda; yukarıda belirtilen Yönetmelik hükmü gereğince, davacının disiplin amiri konumunda bulunmayan İl Milli Eğitim Müdürü tarafından, davacının 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/C-(b) maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan; Anayasanın 125. maddesi hükmü uyarınca idarenin hukuka aykırı işleminden dolayı davacının aylığından yapılan kesintinin davalı idarece ödenmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle “dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihi olan 17/03/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine” karar veren Van 2. İdare Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarih ve E:2017/2172, K:2017/3290 Sayılı kararının; eylemin sendikal eylem olmaktan uzak siyasi nitelikte bir eylem olduğunun sarih olduğu öne sürülerek 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca incelenerek kaldırılması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : İstinaf aşamasında savunma dilekçesi verilmemiştir.

Karar veren Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesince işin gereği görüşüldü:

KARAR : İstinaf istemine konu Mahkeme kararında dava konusu işlemin yetkisiz makamca tesis edildiği gerekçesine dayanılmış ise de; Milli Eğitim Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği’nin 4. maddesinde yer alan “Ek listede gösterilen üst disiplin amirleri, sıralamada kendinden önce gelen amire bağlanmış olan bütün personelin aynı zamanda ilk disiplin amiri sıfatına haizdir.” hükmü uyarınca il milli eğitim müdürünün dava konusu işlemi tesis etmeye yetkili olduğu sonucuna varıldığından, Mahkeme kararının gerekçesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, “sendika kurma hakkı” başlıklı 51. maddesinde; ”Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz. Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.” hükmü, 90. maddesinin son fıkrasında ise; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü yer almıştır.

4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun l.maddesinde; “Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve toplu sözleşme yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” düzenlemesine, 3/f.maddesinde de; sendikanın, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları ifade edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.

Diğer taraftan, Türkiye’nin de onayladığı 87 numaralı ILO Sözleşmesi’nin 3/1. maddesinde; çalışan ve işveren örgütlerinin, tüzük ve yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahip oldukları, 8/2. maddesinde; yasaların, sözleşme ile öngörülen güvencelere zarar verecek nitelikte olamayacağı veya zarar verecek şekilde uygulanamayacağı belirtilmiş, 151 numaralı ILO Sözleşmesi’nin 3. maddesinde; Sözleşmenin uygulanması bakımından “kamu görevlileri örgütü” deyiminin; amacı kamu görevlilerinin çıkarlarını savunmak ve geliştirmek olan örgüt anlamına geldiği, maddenin devamında ise, kamu makamlarının bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmaları gerektiği belirtilmiş, 4/2-b maddesinde de; bir kamu görevlisini, kamu görevlileri örgütüne üyeliği veya böyle bir örgütün normal faaliyetine katılması nedenleri ile işten çıkarmanın veya ona zarar vermenin, sendikal örgütlenme özgürlüğünün ihlali olduğu vurgulanmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü” başlıklı 11. maddesinde; “1) Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir. 2) Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.” hükmü bulunmaktadır.

Dolayısıyla sendika hakkı, iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınmış olmakla birlikte gerekli durumlarda sınırlanabileceği kabul edilmiş, Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci ve izleyen fıkralarında sendika hakkına yönelik sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Ancak, hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açık olup, sendika hakkına getirilen sınırlandırmaların denetiminde, Anayasa’nın 51. maddesi kapsamında Anayasa’nın 13. maddesi ve ülkemizin taraf olduğu sözleşme hükümlerindeki ölçütler göz önüne alınmak zorundadır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 26. maddesinde; “Devlet memurlarının kamu hizmetlerini aksatacak şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelipte Devlet hizmetlerinin ve işlerinin yavaşlatılması veya aksatılması sonucunu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmaları yasaktır.” kuralına yer verilmiş, 125/C-b maddesinde ise; “Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek” aylıktan kesme cezasını gerektiren eylemler arasında sayılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; öğretmen olan davacının üyesi bulunduğu sendikanın Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bazı il, ilçe ve mahallelerde uygulanan sokağa çıkma yasağını protesto etmek amacıyla aldığı 22/12/2015 tarih ve 92 Sayılı karara uyarak 29/12/2015 tarihinde özürsüz olarak işe gelmediğinden bahisle hakkında soruşturma başlatıldığı, soruşturma sonucu sübuta erdiği belirtilen fiili karşılığı 657 Sayılı Devlet

Memurları Kanunu’nun 125/C-b maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılması yönünde teklif getirildiği, anılan teklif doğrultusunda davacının dava konusu işlemle 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, davacının göreve gitmediği hususunda ihtilaf bulunmamasına karşın, üyesi bulunduğu sendikanın çağrısı üzerine göreve gitmemesinin 657 Sayılı Kanun’un 125. maddesinde belirtilen “özürsüz olarak gitmeme” olarak sayılıp sayılamayacağı, diğer bir ifadeyle sendikal faaliyet olarak belirtilen eylemin anılan madde kapsamında mazeret olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin tartışılması gerekmekte olup, bu tartışma somut olayda, sendika hakkının sınırlandırılabilir olup olmadığını belirleme açısından önem kazanmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına bakıldığında, Mahkemece; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin nitelikli haklar olarak adlandırılan 8-11. maddelerinin ikinci paragraflarında yer bulan haklara yönelik sınırlama veya hakka müdahale, kanunla düzenlenip düzenlenmediği (yasallık) açısından irdelendikten sonra meşru bir amaca yönelik sınırlamanın, demokratik toplumda gerekli olup olmadığı hususu sıkı bir şekilde denetlenmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Handyside/İngiltere davasında uygulanan “demokratik toplumda gerekli olma” testinde, “gereklilik” kavramının “faydalı” ya da “istenilir” olma kavramları gibi esnek olmadığı, “zorlayıcı bir toplumsal neden”i karşılaması gerektiği, demokrasinin yapıtaşlarının çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik olduğu, hakka yönelik herhangi bir sınırlamanın hedeflenen meşru amaçla ölçülü olması gerektiği vurgulanmış, Stankov ve Ilinden Birleşik Makedonyalılar Örgütü /Bulgaristan kararında da, Sözleşme’nin 10. ve 11. maddelerinin hakka müdahale ve hakkı sınırlamayla ilgili ikinci fıkralarında geçen “gereklilik” kavramının “zorlayıcı bir toplumsal neden”i ifade ettiği, bu durumda sendika hakkına yargısal veya idari bir müdahalenin, toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına bakılması gerektiği, bu çerçevede meşru amaçla orantılı olması yanında müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdiği gerekçelerin konuyla ilgili ve yeterli olmasının zorunlu bulunduğu belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesine yapılan başvurularda da, Mahkemece, müdahaleye neden olan gerekçelerin sendika hakkını kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekli” ve “ölçülülük” ilkesine uygun olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulamadığı değerlendirilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından; Kaya ve Seyhan/Türkiye davasında; Eğitim-Sen üyesi öğretmenlere, KESK’in çağrısına uyarak, parlamentoda tartışılmakta olan kamu yönetimi kanun tasarısını protesto etmek üzere düzenlenen bir günlük ulusal eyleme katılmaları nedeniyle 11/12/2003 tarihinde göreve gelmedikleri için uyarma cezası verilmesinin, her ne kadar bu ceza çok küçük olsa da, sendika üyelerinin çıkarlarını korumak için meşru grev ya da eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir nitelik taşıdığı, öğretmenlere verilen disiplin cezasının “acil bir sosyal ihtiyaca” tekâbül etmediği ve bu nedenle “demokratik bir toplumda gerekli” olmadığı belirtilmek suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin ihlal edildiği yönünde hüküm kurulduğu görülmektedir.

Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından incelenen Satılmış ve diğerleri/Türkiye davasında; KESK, kamu sektöründe çalışan personele ilişkin kanunun Meclis gündemine taşınması nedeniyle 2 Mart 1998 tarihinde ulusal düzeyde bir eylem yapma kararı almış, 07.00-15.00 saatleri arası ile 15.00-23.00 saatleri arası çalışan başvuranlardan iki grup, çalışma koşullarını protesto etmek amacıyla iş yavaşlatma eylemi çerçevesinde üç saat süreyle görev yerlerini terk etmişler, bu eylem sırasında araçlar gişelerden para ödemeden geçmiştir. Devamında, idare eylem nedeniyle uğradığı zararı tazmin için başvuranlara dava açmış ve aleyhlerine hukuk mahkemesinde tazminata hükmedilmiştir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin hangi koşullarda grev hakkı tanıdığı ve bu madde çerçevesinde bu hakkın tanımının ne olacağı hususlarına değinmeksizin başvuranların işlerini üç saat süreyle yavaşlatmalarının, sendikal hakların kullanımı bağlamında toplu eylem olarak değerlendirilebileceğine kanaat getirmiş ve alınan tedbirin örgütlenme özgürlüğüne müdahale oluşturduğunu tespit etmiştir.

Anayasa Mahkemesinin; 06/01/2015 tarihli, 2013/8516 başvuru numaralı ”M. Çağdaş Serttaş” kararında; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıfta bulunularak; sendikal faaliyet kapsamında bir gün iş bırakma eylemi nedeniyle verilen uyarı cezasının, “zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaçtan” kaynaklanmaması nedeniyle “demokratik toplumda gerekli olmadığı” sonucuna varıldığı, bu sebeple başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiği yönünde karar verildiği, 18/09/2014 tarihli, 2013/8463 başvuru numaralı T. C. kararında ise; Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılmakta olan İlköğretim ve Eğitim Kanunu Tasarısı görüşmelerinin sonlandırılması ve Tasarı’nın geri çekilmesini sağlamak amacıyla, üyesi olduğu Eğitim Sen Yönetim Kurulu kararına uyarak, 28/29 Mart 2012 günlerinde tüm Türkiye’de 2 günlük işe gelmeme eylemine katılması sonucu verilen uyarma cezasıyla ilgili olarak; başvurucunun sendika faaliyetleri çerçevesinde işe gelmemek şeklindeki eylemine verilen disiplin cezası nedeniyle müdahale edilen sendika hakkı ile disiplin cezası ile ulaşılmak istenen kamu yararı arasındaki dengenin ölçülü olduğunun kabulü halinde, disiplin cezası verilmesine ve açılan davanın derece mahkemelerince reddedilmesine ilişkin gerekçelerin inandırıcı, başka bir deyişle ilgili ve yeterli oldukları sonucuna varılabileceği vurgusu yapıldıktan sonra, gerek idarenin olağan uygulamasında ve gerekse de idari yargının yerleşmiş içtihatlarında başvuru konusu olayda olduğu gibi sendikal faaliyet çerçevesinde işe gelinmemesi halinde kişinin mazeret iznini kullandığı kabul edildiği ve disiplin soruşturması açılmadığı, ne var ki sendika üyelerinin sendikal faaliyet kapsamında işe gelmemeleri halinde mazeret izinli sayılacakları yönündeki yerleşik hale gelen idari yargı içtihatlarına rağmen, idarenin ve yargının bir bütün olarak yeknesak hareket etmesini sağlayacak mevzuat düzenlemelerinin bulunmadığı, başvurucunun bir devlet okulunda öğretmen olduğu göz önüne alındığında devlet memurlarının bu haktan bütünüyle mahrum bırakılamayacaklarını da not etmek gerektiği, bununla birlikte, demokratik bir toplumda gerekliliği tartışılmaz olan durumlarda ordu, emniyet veya başka bazı sektörlerde sendikal faaliyetlere sınırlamalar getirilmesinin mümkün olduğu, başvurucunun bu türden sınırlamalara tabi tutulmasını gerektirecek bir görevde bulunduğunun ileri sürülmediği, her ne kadar hafif bir ceza olsa da şikâyet edilen uyarma cezasının “toplumsal bir ihtiyaç baskısına” tekabül etmemesi nedeniyle “demokratik toplumda gerekli olmadığı” sonucuna varıldığı, bu sebeple başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiği yönünde karar verildiği görülmektedir.

Yukarıda değinilen açıklamalara göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi tarafından sendika hakkına müdahalenin sınırı dar bir şekilde çizilmiş, “demokratik toplumda gereklilik” kriterini taşımayan sınırlama ve müdahalelerin hak ihlali oluşturduğu yönünde kararlar verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda; davacının, bir devlet okulunda öğretmen olduğu ve kamu görevlisi sıfatıyla üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan bir günlük iş bırakma eylemi çağrısına uyarak 29/12/2015 tarihinde göreve gelmediği, bu fiilin çalışma hayatında, gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatta yerini bulan sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, zira eylem daha önce duyurulduğu halde idarece eyleme katılmanın, millî güvenliğe, kamu düzenine, suç işlenmesinin önlenmesine, genel sağlık, genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasına zarar vereceği şeklinde herhangi bir itirazın yapılmadığı, söz konusu sendika kararının suç teşkil ettiği veya yasaklanan bir faaliyete ilişkin olduğu yönünde adli veya idari makamlarca alınmış bir kararın bulunmadığı, eylemden sonra verilen disiplin cezası gerekçesinde de bu hususların üzerinde durulmadığı görülmüş olup, bu durumda üyesi bulunduğu sendika ve konfederasyonun aldığı karar doğrultusunda hareket eden davacı açısından özürsüz olarak işe gelmeme eyleminden söz edilemeyeceğinden, niteliği ve süresi de dikkate alındığında Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan bir hakkın kullanımı çerçevesinde disiplin suçu teşkil etmeyen fiili nedeniyle davacı hakkında aylıktan kesme cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda, istinafa konu mahkeme kararının gerekçesi yerinde olmamakla birlikte, dava konusu işlemin iptaline ve tazminat isteminin kabulüne ilişkin anılan kararda sonucu itibariyle isabetsizlik görülmediğinden istinaf isteminin reddi gerekmektedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesine göre yapılan inceleme sonucunda, mezkur karar sonucu itibariyle usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeyle REDDİNE, posta giderinden ibaret olan 63,75.-TL yargılama giderinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, istinaf aşamasında davacının yatırdığı posta avansından harcanan 14,00.-TL’nin davalı idarece davacıya ödenmesine, posta gideri avansından artan miktarın Mahkemesince re’sen yatırana iadesine, 2577 Sayılı Kanun’un 45/6. maddesi uyarınca kesin olarak, 09.06.2020 tarihinde oy çoğunluğuyla karar verildi.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana disiplin soruşturması avukatı müvekkillerimize disiplin soruşturmalarının her aşamasında hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğindeki Değişiklikler, 2021 devlet memurları disiplin yönetmeliği, yeni disiplin yönetmeliği, adana idari dava avukatı

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğindeki Değişiklikler

30.04.2021 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği ile Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Bu makalemizde de devlet memurları disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler hakkında kısa bir bilgilendirme yapmayı uygun gördük. Yayınlanan yeni yönetmelik ile disiplin mevzuatında pek çok olumlu olumsuz değişiklik yapılmıştır. Makalemiz devamında 2021 Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğindeki değişiklikler hakkında kısa başlıklar altında bilgi verilecektir.

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğindeki Değişiklikler

Yönetmeliğin bazı maddelerinde zaten hali hazırda var olan düzenlemelere yeniden değinilmiş, bazı maddeleri ile köklü değişiklikler yapılmıştır. Devlet memurları disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler dendiğinde en dikkat çekeni Yönetmeliğin “Disiplin Amirleri” başlıklı 5. maddesi ile  657 sayılı Kanun ve bu Yönetmelik kapsamında disiplin hükümlerinin uygulanması bakımından Cumhurbaşkanının tüm kamu idarelerinin disiplin amiri olmasıdır. (m.5/1-a) Soruşturma yapılmadan disiplin cezası verilemez kuralı Yönetmelikte vurgulanmıştır. (m. 28/1) Yine başkaca Kanunlarda da düzenlenen isimsiz imzasız, belli bir konuyu içermeyen dilekçelerin işleme konulamayacağı kuralına da bu Yönetmelikte yer verilmiştir. (m.38)

Disiplin Amirleri

Disiplin amirlerine eski Yönetmelikte de olduğu gibi mevzuatta belirtilen süreler içinde disiplin soruşturmasını başlatmak ve gerekli cezayı uygulayarak disiplin cezası verme yetkisinin zaman aşımına uğramasını önlemek yükümlülüğü de yinelenmiş, disiplin amirliği yetkisinin devredilemez bir yetki olduğu eski Yönetmelikten farklı olarak açıkça düzenlenmiştir. (m. 7/5)

Yine yönetmeliğe göre  uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını vermeye disiplin amirleri yetkilidir.  Disiplin amirleri uyarma, kınama ve aylıktan kesme disiplin cezasına karşı yapılan itirazın disiplin kurulu tarafından kabulü hâlinde, kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilme veya tamamen kaldırabilme yetkisine da sahiptir. (m.7) Yine disipline aykırı fiil veya hâlin işlendiği sırada memurun görev yerindeki disiplin amiri uyarma, kınama ve aylıktan kesme disiplin cezası gerektiren fiil veya hâli bulunan memurlar hakkında disiplin soruşturmasını açmaya ve ceza verilmesi yetkisine sahiptir. (m.24)

Disiplin Kurulları ve Yüksek Disiplin Kurulları

Disiplin kurulları ise kademe ilerlemesinin durdurulması cezası teklifini değerlendirecek; uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı yapılan itirazları değerlendirmeye yetkilidir. Disiplin kurullarının ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı Yönetmelikte vurgulanmıştır. Yine disiplin kurulları kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının özlük dosyasından çıkarılması talepleri hakkında mütalaa vermeye de yetkili kılınmıştır. (m.14) Disipline aykırı fiil veya hâlin işlendiği sırada memurun görev yerindeki disiplin kurulu kademe ilerlemesinin durdurulması cezası teklifini ve uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı yapılan itirazları değerlendirmeye yetkilidir. (m. 25)

Yüksek disiplin kurulları ise Devlet memurluğundan çıkarma cezasını vermeye ve Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yapılan itirazları değerlendirmeye yetkilidir. Yüksek Disiplin Kurullarının da tıpkı Disiplin Kurulları gibi ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. (m.18) Memurun bağlı bulunduğu kamu idaresinin yüksek disiplin kurulu,  Devlet memurluğundan çıkarma cezasını vermeye ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yapılan itirazları değerlendirmeye yetkilidir. (m.26/1)

Ancak devlet memurları disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler kapsamında,  Belediyelerde çalışan kamu personeli için Devlet memurluğundan çıkarma cezası Belediye Disiplin Kurulu tarafından verilirken, yeni Yönetmeliğe göre artık bu cezayı vermeye İçişleri Bakanlığı yüksek disiplin kurulu yetkilidir. (m.26/2)

Muhakkik ve Muhakkikin Çalışma Usul ve Esasları

Yine muhakkikin hakkında soruşturma yapacağı memurdan hiyerarşik olarak alt seviyede olamayacağı kuralı da Yönetmelikte yerini bulmuştur. (m.28/3) Muhakkikin çalışma usul ve esasları ile ilgili de genel bir düzenleme Yönetmelikte düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre muhakkik, savunma isteme ve disiplin cezası verme yetkisi hariç olmak üzere soruşturma konusuyla sınırlı olarak kendisini görevlendiren disiplin amirinin bütün yetkilerini haiz olup bu kapsamda her türlü evrakı incelemeye, hakkında inceleme yapılan memurun ifadesini almaya, memur tarafından gösterilen veya bilgisi olabileceğini değerlendirdiği kişilerden bilgi istemeye ve/veya bunları dinlemeye yetkilidir. Muhakkik, soruşturma konusu fiil veya hâl dışında disipline aykırı yeni bir fiil veya hâl tespit ederse kendiliğinden soruşturma yapamaz. Durumu disiplin amirine yazılı olarak bildirir. Kendisine yazılı olarak ek soruşturma görevi verildiği takdirde bu konularda da soruşturma yapabilir. Muhakkik, “Giriş bilgileri”, “Maddi delil ve belgeler”, “İfade ve bilgisine başvurulanlar”, “Konuya ilişkin mevzuat”, “Değerlendirme ve kanaat” ile ihtiyaca göre oluşturulan diğer bölümlerden ibaret bir “Muhakkik Raporu” düzenler ve gizli yazıyla kendisini görevlendiren disiplin amirine sunar. Muhakkik, hazırladığı raporda atıf yaptığı belgelerin asıllarını ya da onaylı örneklerini eksiksiz olarak soruşturma dosyasına ekler. Dosyadaki her sayfa ve belgeyi numaralandırarak dizi pusulası hazırlar.

İsimsiz İmzasız, Somut Bir Konu İçermeyen, Somut Delile Dayanmayan Dilekçeler

Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğindeki değişiklikler den bir diğeri de  Başbakanlığın 15/11/2002 tarih ve 2002/51 sayılı Genelgesi ileMemurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılan ihbar ve şikayetlerde, soyut ve genel nitelikte olanlar, somut olay veya kişi belirtmeyenler, isim ve imzası bulunmayan veya hayali isim ve imza taşıyan ihbar veya şikayet dilekçelerinin işleme alınmaması”  hususundaki düzenlemeye yer verilmiş olmasıdır. Yönetmeliğin  “İşleme konulmayacak ihbar ve şikâyetler” başlıklı 38. maddesinin 1 fıkrasında;  belirli bir konuyu içermeyen veya somut delile dayanmayan Başvuru sahibinin adı, soyadı, imzası ve adresi bulunmayan, daha önceden şikâyet konusu yapılıp sonuçlanan hususlarda yeni delil içermeyen,  Akıl hastalığı sebebiyle vesayet altına alınanlar veya henüz vesayet altına alınmamış olmakla birlikte bu hastalığa dûçar oldukları sağlık kurulu raporu ile belirlenenlerce verilmiş olan ihbar ve şikayetlerin işleme konulmayacağı düzenlenmiştir.

Buna göre yetkili amirlerce, kendilerine intikal eden dilekçeler öncelikle şekil yönünden incelenmelidir. Soyut ve genel nitelikte olduğu, somut olay ve kişi belirtilmediği açıkça görülen, isim ve imza bulunmayan veya hayali isim imza taşıdığı anlaşılan ihbar veya şikâyet dilekçeleri işleme konulmamalıdır. Aksi durum anayasal bir hak niteliği taşıyan şikâyet hakkının kötüye kullanılmasına sebebiyet verecek, yine anayasa ile korunan kişilik haklarının ihlali söz konusu olacaktır. Ancak maddenin 2. fıkrasında her ne kadar başvuru sahibinin adı, soyadı, imzası ve adresi bulunmayan dilekçelerde yer alan ihbar ve şikayetlerin somut delillere dayanması durumunda konu hakkında disiplin soruşturmasına başlanacağına da yer verilerek bu hususta önemli bir istisna getirilmiştir.

Adana İdare Hukuku Avukatı

Adana disiplin soruşturması avukatı müvekkillerimize disiplin soruşturmalarının her aşamasında hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.