Bu makalemizde ceza hukukunda gizli soruşturmacı konusunu ele alacağız. Gizli soruşturmacı CMK‘na göre sadece belli durumlarda başvurulabilen bir delil elde etme yöntemidir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 139. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir...” hükmüne amirdir. Dolayısıyla gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ile kamu görevlisinin kimliğinin saklanması ve suç örgütünün izlenmesi bu doğrultuda delil toplanması amaçlanır.
Ceza Hukukunda Gizli Soruşturmacı
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre gizli soruşturmacı şartları ancak Kanun’un 139. maddesinin 7. fıkrasında yer alan suç tipleri için ve yalnızca soruşturma aşamasında görevlendirilebilir. Dolayısıyla TCK’nın 220. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan “örgüt kurma” ve “örgütü yönetme” suçlarında görevlendirilebilir. Yine örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması şartıyla 139. maddede sınırlı olarak sayılan diğer suçlar için gizli soruşturmacı görevlendirilebilir. Ayrıca 139. maddenin 1. fıkrasında da işaret edildiği gibi gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi de şarttır. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi sulh ceza hakimi kararı ile olur.
Gizli soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür. Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.
Gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kişi adlî kolluk görevlisi değil ise; delil toplama yetkisi bulunmadığından, elde ettiği deliller ve bu bağlamda düzenlediği rapor veya tutanak “hukuka aykırı” delil niteliğinde olup hükme esas alınamaz. (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2014/1 Esas, 2014/5430 K, 11.07.2014 T)
Gizli Soruşturmacının Tanık Olarak Dinlenmesi
Soruşturmacı, kovuşturma evresinde tanık olarak dinlenmesinin zorunlu olması halinde, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan veya ses ya da görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinlenir. Bu durumda 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9. maddesi hükmü kıyasen uygulanır.
Gizli soruşturmacının tanık olarak dinlenmesi ile ilgili olarak Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2014/1 Esas, 2014/5430 K sayılı kararında şu şekilde içtihatta bulunmuştur. “Sanık, gizli soruşturmacı tarafından düzenlenen rapor veya tutanağa itiraz etmiş olup da, bu rapor veya tutanak dışında sanık aleyhinde mahkûmiyetini gerektirecek delil yoksa. gizli soruşturmacının tanık olarak dinlenmesi ve düzenlediği rapor veya tutanağa uygun beyanda bulunması durumunda sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi muhtemel ise, gizli soruşturmacı tanık olarak dinlenmelidir. Gizli soruşturmacı CMK’nın 58. maddesi uyarınca ve kimliği mutlaka gizli tutularak dinlenmelidir. Dinleme sırasında sanık ve müdafiine soru sorma olanağı tanınmalıdır. Duruşmada dinlenmeyen gizli soruşturmacının düzenlediği rapor veya tutanak hükme esas alınamaz. Sanık, gizli soruşturmacı tarafından düzenlenen rapor veya tutanağın doğru olduğunu söylemiş ise ya da bu rapor veya tutanak dışındaki deliller sübut için yeterli ise; gizli soruşturmacının dinlenmesine gerek yoktur. Gizli soruşturmacının, düzenlediği rapor veya tutanağa uygun olarak beyanda bulunması halinde bile, sübutun varlığı kabul edilmeyecek ise; sonuca etkisi olmayacağı için gizli soruşturmacının dinlenmesine gerek yoktur.”
Adana ceza avukatı olarak, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, TCK ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen suçların soruşturma aşamasından infaz aşamasına kadar tüm işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.
Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.