Etiket: avukat selce maraş büken

Önceden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, zamanaşımı, adana ceza avukatı, sanığa önceden hagb kararı verilmiş olması

Önceden Verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, sanığa önceden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile yeniden işlenen suç tarihi arasındaki dönemde zamanaşımı süreleri hakkında aşağıdaki gibi karar vermiştir.

YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2021/10322
Karar Numarası: 2021/13534
Karar Tarihi: 04.05.2021

SANIĞA ÖNCEDEN VERİLEN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI
İLE YENİDEN İŞLENEN SUÇ TARİHİ ARASINDAKİ DÖNEMDE ZAMANAŞIMI SÜRELERİNE DİKKAT EDİLMESİ GEREKTİĞİ

Sanığa Atılı Suçlara İlişkin Öngörülen Cezaların Üst Sınırının İncelenmesi Gerektiği – Önceden Verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı İle Yeniden Suç İşlediği Tarih Arasındaki Durma Süresinin de Dikkate Alınması Gerektiği – Suçların Tabi Bulunduğu On İki Yıllık Olağanüstü Dava Zamanaşımının Gerçekleştiği – Hükmün Bozulması Gerektiği

Özeti: Sanığa atılı suçlara ilişkin öngörülen cezaların üst sınırı uyarınca önceden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile yeniden suç işlediği tarih arasındaki durma süresi de dikkate alındığında suçların tabi bulunduğu on iki yıllık olağanüstü dava zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıldığından hükmün bozulması gerekmektedir.

HÜKÜMLER : Mahkumiyet

KARAR

Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Sanığa atılı suçlara ilişkin Yasa maddesinde öngörülen cezaların üst sınırı uyarınca, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, ve 67/4. maddelerine göre, önceden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile yeniden suç işlediği tarih arasındaki durma süresi de dikkate alındığında suçların tabi bulunduğu 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıldığından, O Yer Cumhuriyet Savcısının ve sanık …’in temyiz itirazları bu nedenle, yerinde görülmekle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak, başkaca yönleri incelenmeyen hükümlerin BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan sanık hakkında açılan kamu davalarının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4. ve CMK’nın 223/8. maddeleri gözetilerek DÜŞMESİNE, 04/05/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Adana ceza avukatı olarak, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, TCK ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen suçların soruşturma aşamasından infaz aşamasına kadar tüm işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Ölümlü trafik kazası nedeniyle tazminat isteminde ihtiyati tedbir kararı alınmayacağı, trafik kazası tazminat ihtiyati tedbir kararı, emsal karar, BAM

Ölümlü Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat İsteminde İhtiyati Tedbir Kararı Alınamayacağı

İstanbul BAM 8. Hukuk Dairesi makalemizin devamında yer verdiğimiz emsal kararda ölümlü trafik kazası nedeniyle tazminat isteminde ihtiyati tedbir kararı alınmayacağı yönünde karar vermiştir. Kararda, HMK 389‘a göre verilecek ihtiyati tedbir kararının ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceği, davanın konusunu oluşturmayan hususların anılan madde kapsamında ihtiyati tedbir kararına konu olması mümkün olmadığına, ihtiyati haczin ise İİK’nun 257 ve devamı maddelerinde ayrıca düzenlendiğine dikkat çekilmiştir. Kararda “Somut olayda üzerine ihtiyati tedbir konulması istenilen davalılara ait mal varlıklarının mülkiyeti hususunda ihtilaf bulunmayıp, alacak para alacağına ilişkindir. Bu nedenle, Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık tespit edilemediğinden; davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği” yönünde hüküm kurulmuştur.

Ölümlü Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat İsteminde İhtiyati Tedbir Kararı Alınamayacağı

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/1368
Karar Numarası: 2020/3151
Karar Tarihi: 13.07.2020

ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİNDE İHTİYATİ TEDBİR KARARI ALINAMAYACAĞI 

Mevcut Durumda Meydana Gelebilecek Bir Değişme Nedeniyle Hakkın Elde Edilmesinin Önemli Ölçüde Zorlaşacağından ya da Tamamen İmkânsız Hâle Geleceğinden veya Gecikme Sebebiyle Bir Sakıncanın Yahut Ciddi Bir Zararın Doğacağından Endişe Edilmesi Hâllerinde Uyuşmazlık Konusu Hakkında İhtiyati Tedbir Kararı Verilebileceği – İhtiyati Tedbir Kararının Ancak Uyuşmazlık Konusu Hakkında Verilmesinin Mümkün Olduğu – Davanın Konusunu Oluşturmayan Hususların İhtiyati Tedbir Kararına Konu Olamayacağı – Üzerine İhtiyati Tedbir Konulması İstenilen Davalılara Ait Mal Varlıklarının Mülkiyeti Hususunda İhtilaf Bulunmadığı -Alacağın Para Alacağına İlişkin Olduğu – İhtiyati Tedbir Talebinin Reddine Karar Verilmesinde Usul ve Yasaya Aykırılık Tespit Edilemediği – Davacılar Vekilinin İstinaf Talebinin Reddine Karar Verilmesi Gerektiği

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ: 25/10/2019 Günlü Ara Karar

NUMARASI: 2018/1191 Esas

DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat

İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/07/2020

Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi ara kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 25/10/2018 günlü trafik kazası sonucunda vekil edenlerinden …’in oğlu, diğer davacıların da kardeşi olan n hayatını kaybettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla davacı anne … için 10.000,00-TL maddi ve 200.000,00-TL manevi, diğer davacıların her biri için ayrı ayrı 20.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, ayrıca kazanın oluşumunda kusuru bulunan davalı araç sürücüsü … ile araç işleteni olan davalı …’nun mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep edilmiştir. Mahkemece, bu istem değerlendirilerek 25/10/2019 günlü ara kararı ile; mevcut delil durumuna göre üzerine tedbir konulması talep olunan davalılara ait mal varlığının somut dava yönünden uyuşmazlık konusu bulunmadığı, dolayısıyla HMK’nun 389/1 maddesindeki şartların oluşmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf sebepleri; ihtiyati tedbir şartlarının oluşmuş olmasına rağmen talebin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu hususuna ilişkindir.

Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına bağlı olarak açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.

HMK’nun 389. maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. Bu yasal düzenlemeye göre ihtiyati tedbir kararının ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilmesi mümkün olup, davanın konusunu oluşturmayan hususların anılan madde kapsamında ihtiyati tedbir kararına konu olması mümkün değildir. İİK’nun 257 ve devamı maddelerinde ise ihtiyati haciz ayrıca düzenlenmiştir.

Somut olayda üzerine ihtiyati tedbir konulması istenilen davalılara ait mal varlıklarının mülkiyeti hususunda ihtilaf bulunmayıp, alacak para alacağına ilişkindir. Bu nedenle, Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık tespit edilemediğinden; davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan mahkeme ara kararına yönelik olarak davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılardan karar tarihi itibariyle alınması gereken istinaf karar ve ilam harcı ile istinaf başvurma harçlarının peşin olarak alındığı anlaşıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, HMK. m.353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-f gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/07/2020

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması, bilirkişi raporuna itiraz etmemenin sonuçları, adana avukat, emsal karar, itiraz edilmeyen bilirkişi raporu

Bilirkişi Raporuna İtiraz Süresinin Kaçırılması

Bu makalemizde bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması halinde neler olacağı, bilirkişi raporuna itiraz etmemenin sonuçları üzerinde emsal karar ışığında duracağız. Bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması durumunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesi yol gösterici olacaktır.

Bilirkişi Raporuna İtiraz Süresinin Kaçırılması

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesine göre; taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi hâlinde yine bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir.

Bilirkişi raporunun tebliğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesi meşruhatının bulunması ve kesin sürenin sonuçlarının bildirilmesi gerekir. Ancak taraflardan birinin iki haftalık kesin süre içerisinde beyanda bulunmaması halinde bilirkişi raporuna itiraz süresinin kaçırılması söz konusu olur. Bu durumda süresi içinde bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf, rapor içeriğini kabul etmiş sayılacağının kendisine ihtar olunmuş ise yapacağı itiraz sonuç doğurmaz.

Bu hususta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi, 2018/1827 Esas, 2021/702 Karar ve 02.04.2021 tarihli oldukça yeni bir kararında da aynı doğrultuda karar vermiştir. Kararda; bilirkişi raporunun davalıya meşruhatla birlikte tebliğ edilip iki haftalık kesin süre içerisinde beyanda bulunmaması halinde rapor içeriğini kabul etmiş sayılacağı kendisine ihtar olunduğundan, aradan uzunca bir süre geçtikten sonra rapora itiraz etmesinin sonuç doğurmayacağı vurgulanmıştır.

Kararda özetle;Davacı vekili dava dilekçesinde, 1979 yılından beri Türkiye’de de tescilli olan anılan ibareli marka ve şekil markalarının, davalı tarafça taklit olarak üretilen ayakkabılarda kullanıldığından bahisle, markaya tecavüzün tespiti, meni ve ref’i ile, maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. … Bilirkişi raporunun davalıya meşruhatla birlikte tebliğ edildiği ve iki haftalık kesin süre içerisinde beyanda bulunmaması halinde rapor içeriğini kabul etmiş sayılacağının kendisine ihtar olunduğu, itiraz etmediği, aradan uzunca bir süre geçtikten sonra bilirkişi incelemesinin eksik yapıldığının beyan edildiği anlaşılmakla. süresinden sonra rapora itiraz edilmesi sonuç doğurmayacağından. yargılamada kamu düzenine aykırılık da bulunmadığından, davalı asilin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.”

Bilirkişi ücretinin kesin süre içinde yatırılmaması” nın sonuçlarını incelediğimiz makalemize buradan, “Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi örneği” ne yer verdiğimiz makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. 

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

 

sınava başkasını sokmak suçu, sınava başkasını sokmak yargıtay kararları, emsal karar, beraat, sınava kendisi yerine başkasını sokmak, adana ceza avukatı

Sınava Başkasını Sokmak Suçu

Bu makalemizde sınava başkasını sokmak suçu hakkında Yargıtay kararları doğrultusunda genel bilgi vereceğiz. Sınava başkasını sokmak suçu Türk Ceza Kanunu‘nda ayrıca düzenlenmiş bir suç değildir. Suçun işleniş biçimine göre “Resmi Belgede Sahtecilik” veya “Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan” suçları söz konusu olabilecektir.

Sınava Başkasını Sokmak Suçu

Sınava başkasını sokmak suçu, sınav giriş belgesinde değişiklik yapılması suretiyle işlenebileceği gibi, sınav giriş belgesinde değişiklik yapılmadan sınava girecek kişiye benzer birinin kullanılması  gibi farklı şekillerde işlenmektedir. Dolayısıyla somut olayda duruma göre “Resmi Belgede Sahtecilik” veya “Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan” suçları söz konusu olabilecektir.

Türk Ceza Kanunu’nun “Resmi Belgede Sahtecilik” başlıklı 204. maddesine göre; “Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.  Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. hükmüne amirdir.

Türk Ceza Kanunu’nun “Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” başlıklı 205. maddesine göre; “Gerçek bir resmi belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” hükmüne amirdir.

Türk Ceza Kanunu’nun “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” başlıklı 206. maddesine göre; “Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” hükmüne amirdir.

Sınava Başkasını Sokmak Suçu İle İlgili Yargıtay Kararları

“…Sanığın kendisi yerine bir başkasını sınava soktuğunun sınavın başlangıcında görevlilerce yapılan kimlik kontrolü aşamasında anlaşılması ve herhangi bir belgenin düzenlenmemiş olması nedeniyle, eylem henüz hazırlık hareketi safhasında kaldığından, unsurları oluşmayan suçtan beraati yerine sanığın mahkumiyetine karar verilmesi …..uyarınca BOZULMASINA”  YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, Esas Numarası: 2013/11429, Karar Numarası: 2015/26243, Karar Tarihi: 11.05.2015

“…Heyetimizce resimler üzerinde yapılan incelemede, 28.11.2010 tarihli sınava giren kişinin fotoğrafının tamamen farklı şahsa ait olduğu gibi bu sınavdaki başarı sırası ve puanının sanığın önceki dönemlerde girdiği sınavlarda aldığı başarı sırası ve puanına göre bariz şekilde yükseliş gösterdiği ve bu sonuca göre sanığın atamasının yapıldığının anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından, 28.11.2010 tarihli sınav cevap kağıdı üzerinde yer alan imzanın sanığa aidiyeti hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra yukarıda belirtilen hususlar da nazara alınarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeler ile beraat kararı verilmesi …. BOZULMASINA” YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, Esas Numarası: 2017/11260, Karar Numarası: 2018/9395, Karar Tarihi: 22.11.2018

“…Salon aday yoklama listesi ile cevap kağıdının doldurularak sınav salonunda görevli olan salon başkanı ve sınav gözetmenine teslim edilip sanık adına meçhul kişi tarafından imzalanmasından ibaret eyleminin TCK.nun 204/1. maddesindeki resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek özel belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması yasaya aykırı” YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, Esas Numarası: 2013/25377, Karar Numarası: 2015/31627, Karar Tarihi: 08.12.2015

“…Yapılan inceleme sonucunda, salon aday yoklama listesinde sanıklar adına atılan imzaların, sanıklara ait olmadığının 09/02/2012 tarihli Kriminal raporla belgelendiği anlaşılmakla; sürücü adaylığı yazılı sınavına girmeyip yerlerine başka kişileri sokan sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerinin sabit olduğu gözetilmeden mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,” YARGITAY CEZA DAİRESİ ,Esas Numarası: 2014/12221, Karar Numarası: 2016/2315, Karar Tarihi: 15.03.2016

Adana ceza avukatı olarak, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, TCK ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen suçların soruşturma aşamasından infaz aşamasına kadar tüm işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu vekalet ücreti, yargılama giderleri, sorumluluk, kayıp kaçak bedeli davası, adana avukat, kanun değişikliği

Davanın Açıldığı Tarihteki Haklılık Durumu

Bu makalemizde davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu vekalet ücreti arasındaki ilişki hakkında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin bir kararına yer vereceğiz. Özellikle kayıp kaçak bedeli davasında yapılan Kanun değişikliği ile açılan davalarda davanın konusuz kalması yönünde karar verilmektedir. Bu durumda davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu önem arz etmektedir. Zira davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu vekalet ücreti yönünden de belirleyicidir. HMK‘na göre dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı açıktır. Dolayısıyla davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu göz önünde durulduğunda, davanın açıldığı tarihte dava açmakta haklı olan davacının karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulamaz.

Davanın Açıldığı Tarihteki Haklılık Durumu

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/1536
Karar Numarası: 2020/1617
Karar Tarihi: 25.11.2020

DAVA AÇILDIĞI ANDA HAKLI DURUMDA BULUNAN TARAFIN YARGILAMA SIRASINDA OLUŞAN YASA DEĞİŞİKLİĞİ SONUCU HAKSIZ DURUMA DÜŞMESİ HALİNDE KARŞI TARAFIN VEKALET ÜCRETİNDEN SORUMLU TUTULAMAYACAĞI

Özeti: Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca, davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. Aynı şekilde, vekalet ücreti yönünden de haksız çıkan taraf aleyhine hüküm kurulur. Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısı ile karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Bu itibarla, yasa değişikliği sebebiyle karar verildiği gözetilerek, davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmediğinden reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Adana avukat olarak sitemizde yer verdiğimiz diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için burayatıklayabilirsiniz.

 

Murisin dijital mal varlığı terekeye dahildir, bitcoin, ledger, ölen kilinin bulut hesabında yer alan para ve bilgileri, bitcoin, kripto para avukatı

Murisin Dijital Mal Varlığı Terekeye Dahildir

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, 2020/1149 Esas, 2020/905 Karar ve 13.11.2020 tarihli kararında murisin dijital mal varlığı terekeye dahildir diyerek önemli bir karar vermiştir. Özellikle son dönemde artan kripto para kullanımı ile bulut hesaplarda yer alan bu tip malvarlıklarına kripto para mirasçı ların nasıl erişebileceği konusunda fikir veren bu kararın tam metnini paylaşıyoruz.

Verilen kararda murisin kripto para veya gelir getirici sosyal medya hesapları gibi murisin dijital mal varlığı nın terekesine dahil olması gerektiğine ve dijital tereke sinin de tespiti yapılarak araştırma ve inceleme sonucunda bir karar verilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Yine kararda ölü kişinin e-posta hesabının özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilerek talebin reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğuna dikkat çekilmiştir.

Yine kararda kripto para miras kalır mı sorusuna da dijital para cüzdanlarının bağlı olduğu e posta hesaplarının da artık kişisel kullanımı aşıp ticari değeri olan dijital mal varlığı kapsamına girmeye başladığı değerlendirmesine yer verilmiştir.

Kripto para hukuku, Büken Hukuk ve Danışmanlık Bürosu olarak çalışma alanlarımızdan biri olup, 0507 057 53 35 nolu telefon numaramızdan randevu alabilirsiniz.

Murisin Dijital Mal Varlığı Terekeye Dahildir

ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6.HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/1149
Karar Numarası: 2020/905
Karar Tarihi: 13.11.2020

MURİSİN MAİL HESABINA BAĞLI OLAN BULUT DEPOLAMA SİSTEMİNE ERİŞİM İÇİN TEREKENİN TESPİTİ İSTEMİNDE DİJİTAL MAL VARLIĞININ TEREKEYE DAHİL OLDUĞU 

Denizli 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 09.07.2020 ve 2020/**** Tereke Esas 2020/**** Tereke Karar sayılı dosyasının yapılan istinaf incelemesinde

TALEP: Talep eden vekili mahkemeye sunduğu dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi …………’in trafik kazası sonucu 13/07/2019 tarihinde vefat ettiğini, geride mirasçı olarak müvekkili …….. ile müşterek çocuk …….’in kaldığını, murisin sağlığında 0(532)…………. numaralı GSM hattını ABD menşeli A. marka cep telefonu ile kullanmakta olduğunu, GSM hattının murisin ölümü üzerine kullanıma kapatıldığını. A. marka telefonlarda İ. isimli bulut bilişim sisteminin kullanıldığını ve cep telefonunda mevcut olan fotoğraf, video, ses kayıtları, medya dosyaları, dokümanlar, mailler, notlar gibi birçok verinin bu sistem üzerinde kayıtlı olduğunu, bu dokümanlara ise yalnızca A. kimliği ve şifresi ile erişilebildiğini, murisin kullandığı A. kimliğinin ………… @gmail.com” olduğunu ancak müvekkilinin bu İ. hesabına erişebilmesi için murisin şifresini bilmesi gerektiğim. GSM hattı kullanıma kapalı olduğu için hesaba erişemediğini, müvekkilinin bu İ. hesabına bağlı olan ve bu hesap vasıtası ile kontrol edilen terekeye konu olabilecek mal varlığının olduğunu bildiğini, hesapta e-ticaret sitesi hesabının, hediye çeklerinin ve kuponların olduğunun bilindiğini, cep telefonunda yer alan müvekkil ve oğlu ile birlikte çekilmiş yüzlerce fotoğraf ve videonun bulunduğunu,

Müvekkilinin yukarıda anlatılan taleplerinin karşılanması amacıyla A. T. ve Sat. Ltd. Şti. ile iletişime geçtiğini ancak firma tarafından müvekkiline mahkeme kararı sonrasında erişim izni sağlanacağı bilgisinin verildiğini, ilgili şirketin müvekkiline müteveffa eşinin mail hesabına bağlı İ. hesabına erişim izni vermek için;

– Müteveffanın A. kimliği ile ilişkili hesapların sahibi olduğuna,

– Müvekkilin, müteveffanın mirasçısı olduğuna,

– Müvekkilinin müteveffanın temsilcisi olduğuna ve mahkemece verilecek yetkilerinin. Elektronik Haberleşmenin Gizliliği Kanunundu kullanıldığı şekliyle ‘’yasal rıza” teşkil ettiğine,

– Müvekkilin müteveffaya ait A. hesaplarından kişisel tanımlama bilgi ve verileri içerecek şekilde kişisel verilerin alınabileceği hususunda mahkeme kararı istediğini, bildirerek mahkemece muris Z……….. ‘in terekesinin tespitine. A. İ. kimliğinin terekenin aktifinde kabul edilerek erişim sağlanması için ilgili şirketin taleplerinde bildirdiği hususlarda karar verilmesini talep etmiştir.

İSTİNAFA KONU KARAR: Mahkemece tensiben “davacının murise ait A. marka cep telefonunun İ. hesabındaki fotoğraf, video, ses kayıtları, medya dosyaları, maillara oluşmak için murisin terekesinin tespitine, İ. kimliğinin terekenin aktifinde kabul edilerek İ. hesabına ulaşılması için karar verilmesini talep ettiği, TMK’nın 589. maddesine göre tereke tespitinde murisin mal ve haklarının tespit edilmesinin amaçlandığı, murise ait cep telefonunda bulunan İ. hesabına erişilmesi ile murisin özel hayatının gizliliğinin ihlal edileceği, İ. hesabına erişilmeden cep telefonundan telefonda kayıtlı resimlere murisin mirasçıları tarafından ulaşılacağı, davacının talebinin tereke tespitine konu edilemeyeceği” kanaatine varıldığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş, bu karara karşı talep eden vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin gerekçesinin eksik ve yanlış olduğunu, İ. hesabına ve dolayısıyla yukarıda sayılan maddi ve manevi varlıklara mahkeme kararı olmadan erişilmesinin mümkün olmayacağını, bunun yanı sıra; özel hayatın gizliliği hakkı gerçek kişinin maddi ve manevi gelişimini koruyan bir hak olması sebebiyle önemli olduğunu ancak vasfını yitirmiş bir hakkın olamayacağını, dolayısıyla da salt ölmüş kişilere yönelik eylemlerin özel hayatlarının gizliliğine aykırılık oluşturamayacağını, vefat itibariyle kişiliğin sona ermesi sebebiyle yerel mahkemenin “özel hayatın gizliliğini ihlal” tespitinin hukuktan yoksun olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLER: Denizli 6 Noterliğinin 23/072019 tarih ve yevmiye no.lu veraset ilamı, taraf beyanı ve tüm dosya kapsamı.

GEREKÇE: Talep özünde terekenin tespitine ilişkindir. Mahkemece talebin reddine karar verilmesi üzerine talep eden vekili taralından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Terekenin tespiti Türk Medeni Kanununun 589. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 11/06/2019 tarih ve 2016/6394 Esas, 2019/5096 Karar sayılı ilamında terekenin tespitine ve korunmasına ilişkin yasanın bu düzenlemelerini yorumlamış, eldeki dosyada yol gösterici olması sebebi ile karar metni aynen alıntılanmıştır.

İlgili ilam şu şekildedir:

“Dava, Türk Medeni Kanununun 589. ve devamı maddelerinde yer olan “koruma önlemi” olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir.

Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe tereke paylaşılmadığı sürece islenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır.

Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek: diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmektir böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.

Bu itibarla mahkemece, resmi kurululardan murisin taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığına ilişkin bilgi istenmek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya murise borcu olan mirasçıların murisin malı durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle “Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 3 3’üncü maddesi gereğince: ölüm anı itibarıyla telekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilip hükümde gösterilmesi gerekir.

Somut olayda ise. mirasçılar tarafından miras bırakanın yurtdışındaki bankalarda hesaplarının olduğunun bildirilmesine karşın bu husus hiç araştırılmamış, miras bırakanın şirketlerinin malvarlıkları araştırılmamış, ayrıca miras bırakanın UYAP’tan taşınmazlarının sorgulanmasında mahkemece tespit edilenler dışında B. İli Y. ilçesi ….. parsel … ada … parsel. …. ada … parsel ve İ. İlçesi … ada … parsel sayılı taşınmazları bulunduğu, bunlardan …. parsel dışındakilerin 3402 sayılı Kanun gereği yenileme kadastrosu de oluşturulduğu anlaşılmıştır. Bu durumda yenileme kadastrosu ile oluşan parsellerin mahkemece tespit edilen taşınmazlar ile ilgisinin tespiti ve …. parselin de tapu kayıtlarının getirtilmesi ile terekenin tam olarak belirlenmesi gerekmektedir

Yazılı şekilde hükümde terekenin tespitine ilişkin bir hüküm kurulmamış olması ve terekenin tespitine ilişkin yetersiz araştırma ile yetinilmesi doğru görülmemiş, hu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.”

Alıntılanan Yargıtay ilamı çerçevesinde eldeki dosyada hiç bir araştırma yapılmaksızın talebin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmaktadır.

Bununla birlikte eldeki dosyada özel bir durumun söz konusu olduğu da açıktır. Zira talep eden müteveffanın “A. İ.” kimliğinin terekenin aktifinde olduğunun da tespitini talep etmiştir.

Gelişen teknolojilerin insan hayatını kolaylaştırması yanında bir kısım yeni kavramlar ve hukuki sorunlar yarattığı bilinen bir gerçektir. Bunların en başında da mülkiyet kavramının başkalaşımının geldiği söylenebilir.

Düne kadar mülkiyet kavramı menkul ve gayrimenkul mülkiyeti ile bir kısım sınırlı ayni haklar etrafında şekillenirken, son dönemde fikri mülkiyet kavramının gelişimi üzerine ilgili otoritelerce “Fikir ve Sanat Eserleri” mülkiyet hukuku çerçevesinde koruma altına alınmış, bu yönde bir kısım yasal düzenlemelere gidilmiştir.

Ancak çağımızın kaçınılmaz şekilde dijitalleşen hayat tarzı karşısında dijital mal varlığına dair dijital mülkiyet ile ilgili henüz yasal bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir.

Yakın zamana kadar elektronik posta hesapları, sosyal medya hesapları ve benzen dijital uygulamalar yalnızca kişisel kullanıma yönelik olup maddi bir değer taşımazken günümüzde bu hesapların reklam gelirleri elde edilen maddi bir karşılığı olan hesaplar halini alabildiği gibi, yine sosyal medya hesaplarının ve dijital para cüzdanlarının bağlı olduğu e posta hesaplarının da artık kişisel kullanımı aşıp ticari değeri olan dijital mal varlığı kapsamına girmeye başladığı anlaşılmaktadır.

Bu konuda Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Yasemin Maraşlı DİNÇ’in http:.//tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m20l9-142*1849 adresinde yayınlanan makalesinden yararlanılarak katıldığımız bir kısım tespitlerinin altının çizilmesi anlamında alıntılama yapılmıştır.

“Teknolojinin, dolayısıyla da internetin bu denli gelişmesi sonucunda sosyal medya kullanımı hayatımızın ayrılmaz bir parçası halini almıştır. Artık bir kısım insan, sosyal medya platformları aracılığıyla maddi kazanç elde etmeye dahi başlamıştır. Özellikle son zamanlarda “YouTuber” olarak nitelenmeye başlanan insan sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Öte yandan “Facebook ” veya İnstagram ’’ hesapları üzerinden, bir meslek icra edercesine satış yaparak yahut genellikle takipçi sayısı fazla olanların kişisel sayfalarında reklamlar yaparak maddi kazanç elde etmeleri sıradan hale gelmiştir.

Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkan dijital mal varlığı veya dijital miras kavramları ise ülkemiz hukuk sistemi içerisinde çok yaygın bir kullanıma sahip değildir. Türk kanunlarında bu konuda yasal düzenlemeler de henüz mevcut değildir. Bunun yanında konu Türk hukuk öğretisinde de uygulamada bir sorun olarak ortaya çıkmamasından olsa gerek, yeterli derecede incelenmemiştir. ”

Dijital malvarlığı kavramı, videolar, fotoğraflar, e-postalar, kişisel sosyal medya hesaplan gibi elektronik olarak depolanan ve yalnızca dijital formda bulunan diğer varlıklar anlamına gelmektedir Ancak dijital dünyanın sürekli değişmesine bağlı olarak dijital malvarlığının nelerden oluştuğu net olarak belirlenememektedir.”

Dijital miras ise bu tür soyut malvarlığı değerlerinin mirasçılara intikal etmesi, mirasa konusu olmasıdır.”

Aynı makalede değinildiği üzere mirasta intikal prensiplerinin kanunda şekil bulmuş hali olan TMK m. 599/2 hükmünde; “Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar” denilmektedir.

Murisin Dijital Mal Varlığı

Günümüzde murisin dijital mal varlığının yadsınamaz ve göz ardı edilemez bir gerçeklik olduğu, kripto para adı verilen ve uluslar arası ödemelerde dahi kullanılmaya başlanmış dijital sistemlerin var olduğu, yine astronomik reklam gelirleri sağlayan sosyal medya hesaplarının gün geçtikçe arttığı, aynı şekilde youtube ve benzeri dijital platformlarda salt reklam geliri ve hatta ücretli üyelik sistemi ile hizmet veren kanallar oluşturulduğu bir ortamda dijital mal varlığı ve dijital miras ile ilgili olarak yasal bir düzenleme bulunmadığı, bu konuda yasal bir boşluk bulunduğu değerlendirilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1. maddesi; “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.“ düzenlemesini içermektedir.

Murisin e posta hesabı ve buna bağlı olarak kullanılan sosyal medya hesapları, dijital cüzdan hesaplan vb. maddi değer ifade eden ve TMK’ nun 599. maddesi kapsamında terekesine dahil olup mirasçılarına intikali gereken dijital mal varlığının da tespitinin gerekeceği kanaatine varılmıştır.

Dosya özelinde bakıldığında, talep eden özellikle “………@gmail.com” hesabının murise ait olduğunun, yani müteveffanın A. kimliği ile ilişkili hesapların sahibi olduğunun ve müvekkilinin müteveffanın temsilcisi olduğunun ve mahkemece verilecek yetkilerinin, Elektronik Haberleşmenin Gizliliği Kanunu’nda kullanıldığı şekliyle “yasal rıza” teşkil ettiğinin tespitini istemektedir.

……..@gmail.com hesabının müteveffaya ait olup olmadığı hususu teknik bir konu olup mahkemece ancak bilirkişi raporu alınarak tespit edilebileceği açıktır. Bunun tespitinden sonra ise talep edenin ilgilinin temsilcisi olduğu ve bu bilgilerin verilmesinin Elektronik Haberleşmenin Gizliliği Kanununa aykırılık teşkil edip etmeyeceği hususu hukuki bir değerlendirme gerekecektir.

Sonuç olarak, mahkemece tespit talebi gereğince murisin ölüm tarihi itibariyle tüm aktif ve pasif mal varlığının tespiti ve bu minvalde dijital mal varlığının terekesine dahil olması gerektiği nazara alınarak dijital terekesinin de tespiti yapılarak araştırma ve inceleme sonucunda bir karar verilmesi gerekirken, ölü kişinin e posta hesabının özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilerek talebin reddine karar verilmiş olması hatalı olmuştur.

İzah olunan gerekçeler karşısında talep eden vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nun 353/l-a.6 maddesi gereğince kaldırılması gerektiği değerlendirilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.

HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle:

1- Talep eden vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun. KABULÜ ile, Denizli 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin …………… ve 2020/… Tereke Esas 2020/…. Tereke Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/( 1 ) -a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA.

2- Dosyanın. Dairemiz kararına uygun şekilde yemden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

3-Kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına,

4- Talep eden vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, istek halinde yatırana iadesine,

5- Talebin niteliği gereği istinaf masraflarının talep eden üzerinde bırakılmasına,

6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1 )-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.

Polis memuruna hakaret suçu emsal yargıtay kararı, ağır eleştiri ve kaba hitap tarzı, polis memuruna hakaret beraat emsal karar, adana ceza avukatı

Polis Memuruna Hakaret Suçu

Bu makalemizde polis memuruna hakaret suçu nu örnek bir yargıtay kararı ile birlikte inceleyeceğiz. Tüm hakaret suçlarında olduğu gibi polis memuruna hakaret suçu nda da ağır eleştiri hakaret ayrımının net olarak yapılması gerekir. Özellikle polis memuruna hakaret suçu beraat kararının söz konusu olabilmesi için, sarf edilen sözlerin ağır eleştiri mi yoksa hakaret boyutunda mı olduğunun tetkiki gerekir. Konuyu Türk Ceza Kanunu kapsamında ele aldıktan sonra, dilekçemizin sonunda verdiğimiz polis memuruna hakaret emsal yargıtay kararı nın ağır eleştiri ve kaba hitap tarzı kavramını somutlaştıracağı kanaatindeyiz.

Polis Memuruna Hakaret Suçu

Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 1. fıkrasında hakaret suçu “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” olarak yer bulmuştur.

Yine Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 2. fıkrasında ise polis memuruna hakaret suçu için de geçerli olan suçun nitelikli hali düzenlenmiştir. Maddeye göre; “Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı … işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.”

Dolayısıyla görevi başındaki kamu görevlisine görevinden dolayı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı bit yıldan az olamaz. Polis memuruna hakaret suçu nda da eğer suç polis memuruna görevinden dolayı yapılan bir hakaretten kaynaklanıyorsa bu maddenin tatbiki gerekir.

Polis Memuruna Hakaret Suçu Emsal Yargıtay Kararı

Ancak hakaret suçunun tüm hallerinde olduğu gibi, polis memuruna hakaret suçunda da sarf edilen sözlerin hakaret mi yoksa ağır eleştiri mi olduğunun değerlendirilmesi gerekir. Aşağıda yer verdiğimiz Yargıtay 18. Ceza Dairesi‘nin kararında, sanığın, müşteki polis memurlarına söylediği kabul edilen “dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giyince aslan kesiliyorsunuz siz zaten polis olmasaydınız bir işe yaramazdınız” şeklinde, ağır eleştiri ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerinde hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığına karar verilmiştir. Dolayısıyla sanık hakkında polis memuruna hakaret suçu beraat kararı verilmiştir.

Polis Memuruna Hakaret Suçunda Ağır Eleştiri

YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ
2015/38958 ESAS
2017/10366 KARAR
05/10/2017 TARİH

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi

SUÇ : Hakaret

HÜKÜM : Mahkumiyet

KARAR :

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak; Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.

Olay günü sanığın, müşteki polis memurlarına söylediği kabul edilen “dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giyince aslan kesiliyorsunuz siz zaten polis olmasaydınız bir işe yaramazdınız” şeklinde, ağır eleştiri ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerinde hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05/10/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Adana ceza avukatı olarak, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, TCK ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen suçların soruşturma aşamasından infaz aşamasına kadar tüm işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Adana Ceza Avukatı olarak kaleme aldığımız “Hakaret Suçu Şikayet Dilekçesi Örneği”ne buradan, “Facebook Üzerinden Hakaret Suçu”nun incelendiği makalemize buradan ulaşabilirsiniz

Maske Takmama Cezasının İptali Emsal Karar

Maske takma yükümlülüğüne aykırı davranış halinde Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 282. maddesine göre idari para cezası verilebilmektedir. Maske takma yükümlülüğünün ihlali sebebiyle kesilen idari para cezasının iptaline dair emsal karar bu makalemizde paylaşılmaktadır. Maske takmama cezasının iptali emsal karar da Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2020/4354 Esas, 2020/14250 Karar ve KYB-2020/75964 tebliğname numaralı 09.11.2020 tarihli kararından hareketle, sokağa çıkma yasağı tedbirinin Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nda düzenlenen tedbirlerden olmadığı, dolayısıyla bu Kanun’a göre ceza tesis edilemeyeceğine karar vermiştir.  Maske takmama cezasının iptali emsal karar aşağıda yer almaktadır. Söz konusu emsal kararın verilmesinde emeği bulunan meslektaşlarımıza bir teşekkürü borç biliriz.

Maske Takmama Cezasının İptali Emsal Karar

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

 

Boşanma sonrası fiilen yaşam ölüm aylığı iadesi, boşandığı eşiyle fiili yaşama devam edilmesi nedeniyle ödenen ölüm aylığının tahsili, delil

Boşandığı Eşiyle Fiili Yaşama Devam Edilmesi Nedeniyle Ödenen Ölüm Aylığının Tahsili

Boşanma sonrası ölüm aylığı kesilmemesi için eşlerin fiilen yaşam a devam ettiği sıklıkla gözlemlenmektedir. Bu şekilde, ölüm aylığı almak için muvazaalı boşanmalara Kanun izin vermemektedir. Kurum boşandığı eşiyle fiili yaşama devam edilmesi nedeniyle ödenen ölüm aylığının tahsili amaçlı dava açabilmekte ve icra takibi yapabilmektedir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2020/1602 Esas, 2020/6026 Karar, 14/10/2020 Tarihli kararında boşandığı eşiyle fiili yaşama devam edilmesi nedeniyle ödenen ölüm aylığının tahsili amaçlı açılan davada toplanması gereken deliller ile ilgili önemli bir karar vermiştir.

Boşandığı Eşiyle Fiili Yaşama Devam Edilmesi Nedeniyle Ödenen Ölüm Aylığının Tahsili

YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
ESAS NUMARASI: 2020/1602
KARAR NUMARASI: 2020/6026
KARAR TARİHİ: 14.10.2020

Boşandığı Eşiyle Fiili Yaşama Devam Edilmesi Nedeniyle Ödenen Ölüm Aylığının Tahsili Amacıyla Yapılan İcra Takibine Vaki İtirazın İptali Ve İcra İnkar Tazminatı İstemi

Özeti: Hakkında verilen boşanma kararı kesinleşen davacıya, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca kesildiği anlaşılmaktadır. Davalı ve boşandığı eşinin aynı tarihte Tıp Merkezinde aynı hekime muayene oldukları ve adlarına aynı hekim tarafından ilaç reçete edildiği, söz konusu ilaçları aynı eczaneden satın aldıkları, yine bozma sonrası boşanılan eşin boşandıktan sonra Trabzon adresinde yapılan emniyet araştırmasında gerek davalının gerekse eşinin 2003 yılından sonra bir daha bu adrese gelmedikleri dolayısıyla eşin bu adreste oturmadığının tespit edildiği, yine davalı ve eşinin “… Mah. …. Sok. No:21/1 ….” adresini 2009 yılına kadar her ikisinin de beyan etmiş olması, Kuruma ihbarda bulunan ve Mahkemece dinlenenin ihbar dilekçesindeki imzayı inkar etmemiş olması öte yandan Kuruma ihbardan sonra Mahkemedeki beyanını sonradan değiştirmesinin olağan olmadığı hususu da gözetilerek; Mahkemece, Kurum inceleme raporu ve eklerinin tamamı Kurumdan celbedilmeli, raporda soruşturma adresinde beyanı alındığı belirtilen ancak rapor ekleri mevcut olmadığından yazılı, imzalı beyanı alınıp alınmadığı anlaşılamayan kişinin imzalı beyanı olup olmadığı da değerlendirilmek suretiyle tüm bu delillerin değerlendirilmesi neticesinde hüküm kurulmalıdır.

Dava, hak sahibi konumundaki davalıya boşandığı eşiyle fiili birlikteliğine devam etmesi nedeniyle yersiz ödenen ölüm aylığının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Hakkında verilen boşanma kararı 09.05.2003 tarihinde kesinleşen davacıya, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla 506 sayılı Kanun kapsamında bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca kesildiği anlaşılmakta olup, Mahkemece yapılan yargılama sonunda yazılı biçimde hüküm tesis edilmiştir.

Eldeki davada, dava konusu dönem olan 17.10.2008-17.09.2012 arası döneme ilişkin olmak üzere, bozma sonrası dosya içine alınan davalı ve boşandığı eşine ait medula kayıtlarına göre, davalı ve boşandığı eşinin 05.11.2008 tarihinde Ö. Tıp Merkezinde aynı hekime muayene oldukları ve adlarına aynı hekim tarafından ilaç reçete edildiği, söz konusu ilaçları aynı eczaneden satın aldıkları, yine bozma sonrası boşanılan eş …’ın boşandıktan sonra 02.12.2009-17.09.2012 tarihleri arasında oturduğunu beyan ettiği Trabzon adresinde yapılan emniyet araştırmasında gerek davalının gerekse eşinin 2003 yılından sonra bir daha bu adrese gelmedikleri dolayısıyla eşin bu adreste oturmadığının tespit edildiği, yine davalı ve eşinin “… Mah. …. Sok. No:21/1 ….” adresini 2009 yılına kadar her ikisinin de beyan etmiş olması, Kuruma ihbarda bulunan ve Mahkemece dinlenen …’nin ihbar dilekçesindeki imzayı inkar etmemiş olması öte yandan Kuruma ihbardan sonra Mahkemedeki beyanını sonradan değiştirmesinin olağan olmadığı hususu da gözetilerek; Mahkemece, Kurum inceleme raporu ve eklerinin tamamı Kurumdan celbedilmeli, raporda soruşturma adresinde beyanı alındığı belirtilen ancak rapor ekleri mevcut olmadığından yazılı, imzalı beyanı alınıp alınmadığı anlaşılamayan G.D. isimli kişinin imzalı beyanı olup olmadığı da değerlendirilmek suretiyle tüm bu delillerin değerlendirilmesi neticesinde hüküm kurulmalıdır.

O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.