Danıştay 13. Dairesi, 2020/3779 Esas, 2020/4013 Karar sayılı kararında ihale komisyonu kararında başvuru yolu ve dava açma süresinin belirtilmemesi halinde dava açma süresinin işlemin tebliği tarihinde başlamayacağına karar vermiştir. Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunluluğunun vurgulandığı kararın tam metni aşağıdaki gibidir.
İhale Komisyonu Kararında Başvuru Yolu ve Dava Açma Süresinin Belirtilmemesi
DANIŞTAY
13. DAİRE
Esas Numarası: 2020/3779
Karar Numarası: 2020/4013
Karar Tarihi: 29.12.2020
DAVACININ İHALE DIŞI KALMASINA İLİŞKİN OLARAK GÖNDERİLEN İHALE KOMİSYONU KARARINDA DAVACININ HANGİ KANUN YOLLARINA VE MERCİLERE BAŞVURABİLECEĞİ VE DAVA AÇMA SÜRESİ BELİRTİLMEDİĞİNDEN DAVA AÇMA SÜRESİNİN İŞLEMİN TEBLİĞ EDİLDİĞİ TARİHTE İŞLEMEYE BAŞLAMADIĞI
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Hatay ili, Antakya, İskenderun, Dörtyol ve Samandağ ilçelerinde 2676 araçlık yol üstü oto park alanlarının işletme hakkının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 35/a maddesi uyarınca kapalı teklif usulü (açık arttırmalı) ile 24 ay süreyle kiralanmasına ilişkin 24/07/2020 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; dava açma süresinin, dava konusu ihale sonucunun davacı şirkete bildirimine ilişkin komisyon kararının tebliğ tarihi olan 04/08/2020 tarihinden itibaren başladığı ve davanın ivedi yargılama usulüne tâbi olması nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca yapılan başvuru veya itirazların dava açma süresini durdurmayacağı; bu durumda, 04/08/2020 tarihinde başlayan dava açma süresinin son günü olan 03/09/2020 tarihine kadar davanın açılması gerekirken, bu tarih geçirildikten sonra 28/09/2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı sebebiyle esasının incelenmesine imkân bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, ihale komisyonu kararının 04/08/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 07/08/2020 tarihinde bu karara itiraz edildiği, idarece herhangi bir cevap verilmemesi üzerine hak kaybına uğramamak adına süresinde davanın açıldığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Hatay ili, Antakya, İskenderun, Dörtyol ve Samandağ ilçelerinde 2676 araçlık yol üstü oto park alanlarının işletme hakkının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 35/a maddesi uyarınca kapalı teklif usulü (açık arttırmalı) ile 24 ay süreyle kiralanmasına ilişkin ihale 24/07/2020 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu ihaleye katılan davacının teklif, banka referans ve geçici teminat mektubunu ayrı bir zarfta sunmadığının, 937 araçlık iş bitirme belgesi sunması gerekirken 703 araçlık iş bitirme belgesi sunduğunun ve davacıya vekâleten ihaleye katılan kişinin sabıka kaydının sunulmadığının anlaşıldığından bahisle ihale dışı bırakılmasına ilişkin 28/07/2020 tarihli İhale Komisyonu kararının 04/08/2020 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, davacı tarafından anılan ihalenin iptali istenilmiştir.
28/07/2020 tarihli İhale Komisyonu kararı ile bu kararın bildirilmesine ilişkin olarak davacıya gönderilen davalı idarenin … tarih ve … sayılı yazısında, davacının hangi kanun yollarına ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmemiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen 2. fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 40. maddesine eklenen 2. fıkranın gerekçesinde, bu değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden; Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarî makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa’nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08/12/2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun’da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa’nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idarî mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmeleri zorunludur.
Bu kapsamda, Anayasa’nın 125. maddesinin 3. fıkrası ile 40. maddesinin 2. fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.
Anayasa’da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa’nın 125. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş ise de; 40. maddeye eklenen fıkrayla, idarî işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idarî işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan bildirim, Anayasa’nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa’nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.
Bu itibarla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, 28/07/2020 tarihli İhale Komisyonu kararı ile bu kararın bildirilmesine ilişkin olarak davacıya gönderilen davalı idarenin … tarih ve … sayılı yazısında, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu işlemin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 29/12/2020 tarihinde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
Adana İdare Hukuku Avukatı
Adana idare hukuku avukatı olarak ihale komisyonu kararının iptali davası da dahil olmak üzere idari davalarda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti kapsamında hukuki destek sağlamaktayız. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir. Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;
- İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
- Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
- Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
- Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
- Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
- Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
- Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.
Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.