Etiket: idari dava avukatı

DOÇENTLİK DAVASINDA BİLİRKİŞİ RAPORU

Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Bu makalemizde doçentlik davasında bilirkişi raporu konusunu ayrıntılarıyla ele alacağız. Doçentlik davasında bilirkişi seçimi nasıl yapılır, bilirkişiye itiraz mümkün müdür, doçentlik davasında bilirkişi incelemesi nasıl yapılır, doçentlik davasında bilirkişi raporunun önemi nedir gibi soruların cevabını makalemizin devamında bulabilirsiniz.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Doçentlik davası olarak ifade edilen dava bir idari davadır. İptal davası olarak açılan bu davalarda, doçentlik başvurusu reddedilen adaylar hakkında tesis edilen işlemin iptali talep edilmektedir. Doçentlik unvanı kazanma yönündeki doçentlik başvurusunun reddi kararına itiraz ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

İdari yargı mercileri çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, mahkemenin, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilirler. Dolayısıyla doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmasına, bu davaların çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle başvurulabilmektedir. Daha ayrıntılı bilgi için buradan “İdari Yargıda Bilirkişi İncelemesi” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.

2577 sayılı Kanun’da düzenlenen “re’sen araştırma ilkesine göre” idari yargı mercîleri, uyuşmazlığın çözümü için gerekli bütün araştırma ve incelemeleri, tarafların talepleriyle bağlı olmaksızın resen yapabilirler ve hatta yapmakla yükümlüdürler. İdari yargı mercileri çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, mahkemenin, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilirler. Dolayısıyla doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmasına, bu davaların çözümünde başvurulabilmektedir. Bu durum re’sen araştırma ilkesinin de bir gereğidir.

Eser İnceleme Nedeniyle Açılan Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Doçentlik Yönetmeliği’ne göre, adayın çalışmalarında etik ihlali bulunmadığı ve asgari başvuru koşullarını sağladığının anlaşılması halinde “eser incelemesi” aşamasına geçilir. Bu aşamada aday, akademik çalışmalarının niteliği ve bilim/sanat alanına katkısını esas almak suretiyle yapılacak inceleme neticesinde “başarılı” veya “başarısız” olarak değerlendirilir. Bu aşamada yapılacak inceleme ve değerlendirme objektif şartlara bağlanmamıştır. Bu aşamada jüri üyelerinin akademik ve bilimsel gerekçeleri ortaya konulmak suretiyle adayın çalışmalarının niteliksel olarak ve başvurulan alana katkısı bakımından doçent unvanı verilebilmesi için yeterli olup olmadığına yönelik kanaatlerinin alınmasına ilişkindir. Bu nedenle eser incelemede başarısız sayılma nedeniyle açılan doçentlik davasında bilirkişi raporu alınması zaruridir.

Adayın Asgari Başvuru Şartlarını Sağlamaması Nedeniyle Açılan Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

Doçentlik Yönetmeliği’ne göre, doçentlik başvurusu için Üniversitelerarası Kurulun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından her bir bilim veya sanat disiplininin özellikleri dikkate alınarak belirlenecek asgari sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak öncelikli şarttır. Bu şarta uygunluk adayın asgari koşullara uygun olduğu anlamına gelir. Asgari başvuru şartları objektif kriterlere bağlanmıştır. Her ne kadar objektif kriterlere bağlanmış olsa da adayın asgari başvuru şartlarını sağlamaması nedeniyle açılan doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmaktadır.

Etik İhlali Nedeniyle Açılan Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporu

ÜAK (ilgili) Etik Komisyonu tarafından adayın etik ihlalde bulunduğu sonucuna varılması halinde de, doçentlik başvurusu iptal edilen adayların iptal davası açabilmesi mümkündür. Ayrıntılı bilgi için “Doçentlik Başvurusunda Etik İnceleme Nedir?” ve “Doçentlik Başvurusunda Etik İhlali Nedir?” başlıklı makalelerimizi inceleyebilirsiniz. Yine bu türde açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi ihtiyacı vardır. Ancak  buradaki bilirkişi incelemesi içerik açısından eser inceleme ve asgari şartları sağlamadığı gerekçesiyle başarısız sayılan adayların açacağı davadaki bilirkişi incelemesinden farklıdır. Bu durumda doçentlik davasında bilirkişi raporu adayın eserlerinde ÜAK Etik Komisyonu tarafından saptandığı gibi bir etik ihlal olup olmadığı hususunda alınacaktır.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Seçimi

Doçentlik davasında bilirkişi seçimi nasıl yapılacağı konusu, bu davayı açmayı düşünen doçent adayların en büyük soru işaretidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, tek bilirkişiden değil bilirkişi kurulundan rapor tanzim etmesi istenmektedir. Doçentlik davalarında bilirkişi seçimi profesör unvanlı öğretim üyelerinden yapılmaktadır. Bilirkişi kurulu genellikle üç kişiden oluşturulmaktadır. Doçentlik davasında bilirkişi seçimi konusunda bir diğer önemli faktör bilirkişilerin alanda uzmanlığıdır.  Doçentlik davasında bilirkişi raporu, adayın kod, alan ve anahtar kelimelerden en az biriyle uyumlu olmak üzere eğitim veren öğretim üyelerinden alınmalıdır. Aksi halde yaptırılmasına ihtiyaç duyulan bilirkişi incelemesi amacına aykırı olacaktır.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Seçimine İtiraz

İdari yargıda bilirkişi seçimi yapıldıktan sonra, “Keşif ve Bilirkişi Bilgileri Bildirme Yazısı” ile taraflara isimleri bildirilmektedir. Bu bildirim ile taraflara bilirkişinin yasaklılığı ve reddi sebeplerinin (6100 Sayılı Kanun’un 34 ve 36. maddeleri)  bulunması veya bilirkişinin niteliğinin (uzmanlık alanı) davaya uygun olmaması halinde itiraz hakkı verilmektedir. Tarafların bu itirazı yapmak için bir hafta süresi vardır. Bu aşamada doçentlik davasında bilirkişi seçimine itiraz mümkündür.

Doçentlik Davasında Bilirkişi İncelemesi Nasıl Yapılır?

Görüldüğü üzere doçentlik davası, eser inceleme, etik ihlali veya asgari koşulların sağlanmamış olması nedenleriyle doçentlik başvurusu iptal edilenler tarafından açılabilir. Yani doçentlik başvurusunun reddi sebebine göre dava açılmaktadır. Dolayısıyla açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi davanın sebebine göre değişkenlik göstermektedir. Doçentlik davasında bilirkişi incelemesi nasıl yapılır sorusunu kısaca cevaplamak gerekirse, sebebine göre;

  • Adayın asgari koşulları sağlamaması sebebiyle doçentlik başvurusunun reddi sebebiyle açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi davacının eserlerinin incelenerek akademik çalışmalarının ”Asgari Başvuru Şartlarını Sağlayıp Sağlamadığı” hususunda alınır. Bilirkişi raporunun kriterlere, objektif, bilimsel verilere dayalı, ölçme ve değerlendirme tekniklerine uygun biçimde ele alınmasına önem gösterilir.
  • Adayın eser incelemede başarısız olması sebebiyle açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi daha kapsamlıdır. Bu davada amaç başarısız olarak değerlendiren jüri üyelerinin raporlarında yer verilen tespit ve değerlendirmelerine yönelik olarak ileri sürülen akademik ve bilimsel gerçeklere aykırılık iddialarının incelenmesidir. Dolayısıyla bu türdeki doçentlik davasında bilirkişi incelemesi davacı tarafından beyan edilen eserlerin her birinin ayrı ayrı alana katkı ve özgünlük kriterleri yönünden değerlendirilmesi ile yapılır.
  • Adayın etik ihlal sebebiyle doçentlik başvurusunun reddi sebebiyle açılan doçentlik davasında bilirkişi incelemesi adayın eserlerinde ÜAK Etik Komisyonu tarafından saptandığı gibi bir etik ihlal olup olmadığı hususunda yapılır. Yine bu durumda da bilirkişilerin Profesör unvanlı, o alan ve anahtar kelimelerde uzman kişilerden seçilmesi gerekir.

Doçentlik Davasında Bilirkişi Raporunun Önemi

Görüldüğü üzere her türde açılan doçentlik davasında bilirkişi raporu alınmaktadır. Zira doçentlik davalarındaki uyuşmazlık çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren niteliktedir. Bu kapsamda doçentlik davasında bilirkişi raporunun önemi büyüktür. Her ne kadar kural olarak bilirkişi raporu hakimi bağlamamakta, hakimin raporu serbestçe takdir hakkı bulunmaktaysa da, özel veya teknik bilgiyi gerektiren durumlarda bilirkişi yerine geçip bizzat karar veremez. Ancak bilirkişi raporunu değerlendirmek görevi ve yetkisi yine hakime aittir. Bu doğrultuda eğer hakim bilirkişi raporunu yeterli görmemesi halinde de yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması  yani ek bilirkişi raporu alması mümkündür. Doçentlik davasında ek bilirkişi raporu alınması tarafların bilirkişi raporuna (kök rapor) itiraz etmeleri ile de mümkün olmaktadır.

Doçentlik Süreci, Etik İhlal Cezaları ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için 05070575335 nolu telefon numarasından ulaşabilirsiniz.

  • Doçentlik Başvurusunda Eser İnceleme Başarısız Emsal Kararına buradan,
  • Doçentlik başvurusunda etik ihlali incelemesi ile ilgili makalemize buradan,
  • Doçentlik Başvurusunda Etik İhlal Savunma Dilekçesi Örneği nin yer aldığı makalemize buradan,
  • Doçentlikte İntihal Etik İhlali – Emsal ÜAK Etik Kurul Kararı’na buradan
  • Doçentlik Etik İncelemesinde Emsal ÜAK Etik Komisyonu Kararı’na buradan,
  • Tekrar yayım cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Haksız yazarlık cezası ile ilgili olarak buradan,
  • İntihal suçu ile ilgili buradan, intihal suçunda savunma örneği için buradan,
  • Etik ihlal cezaları hakkında genel bilgilendirme yazımıza buradan,
  • Doçentlik başvurusunun reddi ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Yine daha önce sonuçlandırdığımız öğretim görevlisi kadrosuna atamada tazminat davası ile ilgili emsal karara burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza burada,
  • Bilim sınavının iptali ile ilgili emsal karara buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

 

Etik ihlal cezaları nelerdir, intihal, sahtecilik, çarpıtma, tekrar yayım, haksız yazarlık, dilimleme etik ihlal cezaları, akademik dava avukatı, etik ihlal savunması

Etik İhlal Cezaları Nelerdir?

Bu makalemizde etik ihlal cezaları nelerdir, hangi durumda akademik etik ihlal cezaları gündeme gelir gibi sorulara cevap arayacağız. Bu yazımız etik ihlal cezaları ile ilgili genel bilgilendirme mahiyetinde olup, ayrıntılı bilgi için sitemizde arama yapabilirsiniz. Ancak etik ihlali cezaları ile ilgili olarak “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemize buradan, intihal soruşturmasında kullanılabilecek savunma örneğine buradan, “İntihal Nedeniyle Tazminat Davasının” incelendiği yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Yine örnek yargı kararı kapsamında haksız yazarlık cezasının incelendiği makalemizi buradan, tekrar yayım cezasının incelendiği makalemizi de buradan inceleyebilirsiniz.

Etik İhlal Türleri Nelerdir?

Etik ihlal türleri ve karşılık verilecek etik ihlal cezaları farklı düzenlemelerde yer almaktadır. Etik ihlal cezaları konusuna geçmeden önce etik ihlal türleri ile ilgili genel bir bilgi vermeyi daha doğru buluyoruz. Etik ihlal türleri Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi’nin 4. maddesinde tanımlanmıştır. Maddeye göre 6 temel etik ihlal türü vardır. Bunlar intihal, sahtecilik, çarpıtma, tekrar yayım (duplikasyon), dilimleme ve haksız yazarlıktır. Yine Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesinde de benzer bir düzenleme ile etik ihlali türlerine yer verilmiştir.

  • Destek alınarak yürütülen araştırmalar sonucu yapılan yayınlarda destek veren kişi, kurum veya kuruluşlar ile bunların katkılarını belirtmemek,
  • Henüz sunulmamış veya savunularak kabul edilmemiş tez veya çalışmaları, sahibinin izni olmadan kaynak olarak kullanmak,
  • İnsan ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda etik kurallara uymamak, yayınlarında hasta haklarına saygı göstermemek,
  • İnsanlarla ilgili biyomedikal araştırmalarda ve diğer klinik araştırmalarda ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranmak,
  • İncelemek üzere görevlendirildiği bir eserde yer alan bilgileri eser sahibinin açık izni olmaksızın yayımlanmadan önce başkalarıyla paylaşmak,
  • Bilimsel araştırma için sağlanan veya ayrılan kaynakları, mekânları, imkânları ve cihazları amaç dışı kullanmak,
  • Dayanaksız, yersiz ve kasıtlı olarak etik ihlal isnadında bulunmak,
  • Bilimsel bir çalışma kapsamında yapılan anket ve tutum araştırmalarında katılımcıların açık rızasını almadan ya da araştırma bir kurumda yapılacaksa ayrıca kurumun iznini almadan elde edilen verileri yayımlamak,
  • Araştırma ve deneylerde, hayvan sağlığına ve ekolojik dengeye zarar vermek,
  •  Araştırma ve deneylerde, çalışmalara başlamadan önce alınması gereken izinleri yetkili birimlerden yazılı olarak almamak,
  • Araştırma ve deneylerde mevzuatın veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin ilgili araştırma ve deneylere dair hükümlerine aykırı çalışmalarda bulunmak,
  • Araştırmacılar ve yetkililerce, yapılan bilimsel araştırma ile ilgili olarak muhtemel zararlı uygulamalar konusunda ilgilileri bilgilendirme ve uyarma yükümlüğüne uymamak,
  • Bilimsel çalışmalarda, diğer kişi ve kurumlardan temin edilen veri ve bilgileri, izin verildiği ölçüde ve şekilde kullanmamak, bu bilgilerin gizliliğine riayet etmemek ve korunmasını sağlamamak,
  • Akademik atama ve yükseltmelerde bilimsel araştırma ve yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak Kanun’da sayılan diğer etik ihlali türlerindendir.

Etik İhlal Cezaları Nelerdir?

Kanuni tanımlarına göre temel altı etik ihlali türünü ve karşılığı etik ihlal cezaları konusuna geçecek olursak;

  1. İntihal, başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermek olarak kanuni tanımını bulmuştur. İntihal etik ihlal cezası, 2547 sayılı Kanun’a göre intihal etik ihlali cezası akademik bir kadroya bir daha atanmamak üzere üniversite öğretim mesleğinden çıkarmadır. Ayrıntılı bilgi için buradan makalemize ulaşabilirsiniz.
  2. Sahtecilik etik ihlali ise bilimsel araştırmalarda gerçekte var olmayan veya tahrif edilmiş verileri kullanmak anlamına gelir, ki sonuç cezası bakımından ağır bir etik ihlali türüdür. Sahtecilik etik ihlali cezası kademe ilerlemesinin durdurulmasıdır.
  3. Çarpıtma etik ihlali ise isminden anlaşılacağı gibi; araştırma kayıtları veya elde edilen verileri tahrif etmek, araştırmada kullanılmayan cihaz veya materyalleri kullanılmış gibi göstermek, destek alınan kişi ve kuruluşların çıkarları doğrultusunda araştırma sonuçlarını tahrif etmek veya şekillendirmektir. Çarpıtma etik ihlal cezası da sahtecilik etik ihlali cezası ile aynı fıkrada değerlendirilmiş ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının uygulanması öngörülmüştür.
  4. Tekrar yayım etik ihlali, mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak olarak kanuni tanımını bulmaktadır. Ancak kanuni tanımını çok yeterli olmadığı ortadadır. Tekrar yayım esasında kişinin, kayda değer yeni bir katkı yapmadan önceki çalışmalarını yeni bir çalışmaymış gibi sunarak bilimsel dürüstlüğe aykırı davranması olarak da ele alınmaktadır. Tekrar yayım etik ihlal cezası ise Kanun’a göre kademe ilerlemesinin durdurulmasıdır. Makalemizin giriş kısmında yer verdiğimiz üzere tekrar yayım cezası ile ilgili ayrıntılı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
  5. Dilimleme etik ihlali bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde parçalara ayırıp birden fazla sayıda yayımlayarak bu yayınları akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmaktır. Dilimleme etik ihlalinde “özgünlük” kavramı ön plana çıkmaktadır. Bu etik ihlalin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitinde önemli olan iki çalışma arasındaki farklar ve özgünlük durumu olduğu kanaatindeyiz. Dilimleme etik ihlal cezası aylıktan kesmedir.
  6. Haksız yazarlık etik ihlali aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığı halde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmektir. Haksız yazarlık etik ihlal cezası da aylıktan kesmedir. Ayrıntılı bilgi için buradan ilgili yazımıza ulaşabilirsiniz.

Temel etik ihlal türleri ve karşılık etik ihlal cezaları özetle bu şekildedir. Etik ihlal tespitinin yapılmasıyla birlikte ilgili yükseköğretim kurumu tarafından etik ihlal soruşturması başlatılmaktadır. Yükseköğretim kurumuna ulaşan etik ihlal iddiaları, yükseköğretim kurumu bilimsel araştırma ve yayın etiği kurullarında incelenmektedir. Etik ihlali iddiası sebebiyle hakkında inceleme başlatılan kişilerden iddialara ilişkin olarak gerekli bilgi ve belgelerle birlikte yazılı savunmaları istenir. Bu durumda etik ihlal savunma yazısı için süre en az 15 gündür.

Etik İhlal Cezaları ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, etik, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

  • Doçentlik başvurusunda etik ihlali incelemesi ile ilgili makalemize buradan,
  • Doçentlik başvurusunun reddi ve iptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

İntihal İddiasının İspatı

Bu makalemizde emsal bir yargı kararı doğrultusunda intihal iddiasının ispatı ile ilgili bilgi vermeye çalışacağız. “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemizde ayrıntılarıyla izah ettiğimiz üzere 2547 sayılı Kanun’un 53/5 maddesine göre intihal suçu nun karşılığı verilecek ceza kişinin akademik bir kadroya bir daha atanmamak üzere üniversite öğretim mesleğinden çıkarılmasıdır. Dolayısıyla intihal suçu Kanun’da idari anlamda oldukça ağır bir yaptırıma bağlanmıştır. Bu doğrultuda intihal iddiasının ispatı da karşılığı olan cezanın ağır yaptırımları göz önünde bulundurulduğunda önem arz etmektedir.

İntihal İddiasının İspatı

Bu kapsamda intihal iddiası eser sahibi olduğunu iddia eden üçüncü kişilerin şikayeti ile gündeme gelebileceği gibi, uygulamada isimsiz şikayet dilekçeleri ile de intihal iddiasının ortaya atıldığı görülmektedir. Her durumda ilgili kurum tarafından intihal iddiası ile ilgili şikayetler soruşturmaya tabi tutulmaktadır. Bu kapsamda böylesi basit bir yolla dile getirilebilecek ve belki de iftira niteliğinde olan intihal iddiasının ispatı ön plana çıkmaktadır. Zira bir akademisyenin meslek hayatında karşılaşabileceği en ağır ve en etik dışı iddianın intihal olduğu söylenebilir.

Ceza ve disiplin hukukuna hakim olan savunma hakkı ve bir suçtan mahkumiyet kararı verilebilmesi için “her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunması” gerektiğine dair yerleşik içtihatlar göz önünde bulundurulduğunda; intihal iddiasının ispatı için de bu türden bir ispat yapılması gerektiği şüphesizdir.

Emsal Yargı Kararı

Nitekim Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi,  2019/931 Esas, 2020/338 Karar sayılı kararında intihal iddiasının ispatı noktasında şüpheden uzak ve kesin delillerle ortaya konulması gerektiğine karar vermiştir.

Kararda özetle; “Üniversitenin Tıp Fakültesinde görevli öğretim üyesinin tüm tıbbi tetkik ve tedavisinin kendisi tarafından dünyada ilk kez uygulanan yöntemle hastaya gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Aynı hastaya ait olgunun olay tarihinde başka bir Üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapan kişi tarafından intihal yapılarak atıfta bulunmaksızın yayımlandığı iddiaları ileri sürülmüştür. Öğretim üyesi tarafından söz konusu kişiye kamu görevinden çıkarma disiplin cezası verilmesi istemiyle yapılan başvurunun Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nca cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır. Öğretim üyesi tarafından hastanın tedavisinin kendisi tarafından yapıldığı sonraki tarihli eser sahibinin herhangi bir dahlinin olmadığı ileri sürülmekte ise de, hastanın ilk olarak sonraki tarihli eser sahibi doktor tarafından muayene edilerek tanısının konulduğu açıktır. Sonraki tarihli eser sahibinin yazarlık hakkının olduğu konusunda bir tereddüdün bulunmadığı açıktır. Tedaviyi kimin yaptığı hususu açık ve net olarak ortaya konulamadığından, intihal iddiasının da her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ortaya konulamamış olduğu ve öğretim üyesinin sunduğu bildiri ile dava konusu olgu sunumu karşılaştırıldığında, her iki yazıda da aynı olgu anlatılmış ve olgunun tedavi şekli özellikle vurgulanmış olmakla birlikte, gerek başlık, gerek içerik içerisinde kelime, cümle olarak intihali düşündürecek bir bulgunun saptanamadığı belirtilmiştir. Dava konusu eserde intihal olduğu hususunun açık ve net olarak ortaya konulamadığı görülmekle, söz konusu eserde intihal olmadığı yönündeki Yükseköğretim Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı açık olup öğretim üyesi tarafından yapılan istinaf başvurusunun kesin mahiyette reddi gerekmektedir.” denilmiştir. Kararın tam metni makalemizin devamında mevcuttur.

İntihal ve Diğer Akademik Davalar İle İlgili Çalışmalarımız

Konuyla ilgili olarak, “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemize buradan, intihal soruşturmasında kullanılabilecek savunma örneğine buradan, “İntihal Nedeniyle Tazminat Davasının” incelendiği yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı olarak, idare hukukunun tüm alanlarında ve ancak özellikli olarak Yükseköğretim Hukuku kapsamındaki atama, disiplin, unvan ve kadro davaları dahil tüm alt dallarında faaliyet göstermektedir.  Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

  • Tekrar yayım cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Haksız yazarlık cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Doktor öğretim üyesi kadrosunda jüri raporu eksikliği ile ilgili aldığımız yargı kararına buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan, ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

1
2
3
4
5
6

 

Tekrar Yayım Cezası ve İptal Davası

Tekrar Yayım Cezası ve İptal Davası

Bu makalemizde tekrar yayım cezası ve iptal davası konusunu inceleyeceğiz. Tekrar yayım yani bir diğer ismiyle mükerrer yayım etik ihlali türlerinden biridir. Tekrar yayım cezasının iptali davası ve tekrar yayım cezasının iptali davasında elde ettiğimiz emsal karara da makalemizin sonunda yer verilmiştir.

Tekrar Yayım Nedir?

Tekrar yayım etik ihlali türlerinden bir tanesidir. Yayın etiği ihlallerinden en çok karşılaşılan tür olan tekrar yayımYönerge‘de “Mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak” olarak tanım bulmuştur. Görüldüğü üzere Yönerge tanımı çok kısa ve özet nitelikte olmakla birlikte, bir yayının bir diğerinin tekrar yayımı olup olmadığının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekir.

Tekrar Yayım Cezası

Haksız yazarlık cezası ise 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemeye göre, mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak fiili kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektirir. Öğretim elemanları için kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ise yükseköğretim kurumlarında görev yapanlar için bulundukları kademedeki ilerlemelerinin fiilin ağırlık derecesine göre bir ila üç yıl arasında durdurulması; vakıf yükseköğretim kurumlarında görev yapanlar için ise üç ila altı ay süreyle brüt ücretinden 1/30 ila 1/8 arasında kesintiye gidilmesidir.

Tekrar Yayım Cezasının İptali Davası

Görüldüğü üzere tekrar yayım cezasının karşılığı kişinin durumuna göre kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıdır. Dolayısıyla tekrar yayım cezasının iptali davası nda da talep edilen temel olarak verilen bu aylıktan kesme cezasının iptalidir. Tekrar yayım sıklıkla karşılaşılan bir etik ihlali (yayın ihlali) türü olsa da her olay kendine özgü değerlendirilmesi, bir yayının diğerinin tekrarı niteliğinde olup olmadığı kendine özgü bilimsel veriler ışığında değerlendirilmelidir.  Zira bilimsel araştırmalar özü gereği kendisinden öncenin tekrarı ve yeniden denenmesi anlamına gelebileceği gibi, farklı metotların kullanılması veya farklı sonuçlara ulaşılması gibi hususlar tekrar yayım noktasında özellikle değerlendirilmelidir. Bu anlamda açılacak iptal davasında bilirkişi incelemesi talep edilebilir, yargılamada alınacak bilirkişi raporu ile tekrar yayım özelliği olup olmadığı değerlendirilebilir.

Ayrıca söz konusu tekrar yayım cezası temelinde bir disiplin cezası olduğundan, disiplin soruşturmasının usulüne uygun biçimde yürütülmesi de bir diğer önemli husustur. Tekrar yayım etik ihlali soruşturmalarının çoğu zaman usulüne uygun biçimde yürütülmediğini veya usule uygun biçimde yürütülen bir soruşturma olsa da özellikle tekrar yayım cezasında ispat şartının sağlanamadığını, bu nedenle verilen tekrar yayım cezasının iptali davası başarı ile sonuçlandırılabilmektedir.

Tekrar Yayım Cezasının İptali Emsal Karar

Aşağıda tekrar yayım cezası nedeniyle kademe ilermesinin durdurulması cezası tecziye edilen bir müvekkilimizin başarı ile sonuçlandırdığımız kararına emsal olarak yer veriyoruz. Somut olayda tekrar yayım fiili sübut bulmadığı ispatlanarak tekrar yayım cezasının iptali sağlanmış olup, ayrıntıları kararda mevcuttur.

emsal111
emsal22
emsal33

Akademik Davalar İle İlgili Bilgi Yazılarımız

Büken Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve idari dava avukatı olarak daha önceki makalelerimizde

  • Haksız yazarlık cezası ile ilgili olarak buradan,
  • Profesörlük kadrosuna atama yapılmaması ile ilgili karara buradan,
  • Akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili buradan,.
  • Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan,
  • Öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan,ulaşabilirsiniz.
  • Daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararına burada,
  • Öğretim görevlisi atamasında yürütmenin durdurulması ile ilgili bir kararımıza buradaki yazımızda yer vermiştik.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

Haksız Yazarlık Cezası ve İptal Davası

Bu makalemizde etik ihlali türlerinden biri olan haksız yazarlık cezası ve iptal davası konusunu inceleyeceğiz. Haksız yazarlık en çok karşılaşılan etik ihlali türlerinden biri olmakla birlikte maalesef ki ispat şartları bakımından haksız yazarlık cezası ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Haksız yazarlık cezasının iptali davası ve haksız yazarlık cezasının iptali davasında elde ettiğimiz emsal karara da makalemizin sonunda yer verilmiştir.

Haksız Yazarlık Nedir?

Haksız yazarlık nedir sorusunun cevabı Yükseköğretim Kurulu Bilimsel Araştırma Ve Yayın Etiği Yönergesi’nde verilmiştir. Yönerge’ye göre haksız yazarlık aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığı halde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmek olarak tanımlanmıştır.

Haksız Yazarlık Cezası

Haksız yazarlık cezası ise 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemeye göre, aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığı hâlde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmek fiili aylıktan kesme cezasını gerektirir. Aylıktan kesme cezası ile ilgili ayrıntılı bilgi için buradan ilgili makalemize ulaşabilirsiniz.

Haksız Yazarlık Cezasının İptali Davası

Tüm bu açıklamalar ışığında etik ihlali türlerinden biri olan haksız yazarlık fiilinin karşılık cezası kişinin aylığından 1/30 ila 1/8’i oranında kesinti yapılmasıdır. Dolayısıyla haksız yazarlık cezasının iptali davası nda da talep edilen temel olarak verilen bu aylıktan kesme cezasının iptalidir. Haksız yazarlık isnadı ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Ancak haksız yazarlık cezası verilebilmesi için söz konusu bilimsel eserde kişinin gerçekten katkısının olmadığının kesin bir ispatı gerekir. Aynı zamanda disiplin soruşturmasının usulüne uygun biçimde yürütülmesi de bir diğer önemli husustur. Haksız yazarlık etik ihlali soruşturmalarının çoğu zaman usulüne uygun biçimde yürütülmediğini veya usule uygun biçimde yürütülen bir soruşturma olsa da özellikle haksız yazarlık cezasında kesin ispat şartının sağlanamadığını, bu nedenle verilen haksız yazarlık cezasının iptali davası başarı ile sonuçlandırılabilmektedir.

Haksız Yazarlık Cezasının İptali Emsal Karar

Aşağıda haksız yazarlık cezası nedeniyle aylıktan kesme cezası tecziye edilen bir müvekkilimizin başarı ile sonuçlandırdığımız kararına emsal olarak yer veriyoruz. Somut olayda Yönerge’ye uygun biçimde soruşturma yapılmaksızın verilen haksız yazarlık cezasının iptali sağlanmış olup, ayrıntıları kararda mevcuttur. (Kararda müvekkilimize ilişkin özel bilgiler yer alması nedeniyle kararın bir kısmı yayınlanmamıştır)

haksız yazarlık cezası 1
haksız yazarlık cezası 2
haksız yazarlık cezası 3

 

Konu ile ilgili olarak “İntihal suçu nedir?” başlıklı makalemize buradan, “İntihal soruşturması savunma örneği”ne buradan, “İntihal nedeniyle tazminat davası” ile ilgili bilgiye ise buradan ulaşabilirsiniz.

Adana idare hukuku avukatı ve adana idari dava avukatı olarak bilgilendirme yapmak amacıyla paylaştığımız makalelerin bir kısmı şu şekildedir;

  • İptal davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Tam yargı davasının incelendiği makalemize buradan,
  • Disiplin soruşturmasına savunma örneğine buradan,
  • Memur disiplin cezasına karşı açılacak iptal davasının incelendiği makalemize buradan, 
  • Memur disiplin cezasına itiraz konusunun ayrıntılı incelendiği makalemize buradan
  • Disiplin soruşturmasında soruşturma usulünün incelendiği makalemizi buradan
  • Soruşturma izni verilmesi itiraz dilekçesi örneğini buradan okuyabilirsiniz.

Makalelerimiz her geçen gün güncellendiği için ayrıntılı bilgi için lütfen sitemizde arama yapınız.

 

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması

Bu makalemizde takip ettiğimiz bir iptal davasında aldığımız öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararını emsal karar olarak paylaşacağız. Paylaştığımız kararda, bilim sınavında düşük not verilerek elenen adayın açtığı dava sırasında yapılan atamanın yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Nitekim, öğretim görevlisi ataması işlemleri de her idari işlem gibi idari davaya konu edilebilir. Uygulamada liyakat ilkesine aykırı şekilde yapılan öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı ile engellenebilmektedir. Bilim sınavında yapılan haksız notlandırmalar sonucunda daha yetkin durumdaki adayların elenerek, istenen adayın (!) öğretim görevlisi kadrosuna yerleştirildiği işlemler elenen aday tarafından iptal davasına konu edilebilir. Açılan davada bu şekilde usulsüz yapılan öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı ile ivedilikle  engellenebilir.

Büken Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve idari dava avukatı olarak daha önceki makalelerimizde akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili burada detaylı bilgi vermiştik. Yine akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan , öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili makalemize buradan ulaşabilirsiniz. Buradaki yazımızda ise daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararını paylaşmıştık.

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması

Bu yazımızda ise …. Üniversitesi’nde yapılan bilim sınavında düşük puan verilerek elenen müvekkilimiz adına yürüttüğümüz davada yapılan tahkikat neticesinde asil adayın öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararına yer veriyoruz. Yapılan tahkikat neticesinde alınan bilirkişi raporu ile müvekkilimizin bilim sınavına verdiği cevapların düşük, atanan adayın ise yüksek puanlandığı anlaşılmıştır. Kararda, “…Bu durumda, davacının bilim sınavına ilişkin cevap kağıdına jüri tarafından verilen puanın 58 olarak düşük belirlendiği, davacının hak ettiği puanın 81 olması gerektiği, bu tespite göre davacının asil olarak öğretim görevlisi kadrosuna atanabileceği, müdahilin ise yedek olarak belirlenebileceği, yapılan bu yanlış değerlendirmenin davacının asil değil yedek olarak belirlenmesine sebebiyet verdiği anlaşıldığından, davacının davalı idarece gerçekleştirilen bilim sınavı sonucunda 58 puan verilerek yedek olarak belirlenmesine ve ….. isimli adayın 85 puan verilerek asil olarak belirlenmesine dair dava konusu işlemde hukuka ve hakkaniyete uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır” denilerek öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir.

Yerel Mahkeme tarafından verilen öğretim görevlisi ataması yürütmenin durdurulması kararı, Konya Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi tarafından itiraz incelemesinden geçmiş ve kesinleşmiştir.

Kararda müvekkilimize ilişkin özel bilgiler yer alması nedeniyle kararın bir kısmı yayınlanmamış-sansürlenmiştir.

Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması
Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması 2
Öğretim Görevlisi Ataması Yürütmenin Durdurulması 3

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

Başka bir üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi, taahhüt ve teminat senedinin iptali davası, atamanın iptali

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedi

Bu makalemizde başka bir üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi ve taahhüt ve teminat senedinin iptali ile atama işleminin iptali davası hakkında hakkında bilgilendirme yapacağız.

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedi Hukuki Dayanağı

Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi hukuki dayanağını “Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmelik”ten alır. Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrasında araştırma görevlilerin taahhüt ve teminat senedi hakkında düzenleme yapılmıştır. Araştırma görevlisi kadrosunda olup, başka bir üniversiteye lisansüstü eğitim yapmak üzere görevlendirilen araştırma görevlilerinin eğitim-öğretim süresi kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir araştırma görevlilerinden taahhüt ve kefalet senedi alınması anılan Yönetmelik hükmü ile öngörülmüştür.

Düzenlemeye göre; “Görevlendirme veya atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünde 2547 Sayılı Kanunun 35 inci maddesi şartları içinde lisansüstü eğitim-öğretim süresi (tatiller dahil) kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınır. Bu senette ilgili araştırma görevlilerinin lisansüstü eğitim- öğretimlerinin tamamlanmasından ne kadar süre sonra kadroyu tahsis eden üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne döneceğini belirten bir hüküm de yer alır.”

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedi İçeriği

Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi içeriği oldukça ağır sonuçlar doğurmaktadır. Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi ile eğitimde başarısız olunması veya yarım bırakılması durumunda araştırma görevlisinin kadrodan çıkarılacağı ve tüm masrafların  faiziyle birlikte tahsil edileceği belirtilmektedir. Yine başka bir üniversitede alınan bu eğitimin tamamlanmasından sonra araştırma görevlisinin kendi üniversitesine döneceği, bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda da yine aynı şekilde yapılan masrafların faiziyle geri ödeneceği verilen taahhütler arasındadır.

Mecburi hizmet yükümlülüğü bakımından 2547 sayılı Yasanın 35. maddesinin de değerlendirilmesi gerekir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2008/3482 Esas, 2013/1167 Karar sayılı kararında öğretim elemanı yetiştirilmek üzere başka bir üniversitede lisansüstü eğitim-öğretim yapmak üzere görevlendirilen araştırma görevlileri için anılan Yasada ve Yönetmelikte mecburi hizmet yükümlülüğünün öngörüldüğüne, 657 sayılı Kanuna 4160 sayılı Kanunla eklenen Ek 35. maddesinin, başka bir üniversitede eğitim-öğretim gören araştırma görevlilerini kapsamadığı hususu vurgulanmıştır.

Araştırma Görevlilerinin Taahhüt ve Teminat Senedinin İptali Davası

Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedinin iptali davası üzerinde durmakta fayda görüyoruz. Araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedinin iptali davalarında imzalanan taahhüt ve kefalet senedinin hukuki niteliği konusunda zaman içinde yargı yerlerince farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Ancak Uyuşmazlık Mahkemesinin 09/04/2012 günlü, E:2012/6, K:2012/66 sayılı kararıyla açılacak araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedinin iptali davası için görevli yargı yerinin adli yargı mercileri olduğuna karar verilmiştir. Ancak başka bir üniversitede görevlendirilen araştırma görevlilerinin taahhüt ve teminat senedi kapsamında yeniden atanması yani araştırma görevlisinin taahhüt ve teminat senedi kapsamında atanmasına dair işlemlerin iptali için görevli yargı yeri idari yargı merciidir.

İdari Dava Avukatı

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

Yine idari dava avukatı olarak daha önceki makalelerimizde akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili burada bilgi vermiştik. Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan, öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili bilgiye buradaki makalemizden ulaşabilirsiniz. Buradaki yazımızda ise daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararını paylaşmıştık.

İntihal nedeniyle tazminat davası, maddi tazminat, manevi tazminat, FSEK, intihal tazminat emsal karar, adana idari dava avukatı, intihal mağdurunun hakları

İntihal Nedeniyle Tazminat Davası

Bu makalemizde intihal nedeniyle tazminat davası açılıp açılamayacağı konusu yargı kararı çerçevesinde değerlendirilecektir. Öncelikle genel bilgilendirme açısından “İntihal Suçu Nedir?” başlıklı makalemize buradan ulaşabilirsiniz. İntihal “başkalarına ait özgün fikir, metot, veri veya eserleri bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendisine ait gibi göstermek” olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda intihal suçunun mağduru konumunda olan kişi yani kendi özgün fikri, metodu, verisi veya eseri/eserleri kullanılan kişi intihal nedeniyle tazminat davası açabilecektir.

İntihal Nedeniyle Tazminat Davası

Nitekim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 70. maddesine göre de intihal nedeniyle tazminat davası açılması mümkündür. Kanuna göre; “Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir. Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere mütaallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir. Birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde, tecavüze uğrayan kimse tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu halde 68 inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir.” Dolayısıyla intihal nedeniyle tazminat davası, intihal mağdurunun hakları ndan biri olup, iki çeşittir. Mağdurun uğradığı zarara göre intihal nedeniyle maddi tazminat davası açılabileceği gibi intihal nedeniyle manevi tazminat davası da açılabilir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/1663 Esas, 2021/700 Karar sayılı kararına da intihal nedeniyle tazminat davası konu olmuştur. Karara konu somut olayda, davacıya ait kitabın belli sayfaları Türkiye çapında dağıtılan ve internette de yayınlanan günlük gazetede, davacının ismine yer verilmeksizin yayınlanmıştır. Davacı da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 70. maddesi kapsamında davalı … Gazetesi’ne maddi ve manevi tazminat ile yazının tekrar müvekkilinin ismine yer verilerek yayınlanmasını talep ettiği intihal nedeniyle tazminat davası açmıştır. Yargılama sonucunda Mahkemece 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat talebinin kabulüne, sair istemlerin reddine karar verilmiş, davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Karar hakkında davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi ilgili kararında özeti aşağıda verildiği üzere intihal nedeniyle tazminat davası konusundaki istinaf başvurusunu reddetmiştir:

İntihal Nedeniyle Tazminat Davası Emsal Karar

“…Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin kitabının belirtilen sayfalarının izinsiz olarak ve müvekkilinin adına yer verilmeksizin, anılan isimli gazetesinde aynen yayınlandığını beyanla, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ayrıca yazının tekrar müvekkilinin ismine yer verilerek yayınlanmasını talep etmiştir. Somut uyuşmazlıkta davalılar vekili, istinaf dilekçesinde davacının kitabının eser vasfında olmadığını ve intihal bulunmadığını ileri sürmüşse de mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda da isabetli bir şekilde, davaya konu kitabın, coğrafi yerlerin isimlerinin değiştirilmesi süreci ve amacına yönelik belirli bir sistematik ve üslupla hazırlanmış kitap olduğu ve bu özellikleri sebebiyle yazı ve dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu tespit edilmiştir. Davalının kitabının veri tabanı mahiyetinde bulunmadığı, sahibinin hususiyetini yansıtan belirli bir üslup ve sistematikle hazırlandığı, anılan isimli gazetesinde ve internet sitesinde, davacının kitabının 17 sayfasının aynen, davacının izni alınmadan ismine yer verilmeden alıntılandığı, intihal bulunduğu, intihal kastının ayrıca araştırılmasına gerek olmadığı, alıntı miktarı, gazetenin Türkiye çapında dağıtılan ve internette de yayınlanan günlük gazete olduğu göz önüne alındığında, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olmadığı, dosya kapsamına uygun bulunduğu kanaatiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi, 2018/1663 Esas, 2021/700 Karar, 02.04.2021 Tarih)

Adana avukat, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu olarak, diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilir, 0507 057 53 35 nolu telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

Adana Avukat, adana disiplin soruşturması avukatı, adana idare hukuku avukatı, adana idari dava avukatı, akademik kadro bilim sınavının iptali emsal karar, akademik kadro iptal davası, akademik kadro sınavı iptal davası, akademik kadro sınavına itiraz, Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası, İdare hukuku avukatı, idari dava avukatı,

Akademik Kadro İlanının İptali Davası

Akademik kadro ilanının iptali davaları genellikle kadroya getirilen ek şartlar nedeniyle kişiye özel kadro davası olarak da bilinen diğer akademik kadro iptal davalarından farklı bir dava türüdür. Bu durumda akademik kadroya yapılan atamanın değil, akademik kadro ilanının iptali talep edilir. Bir akademik kadro ilanının iptal edilmesini gerektirecek pek çok sebep olabilir. Ancak akademik kadro ilanı iptali davalarında en çok karşımıza çıkan uygulama getirilen ek şartlarla özel bir kişinin işaret edildiği ilanlardır.

Akademik Kadro İlanının İptali

Akademik kadro ilanının iptali davası bilindiği üzere ilgili idarenin (Üniversitenin) bulunduğu yer idare mahkemesinde açılır. Davada, resmi gazetede yayınlanan ilanın iptaline ne karar verilmesi istenir. Açılacak akademik kadro ilanının iptali davasında yürütmenin durdurulması talep edilmesi de mümkündür. Bu durumda yürütmenin durdurulmasını gerektirecek şartların mevcut olup olmadığının da dava dilekçesinde açıkça izah edilmesi gerekir.

Akademik kadro ilanının iptali davalarının dava dilekçesinde kadro ilanının neden hukuka aykırı ve usulsüz olduğunun uygun, açık ve sade bir dille izahatı oldukça önemlidir. Zira akademik kadro ilanının iptali pek çok sebepten kaynaklanabilir. Bu nedenle açılacak akademik kadro ilanı iptali davasında alanında uzman bir idari dava avukatından hukuki yardım almak oldukça önemlidir.

Akademik Kadro İlanının İptali Sebepleri

Makalemizin başında da belirttiğimiz üzere akademik kadro ilanının iptali sebepleri çok çeşitlidir. Somut olayda usule aykırı bir kadro ilanı olup olmadığı, iptali istenen kadroda ek şartlar bulunup bulunmadığı, getirilen ek şartların ihtiyaç ve hizmet gereklerine uygun ve bilimsel kaliteyi artırma amacına hizmet edip etmediği iyi değerlendirilmelidir. Yine aynı şekilde belirli bir kişiyi işaret edecek şekilde getirilen ek şartların da bu dava kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Dolayısıyla akademik kadro ilanının iptali davalarında özellikle bu husustaki mevzuata hakim ve alanında deneyimli bir idari dava avukatı nın dosyanızı değerlendirmesinde fayda vardır.

Ayrıca her kadro tipi için çıkarılacak akademik kadro ilanının usulü farklıdır. Öğretim üyesi kadroları bakımından Üniversitelerin senato kararları ile ek koşul belirlenebilirken, araştırma görevlisi ve diğer kadrolarda kadro şartları tamamen Yükseköğretim Kurumu tarafından belirlenmektedir. Örneğin; 2547 sayılı Kanun‘a göre doktor öğretim üyesi kadrosuna atama için belirlenecek ek koşul bakımından Yükseköğretim Kurumunun onayının alınması gerekir.

Yine hangi akademik kadro olursa olsun getirilen ek şartın ihtiyaç ve hizmet gereklerine uygun olması ve bilimsel kaliteyi artırmak amacına hizmet etmesi gerekir. Bu özellikleri taşımayan ek kadro şartları nedeniyle de akademik kadro ilanının iptali davası açılması mümkündür.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir.  

Yine idari dava avukatı olarak daha önceki makalelerimizde akademik kadro bilim sınavına itiraz ile ilgili burada bilgi vermiştik. Akademik kadro sınavına itiraz ve iptal davası ile ilgili detaylı bilgiye buradan, öğretim üyesi ataması iptal davası ile ilgili bilgiye buradaki makalemizden ulaşabilirsiniz. Buradaki yazımızda ise daha öncesinde başarı ile sonuçlandırdığımız akademik kadro bilim sınavının iptali kararını paylaşmıştık.

 

Tahdit kodunun kaldırılması davası, tahdit kodu nedir, tahdit koduna itiraz, tahdit kodu ile sınır dışı kararı iptal davası, itiraz,deport, avukat dava

Tahdit Kodunun Kaldırılması Davası

Bu makalemizde tahdit kodutahdit kodunun kaldırılması davası ve buna bağlı olarak verilen sınır dışı kararları hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Bilindiği üzere ülkemizde bulunan yabancılar hakkında tahdit kodları konabilmekte ve uluslararası koruma talebinin reddi veya sınırdışı (deport) kararlarında bu tahdit kodları esas alınmaktadır. Tahdit kodları durumun özelliğine göre; V-69, V-71, V-70, G-87,  Ç-114, Ç-116, Ç-117, Ç-118 gibi isimlendirmelere tabidir. Söz konusu tahdit kodlarından özellikle genel güvenlik açısından tehlike arz eden kişiler için (G-87), haklarında adli işlem yapılanlar için (Ç-114), genel ahlak ve kamu düzenini tehlikeye atan yabancılar için (Ç-116) verilen kodlarda idarenin çoğunlukla somut verilere dayanmadığı görülmektedir. Bu durumda ihtimal, sezgi veya kaynağı belli olmayan istihbari bilgiye dayanan tahdit kodunun kaldırılması için dava açılabilmektedir.

Haksız şekilde konulan tahdit kodları ve bu tahdit kodları doğrultusunda yapılan işlemler için de (sınır dışı, koruma talebinin reddi vb) tahdit kodunun kaldırılması davası açılabilmekte, idari dava yoluyla konulan tahdit koduna itiraz edilebilmektedir.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu , idare hukuku avukatı ve idari dava avukatı olarak, Türkiye’nin neredeyse tamamındaki İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ da açılacak iptal ve tam yargı davaları, idari para cezalarından kaynaklanan davalar, disiplin soruşturmaları, idari sözleşmelerden kaynaklanan davalar, idari mercilere müracaat yolları hakkında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. İl dışından gelen görüşmeler zoom, google meet veya başkaca telekonferans yöntemleri ile gerçekleştirilebilmektedir. 

Tahdit Kodu Nedir?

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu‘na göre yabancılar hakkında tahdit kodu işlenmesi suretiyle işlem yürütülebilmektedir. Aşağıda ayrıntılı biçimde açıklayacağımız, Kanun’un 64. maddesine göre yapılan uluslararası koruma talebinin reddi, 54. maddesine göre yapılan sınır dışı edilme gibi işlemlerde bu tahdit kodları esas alınmaktadır.

Tahdit kodları çok çeşitli olup, başlıcaları şu şekilde sayılabilir; ikamet izni iptal edilenler için V-69, adresinde bulunamayanlar için V-71, sahte evlilik halinde V-70, 10 gün içinde ikamet izni alma koşuluna bağlı olarak giriş yapanlar hakkında V-84, genel güvenlik açısından tehlike arz eden kişiler için G-87, yasadışı giriş çıkış yapanlar için Ç-113, haklarında adli işlem yapılanlar için Ç-114, ceza evinden tahliye olanlar için Ç-115, genel ahlak ve kamu düzenini tehlikeye atan yabancılar için Ç-116, kaçak çalışanlar için Ç-117, ikamet izni iptal edilenler için Ç-118, vize veya ikamet ihlalinden kaynaklanan para cezasının ödenmemesi halinde Ç-120, yabancılar ve uluslararası koruma kanuna aykırı davrananlar için Ç-135 tahdit kodları mevcuttur.

Tahdit Kodunun Kaldırılması Davası

Tahdit kodunun kaldırılması davası açılarak yetkili idari yargı merciinden, yabancı hakkında tutulan tahdit kararlarının kaldırılması talep edilebilir. Tahdit kodunun kaldırılması davası açılırken yürütme durdurma talep edilebilir. Dava sırasında davalı idare ilgili kodun hangi gerekçe veya bilgilere dayalı olarak konulduğunu açıklamalıdır. Yine yabancı hakkındaki istihbaratın somut bilgi belgeye dayanıp dayanmadığı da önemlidir.

Tahdit Kodu ve Sınır Dışı Kararı

Yine tahdit kodunun kaldırılması davası yanı sıra yabancının söz konusu tahdit kodları nedeniyle sınır dışı edilmesi söz konusu ise, bu duruma sınır dışı kararına karşı da ayrı bir dava açılmalıdır.

Nitekim  6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesine göre; Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananmak,  Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlamak, Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturmak, Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşmak, vizenin iptal edilmesi, ikamet izninin iptal etmesi, ikamet izni süresini on günden fazla ihlal etmek  gibi durumlar  yabancının sınır dışı edilmesini gerektirir ve bu durumda bulunan yabancılar hakkında sınır dışı kararı alınır. Görüldüğü üzere 6458 sayılı Kanun’un 54. maddesinde sayılan sınır dışı etme kararına dayanak durumların her biri yukarıda saydığımız çeşitli tahdit kodları ile de sınıflandırılmıştır. Tahdit kodu ile sınır dışı edilme olarak bilinen bu durumlarda, tahdit kayıtlarına bağlı bu gibi işlemler nedeniyle tahdit kodunun kaldırılması davası nın yanı sıra bu tahdit kodları sebebiyle verilen sınır dışı kararının iptali davası nın da açılması gerekebilmektedir.