Etiket: Aldatılan eş üçüncü kişiye tazminat davası açabilir mi

Aldatılan Eş Üçüncü Kişiye Tazminat

Aldatılan Eş Üçüncü Kişiye Tazminat Davası Açabilir Mi?

Aldatılan eş üçüncü kişiye tazminat davası açabilir mi sorusunun son yıllarda hukuk gündemi epeyce meşgul ettiği söylenebilir. Bu doğrultuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/4-1334 Esas, 2017/545 Karar ve 22.03.2017 tarihli kararı ile,  aldatan eş ile birlikte olan 3. kişiye karşı tazminat davası açılabilir kararı vermiştir. İlgili kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu kararında özetle, üçüncü kişinin sorumluluğunu, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girmesi nedeniyle ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle haksız fiilden kaynaklandığını içtihat etmiştir.

Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 49/2 maddesine göre de;  “Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

Akabinde yapılan eleştiriler ve Yargıtay’ın bu hususta farklı kararlar vermesi nedeniyle Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu 2017/5 E, 2018/7 K ve 06.07.2018 Tarih sayılı kararı ile aldatılan eş üçüncü kişiden tazminat isteyemez kararını vermiştir. Kurul kararında özetle üçüncü kişinin fiilinin haksız fiil niteliğinde olmadığına, sadece aldatmaya iştirak etmenin diğer eşle birlikte sorumlu tutulamayacağına hükmetmiştir. Kurul kararında salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylem nedeniyle manevi tazminat istenemeyeceğine karar vermiştir. İlgili kararın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Aldatılan Eş Üçüncü Kişiye Tazminat Davası Açabilir Mi?

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin son tarihli kararlarında da, aldatılan eş üçüncü kişiye tazminat davası açabilir mi sorusunun cevabının hayır olduğunu görüyoruz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/13236 E, 2019/1288 K sayılı 07.03.2019 tarihli güncel bir kararında; evli kişiyle bilerek birlikte olma halinin tek başına aldatmada üçüncü kişi bakımından manevi tazminat sorumluluğu doğurmayacağına karar vermiştir. Buna göre aldatılan eş üçüncü kişiye tazminat talebini yönlendiremez. Kararda emredici norma değil ancak ahlaka aykırı olan böylesi fiilin tazminat sorumluluğu doğurabilmesi için failin yani üçüncü kişinin aldatılan eşe bilerek zarar verme kastıyla hareket etmesi gerektiği, sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli olmadığına hükmetmiştir.

T.C. YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2016/13236
KARAR NO: 2019/1277
TARİH: 07.03.2019

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 07/11/2014 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının dava dışı eşin evli olduğunu bilmesine rağmen onunla birliktelik yaşayarak evliliğinin bitmesine neden olduğunu, bu durumun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalının davacının aile birliğinin yıkılmasına neden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. – 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.

Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. Söz konusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.

Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle. Bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun söz konusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için. aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden. müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.

Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez.

Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da söz konusu olamaz.

TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.

Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Sonuç olarak aldatılan eş üçüncü kişiye tazminat davası açamaz, manevi tazminat talebini yalnızca kendisini aldatan eşine yönlendirebilir diyebiliriz.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana boşanma avukatı olarak boşanma, velayet, nafaka, tazminat  işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. 

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.