Etiket: Adana Ceza Avukatı

Destekten yoksun kalma tazminatında desteğin kusuru destekten yoksun kalanlara yansıtılamaz, sigorta şirketi zmm destekten yoksun kalma tazminatı

Destekten Yoksun Kalma Tazminatında Desteğin Kusuru

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi, aşağıda yer verilen kararında destekten yoksun kalma tazminatında desteğin kusuru konusunda önemli bir karar vermiştir. Kararda, desteğin ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile ölmüş olsun, ölümün, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuran bir sonuç olduğuna ve bu durumda destekten yoksun kalma tazminatında desteğin kusuru nun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağına karar vermiştir. Kararda araç sürücüsünün veya işleteninin tam kusurlu olması halinde dahi 3.kişi konumunda olan destekten yoksun kalan kişilerin sigorta şirketinden tazminat isteme hakkına sahip olduğuna hükmedilmiştir.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatında Desteğin Kusuru

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2018/2171
Karar Numarası: 2020/3556
Karar Tarihi: 22.10.2020

DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINDA DESTEĞİN KUSURU DESTEKTEN YOKSUN KALANLARA YANSITILAMAZ

İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2018
NUMARASI : 2016/329 E. – 2018/155 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/10/2020

Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeninin oğlu …’in sevk ve idaresinde olan ve davalı … nezdinde de ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın karıştığı 28/07/2014 günlü trafik kazasında davacının oğlu … ile birlikte … de hayatını kaybettiğini, sürücü …’in kazanın meydana gelmesinde kusurlu olmasına rağmen desteğin kusurunun 3. Kişi olan vekil edenine yansıtılamayacağını ileri sürerek, kaza sonucunda hem oğlunu hem de iki torununu kaybeden davacının bu üç kişinin desteğinden yoksun kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 1.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş, 26/12/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de istek miktarını 58.879,09-TL ‘ye çıkarttıklarını açıklamıştır.

Davalı … vekili cevabında özetle; dava konusu kazaya karıştığı ileri sürülen … plaka sayılı aracın, 13/08/2013-13/08/2014 tarihleri arasını kapsar biçimde vekil edeni şirket nezdinde ZMM sigortalı olduğunu, kusur durumunun ve destekten yoksun kalındığının usulüne uygun şekilde kanıtlanması gerektiğini, sorumlulukları yoluna gidilecek olur ise tazminat hesaplamasının 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartlar’a göre hesaplama yapılmasını, olayda hatır taşıması olup olmadığını ve davacıların müterafik kusurlu bulunup bulunmadığının da gözetilmesini istediklerini açıklayarak davaya karşı koymuştur. Mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller, olayla ilgili olarak Sivrihisar C. Başsavcılığınca yürütülen soruşturma evrakları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek , talep konusu kazanın oluşumunda davacının oğlu olan …’in tam kusurlu olduğu belirlenmiş ise de, görülmekte olan dava bakımından 3.kişi konumunda bulunan davacıya destek sürücünün kusurunun yansıtılamayacağı görüşünden hareketle, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda;

“1- Davacının, müteveffa …’in yönünden ileri sürdüğü destekten yoksun kalma talebinin 26/12/2017 harçlandırma tarihli talep artırım dilekçesinde belirtilen miktar üzerinden kabulü ile 58.879,09-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan 23/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline,

2- Davacının müteveffa … ve müteveffa … yönünden ileri sürdüğü destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine,” karar verilmiştir. Karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM sigortası genel şartlarına göre; talebin teminat dışı olduğu halde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/11/2017 tarih, 2017/-1315 -2017/1239 sayılı konuyla ilgili içtihadın göz ardı edilmesi sonucunda, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçim ve şekilde vekil edeni sigorta şirketinin sorumluluğu yoluna gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu hususuna yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkindir. Görülmekte olan davada, talebin dayanağını oluşturan kaza, 28/07/2014 tarihinde meydana gelmiş olup; kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yasal mevzuat ve HGK kararları ile Yargıtay özel dairesinin yerleşmiş uygulamaları dikkate alındığında; sürücü-işleten destek ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile ölmüş olsun, ölüm, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuran bir sonuç olduğundan;  destekten yoksun kalma tazminatında desteğin kusuru nun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağı, araç sürücüsünün veya  işleteninin tam kusurlu olması halinde dahi 3.kişi konumunda olan destekten yoksun kalan kişilerin sigorta şirketinden tazminat isteme hakkına sahip olduğu konusunda Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 16/04/2019 gün 2016/10995 Esas-2019/4807 Karar sayılı emsal içtihadından görüleceği üzere, duraksamamak gerekir.

Bu durumda, mahkemece, talebin aracın ZMM sigortacısı olan davalı … şirketinin sorumluluğu kapsamında kaldığı kabul edilerek, yazılı biçim ve şekilde karar verilmiş olmasında herhangi bir yanılgı bulunmadığı gibi, başka bir olay, durum ve hukuki ilişkiye ait bulunan HGK’nın 01/11/2017 gün 2017/1315 Esas-2017/1239 Karar sayılı ilamındaki belirlemelerin somut olayda uygulanamayacağının da açık olmasına göre davalı … vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usûl ve yasaya uygun … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2018 tarih ve 2016/329 E. – 2018/155 K. sayılı kararına karşı davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalıdan alınması gerekli 4.022,03-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından istinaf başvurusu sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.006,00-TL’nin düşümü ile kalan 3.016,03-TL harcın davalı …Ş’den alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

2021 yılı tanıklık ücreti, 2021 tanıklık ücreti tarifesi belli oldu, hmk tanık ücreti, cmk tanık ücreti, tanıklık ücreti nedir, adana avukat, nereden alınır

2021 Yılı Tanıklık Ücreti

2021 yılı tanıklık ücreti belli oldu. 24/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan tarifeye göre 2021 yılı tanıklık ücreti “Tanığa, tanıklık nedeniyle kaybettiği zamanla orantılı olarak günlük 25,00 ilâ 50,00 Türk Lirasına kadar ücret ödenir” olarak belirlenmiştir. Bu sırada şunu da belirtmek gerekir ki tarifeye göre 2021 yılı tanıklık ücreti hiçbir vergi, resim ve harç alınmaksızın ödenir.

Tanıklık ücreti ile ilgili olarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu‘nda birbirine benzer düzenlemeler mevcuttur. Dolayısıyla tanık ister hukuk mahkemesinde ister ceza mahkemesinde dinlensin adı geçen tarifede 2021 yılı için tanıklık ücreti ne hak kazanır.

HMK Tanıklık Ücreti

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tanığa ödenecek ücret ve giderler” başlıklı 265. maddesi hukuk mahkemesi hmk tanıklık ücreti ile ilgili olarak “Mahkeme tarafından çağrılan tanığa, her yıl Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarifeye göre, kaybettiği zaman ile orantılı bir ücret verilir. Tanık hazır olmak için seyahat etmek zorunda kalmışsa yol giderleri ile tanıklığa çağrıldığı yerdeki konaklama ve beslenme giderleri de karşılanır. Birinci fıkra hükmüne göre ödenmesi gereken ücret ve giderler, hiçbir vergi, resim ve harca tabi değildir.” hükmüne amirdir.

CMK Tanıklık Ücreti

Yine paralel biçimde Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “Tanığa verilecek tazminat ve giderler” başlıklı 61. maddesi ceza mahkemesi cmk tanıklık ücreti ile ilgili olarak; “Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrılan tanığa. her yıl Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarifeye göre kaybettiği zaman ile orantılı bir tazminat verilir. Tanık hazır olmak için seyahat etmek zorunda kalmışsa, yol giderleriyle tanıklığa çağrıldığı yerdeki ikamet ve beslenme giderleri de karşılanır. Birinci fıkra hükmüne istinaden ödenmesi gereken tazminat ve giderler, hiçbir vergi, resim ve harç alınmaksızın, ödenir” hükmüne amirdir.

Adana Avukat

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

şikayetten vazgeçme dilekçesi, şikayetten vazgeçme halinde verilecek karar, dilekçe örneği, nasıl yapılır, şikayetten vazgeçme nasıl yapılır

Şikayetten Vazgeçme Dilekçesi

Şikayetten vazgeçme en basit anlatımıyla sanık veya şüpheli hakkındaki şikayetin geri alınmasıdır. Şikayetten vazgeçme dilekçesi ile yapılabileceği gibi dilekçe yerine soruşturma aşamasında kolluk vasıtasıyla verilecek bir beyan ile veya kovuşturma aşamasında mahkemeye verilecek bir beyan ile de yapılabilir. Ancak şikayetten vazgeçme dilekçesi vermeden önce şikayetten vazgeçmeden sonra yeniden şikayetçi olunamayacağının iyi değerlendirilmesi gerekir. Soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçme dilekçesi verilmesi veya şikayetten vazgeçme beyanında bulunulması halinde şüpheli hakkındaki soruşturma sona erer. Kovuşturma aşamasında ise şikayetten vazgeçme dilekçesi sanık hakkındaki kamu davasının şikayet yokluğu sebebiyle düşme kararı verilmesini sağlar.

Şikayetten vazgeçme dilekçesi ancak takibi şikayete bağlı olan suçlarda sonuç doğurur. Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.

Şikayetten vazgeçme kabule bağlı mı dediğimiz zaman şikayetten vazgeçme dilekçesi nin sonuç doğurmasının sanığın kabulüne bağlı olduğunu söyleyebiliriz Yani sanık şikayetten vazgeçmeyi kabul ederse düşme kararı verilir, ancak sanık vazgeçmeyi kabul etmez davaya devam olunarak masumiyetinin ispatlanmasını ve beraat kararı verilmesini isterse şikayetten vazgeçmeye rağmen yargılamaya devam edilir.

Şikayetten Vazgeçme Dilekçesi

ADANA … ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE

ŞİKAYETÇİ : ………………………………

VEKİLİ : Av. Selce MARAŞ BÜKEN

SANIK : ………………………………

KONU : Şikayetten vazgeçme dilekçesi nin arzıdır.

AÇIKLAMALARIMIZ

Sayın Mahkemenizin yukarıda esas numarası verilen dosyasında her ne kadar sanık …………… hakkında müvekkilin şikayeti üzerine ……………….. suçundan yargılaması devam etmekteyse de, müvekkilin bu husustaki talimatı ve yetkilendirmesi doğrultusunda şikayetimizden vazgeçiyoruz.  İstemimiz doğrultusunda işlem yapılmasını saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.

Şikayetçi Vekili
Av. Selce MARAŞ BÜKEN

Adana ceza avukatı olarak, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, TCK ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen suçların soruşturma aşamasından infaz aşamasına kadar tüm işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Polis maske takmama cezası veremez, Yargıtay 19. Ceza Dairesi, emsal karar, maske cezası karar tam metin, adana ceza avukatı, maske cezasını kim verir

Polis Maske Takmama Cezası Veremez

Bu makalemizde son günlerde gündem olan Yargıtay 19. Ceza Dairesi‘nin polis maske takmama cezası veremez olarak özetlenebilecek kararının ta metnine yer vereceğiz. Yargıtay 19. Ceza Dairesi ilgili kararında polis maske takmama cezası veremez derken aynı zamanda Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereği kararların icra yetkisinin Valilerde olduğunu, bu nedenle maske takmama cezasının ancak Vali tarafından tesis edilebileceğine hükmetmiş, yetkili idari mercii de göstermiştir.

Polis Maske Takmama Cezası Veremez

YARGITAY
19. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2020/4354
Karar Numarası: 2020/14250
Karar Tarihi: 09.11.2020

MASKE TAKMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNE UYMAMAK SURETİYLE GERÇEKLEŞEN EMRE AYKIRI DAVRANIŞ KABAHATİ NEDENİYLE ANCAK VALİ TARAFINDAN İDARİ YAPTIRIM KARARI TESİS EDİLEBİLECEĞİ

Özeti: Kabahatler Kanunu’nun ilgili maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere, emre aykırı davranış kabahati dolayısıyla verilecek idari para cezasına ancak emri veren makamca karar verilebilir. İdare hukukunda yetki, kamu düzenine ilişkin bir konudur. İdareye kanunlarla verilen karar alma yetkisinin bir başka kurum veya kişiye devredilmesi, ancak ve yine Kanunun açıkça izin verdiği konular hakkında ve kanunda gösterilen usul ve esaslar çerçevesinde yapılabileceği kabul edilmektedir Öte yandan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun ilgili maddesinde, Umumi Hıfzıssıhha Meclislerince alınacak kararların icra yetkisi Valilere verilmiştir. Bu nedenlerle; kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlık açısından, maske takma tedbirine/yükümlülüğüne uymamak suretiyle gerçekleşen emre aykırı davranış kabahati nedeniyle ancak Vali tarafından idari yaptırım kararı tesis edilebileceği değerlendirilmiştir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesine aykırı davranmak eyleminden dolayı K1 hakkında 392,00 Türk Lirası idari para cezası uygulanmasına dair Bolu İl Emniyet Müdürlüğünün 20/05/2020 tarihli ve 2020/898 sayılı idari yaptırım kararına karşı yapılan başvurunun kabulü ile idari para cezasının kaldırılmasına ilişkin Bolu Sulh Ceza Hâkimliğinin 29.06.2020 tarihli ve 2020/1604 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 25.08.2020 gün ve 2020 – 10393 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.09.2020 gün ve KYB. 2020/75964 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre, somut olayda Ankara ilinde yaşayan kabahatlinin ailesini ziyaret etmek amacıyla gittiği Bolu ilinde Bolu Valiliği önünden İzzet Baysal Caddesine giriş yapmak istediği sırada bekçiler tarafından durdurularak maskesiz sokağa çıktığı gerekçesiyle hakkında düzenlenen idari yaptırım kararına karşı maske takma zorunluluğu olduğunu bilmediği, bu konuda kendisine herhangi bir uyarı da yapılamadığından bahisle yapmış olduğu itiraz üzerine, Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda ”Anayasanın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasının düzenlendiği, yine Anayasanın 19. maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliğinin düzenlendiği, hiç kimsenin hürriyeti ve güvenliği mahkeme kararı olmadan kısıtlanamayacağı, zorunlu hallerde kısıtlansa bile 24 saat içinde hakim onayına sunulması gerektiğinin düzenlendiği, 1593 sayılı Umumi Hıfzı Kanununun 64. maddesinde salgın hastalıklara ilişkin tedbirlerin düzenlendiği, bu tedbirlerin hiçbirinde maske takma zorunluluğunun olmadığı, böyle bir zorunluluk olduğu kabul edilse bile Anayasamızın 2. Maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sosyal hukuk devleti olduğunu öngördüğü, sosyal devlet olma ilkesinin ise ekonomik olarak bir yükümlülük getirildiğinde bu yükümlülüğün devletçe karşılanmasını gerektirdiği, yine Anayasamızın 56. maddesi sağlığın korunmasını devletin ödevi olarak gösterdiği, maske takmanın amacına uygun olarak kullanılması halinde 4 saat süre ile aynı maskenin kullanılabileceği dolayısıyla ortalama bir insanın günde ev dışında 3 tane maske değiştirmesi gerektiği bunun da kişiye belirli bir maliyet külfet getirdiği, yine Anayasanın 73. maddesi gereği mali yükümlülüklerin ancak kanunla konulup kanunla kaldırılabileceği, hem sosyal devlet olma ilkesi, hem de getirilen zorunluluğun mali külfet getirmesi gereği devletin kişi başına her gün üç tane maske sağlama zorunluluğu olduğu, anılan Anayasa ve yasa maddeleri gereği olduğu” gerekçesi ile Kabahatler Kanununun 28. maddesinin 8/b bendi uyarınca itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 66/1. maddesinde ” İl genel kurulu veya idare kurulları yahut en büyük mülkiye amirleri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ veya ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler, mahallî mülkî amir tarafından Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi hükmü uyarınca cezalandırılır.” ve 11/C maddesinde yer alan” İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır. Bu hususta alınan ve ilan olunan karar ve tedbirlere uymıyanlar hakkında 66 ncı madde hükmü uygulanır” ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesinde yer alan, ” Yetkili makamlar tarafından adli işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.” ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 64. maddesinde ” 57 nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde o hastalığın veya her hangi bir hastalık şeklinin memleketin her tarafında veya bir kısmında ihbarı mecburi olduğunu neşrü ilâna ve o hastalığa karşı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır.” ve 282. maddesinde, “Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, ikiyüzelli Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.” şeklindeki düzenlemeler ile,

Bolu Valiliği Umumi Hıfzıssıhha Meclisinin 03/04/2020 tarihli ve 20 sayılı kararının 8. maddesinde ”Sosyal hareketliliği azaltmak suretiyle pandemi yayılım hızını düşürmek üçün alınan tedbirler kapsamında, ilimizin en işlek caddelerinden olan İzzet Baysal caddesi, Cumhuriyet caddesi gibi yayaların daha fazla bulunduğu yerlerde, kolluk kuvvetleri ve belediye zabıtası marifetiyle caddelerin başlangıç ve sonlarında personel, yine cadde boyunca devriye bulundurularak denetlemek suretiyle, yürüyüş gezinti vb amaçlı giriş ve çıkışların 15 gün süreyle durdurulmasına, sadece zorunlu (şahsen günlük takip edilmesi gerekli işlerinin takibi ve ihtiyaçlarının karşılanması gibi) işi olanların giriş çıkış yapmasına müsaade edilmesine, giriş çıkış yapanların mutlaka maske takmalarının sağlanmasına, Sağlık Müdürlüğünce ilgili kurumlarla koordineli olarak caddelerin iki ucunda ateş ölçer cihazların bulundurulmasına ve kullanılmasına, ” şeklinde yer alan düzenleme uyarınca söz konusu cadde üzerinde giriş çıkış yapanların mutlaka maske takmalarının sağlanmasına ve bu kararların uygulanmasında ihmal ve kusurlu görülenlere Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282. maddesi gereğince idari para cezası verilmesi şeklinde işlem yapılması gerektiğinin düzenlendiği,

Anılan kanuni düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kamu güvenliği ve genel sağlığın korunması amacıyla hukuka uygun olarak verilen emir ve kararlara aykırı hareket edenler hakkında 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesi uyarınca idari para cezası uygulanacağı, bu kapsamda il sınırları içinde kamu sağlığının korunması için vatandaşlar hakkında maske takılması da dahil olmak üzere maddi külfet getiren düzenlemelerin de bu kapsamda yapılabileceği gözetilmeden, Bolu Sulh Ceza Hakimliğince yapılan inceleme sonucunda maske takmanın amacına uygun olarak kullanılması halinde 4 saat süre ile aynı maskenin kullanılabileceği, dolayısıyla ortalama bir insanın günde ev dışında 3 tane maske değiştirmesi gerektiği, bunun da kişiye belirli bir mali külfet getirdiği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Hakimlik gerekçesinin herhangi bir bilimsel veriye dayanmayan soyut değerlendirmeden ibaret olduğu, bu yöndeki bir yorumun benzer bir olaya ilişkin olarak inceleme yapan farklı hakimlere göre de günlük bir ya da daha fazla maske takılması gerektiği şeklinde subjektif değerlendirmelere sebebiyet verebileceği anlaşılmakla, idari para cezası karar tutanağına karşı yapılan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Kanun yararına bozmaya konu edilen karara esas somut uyuşmazlıkta; 20.05.2020 tarihinde, Bolu İli İzzet Baysal Caddesi G. Pasajı önünde, maske takma zorunluluğunu ihlal ettiği iddia edilen başvuran hakkında, 03.04.2020 tarihli 20 sayılı İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisi Kararı’nın 8. maddesi ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi gereğince, kolluk görevlileri tarafından 392,00 TL idari para cezası uygulanmıştır.

Başvuranın dilekçesinde; Bolu iline ailesini ziyaret için misafir olarak Ankara’dan geldiğini, İzzet Baysal Caddesi’nde yürürken durdurulduğunu, maskesi olmadığı için bir uyarı yapmadan ceza kesildiğini, keza bu caddeye girerken de maske takma zorunluluğunu belirten bir uyarı görmediğini beyanla idari para cezasının iptalini istediği görülmektedir.

Bolu Sulh Ceza Hakimliğince, İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak idari yaptırıma dair dosya ve tebliğ evrak istenmesi, ilgili idarece olay (kabahat) tutanağı, idari yaptırım karar tutanağı ve eklerinin gönderilmesi üzerine; dosya üzerinden verilen kararda (özetle);

Anayasa’nın 13. maddesi gereği temel hak ve hürriyetlerin, Anayasa’nın ilgili maddelerinde yazılı sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabileceği, buna göre; maske takma zorunluluğuna dayanak olarak gösterilen 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda yer alan yasakların içerisinde maske takma zorunluluğunun bulunmadığı, öte yandan sağlığın korunmasının Anayasa’nın 56. maddesine göre devletin ödevi olduğu, maske takma zorunluluğunun hukuki dayanağı var kabul edilse bile, bilimsel olarak bir kişinin tek kullanımlık bir maskeyi en fazla 4 saat süreyle takabileceği, Anayasa’nın 2. maddesinde yazılı olduğu üzere, sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak kişilere ekonomik külfet yükleyen maske takma tedbirine hükmeden devletin, herkese günde üç adet maske temin etme zorunluluğu olduğundan bahisle idari para cezasının kaldırılmasına karar verilmiştir.

I-) İLGİLİ MEVZUAT

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 27. maddesi;

“Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler.”

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 28. maddesi; “Umumi hıfzıssıhha meclislerinin mukarreratından mahalli vazifeler ve salahiyetler arasında bulunan işler vali veya kaymakam tarafından icra olunur ve istizana muhtaç olanlar kaymakamlıkça vilayetten ve vilayetçe Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinden sorulur.”

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun “Memleket dahilinde sari ve salgın hastalıklarla mücadele” başlıklı 57. maddesi;

“Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi – paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) – bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddıtifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak’ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir.”

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 64. maddesi;

“57 nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde o hastalığın veya her hangi bir hastalık şeklinin memleketin her tarafında veya bir kısmında ihbarı mecburi olduğunu neşrü ilâna ve o hastalığa karşı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır.”

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 72. maddesi;

“57 nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur:

1- Hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve müşahede altına vaz’ı.

2- Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikı.

3- Eşhas, eşya, elbise, çamaşır ve binaların ve fennen intana maruz olduğu tebeyyün eden sair bilcümle mevaddın fenni tathiri.

4- Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın itlafı.

5- Memleket dahilinde seyahat eden eşhasın icap eden mahallerde muayenesi ve eşyalarının tathiri.

6- Hastalığın sirayet ve intişarına sebebiyet veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men’i.

7- Dahilinde sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi.”

Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun “Ceza hükümleri” başlıklı 282. maddesi;

“(Değişik: 23/1/2008-5728/48 md.) Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, ikiyüzelli Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.”

5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Emre aykırı davranış” başlıklı 32. maddesi;

“(1) Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.

(2) Bu madde, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde uygulanabilir.

(3) 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526 ncı maddesine diğer kanunlarda yapılan yollamalar, bu maddeye yapılmış sayılır.” 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun “I – Valilerin hukuki durumları, görev ve yetkileri” başlıklı 9. maddesi;

“(Değişik birinci fıkra: 2/7/2018 – KHK/703/138 md.) Vali, ilde Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idari yürütme vasıtasıdır. Bu sıfatla: …

…Ç) (Değişik: 2/7/2018 — KHK/703/138 md.) Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve diğer mevzuatın verdiği yetkiyi kullanmak ve bunların yüklediği ödevleri yerine getirmek için valiler genel emirler çıkarabilir ve bunları ilan ederler.”

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 66/1. maddesi;

“(Değişik: 23/1/2008-5728/125 md.)İl genel kurulu veya idare kurulları yahut en büyük mülkiye amirleri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ veya ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler, mahallî mülkî amir tarafından Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi hükmü uyarınca cezalandırılır. (Ek cümle: 27/3/2015 – 6638/16 md.) Ancak, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini tehlikeye düşürecek toplumsal olayların baş göstermesi hâlinde vali tarafından kamu düzenini sağlamak amacıyla alınan ve usulüne göre ilan olunan karar ve tedbirlere aykırı davrananlar, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” hükümlerini içermektedir.

II-) GEREKÇE

Koronavirüsün sebep olduğu COVID-19 hastalığının; Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tüm dünyada yaygın bir şekilde insan sağlığını tehdit eden boyutlarda görülmesi üzerine pandemi ilan edilmesine neden olduğu, 2020 yılı Mart ayından bugüne kadar da hemen hemen tüm Türkiye’de bulaşıcı ve salgın hastalık olarak kabul ve ilan edildiği maddi bir vak’adır. Hastalığa yol açan koronavirüsün insandan insana solunum yoluyla ve kısa süreli temaslarda dahi hızla bulaşması nedeniyle, tüm dünyada ve ülkemizde insanların bir arada bulunduğu kapalı veya açık ortamlarda, hastalığın bulaşıcılığının azaltılması veya ortadan kaldırılması amacıyla pek çok değişik önlem ve tedbirlerin alındığı da bilinmektedir.

Ülkemizde toplum sağlığının korunması ile bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadele amacıyla hazırlanan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 06.05.1930 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1593 sayılı Kanun, tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla, gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken kuralları, alınacak tedbirleri düzenleyen temel bir kanun olmakla birlikte gerek ülke genelinde gerekse yerelde yetkili makamlarca alınacak tedbirlerin tüm muhataplar tarafındannuygulanmasında mer’idir.

Genel bir salgın tehlikesi gösteren COVID-19 hastalığı konusunda alınacak tedbirlerin ve bu meyanda tedbirlere uyulmaması halinde uygulanacak cezai yaptırımların neler olduğunu açıklamak için öncelikle özel norm (lex specialis) mahiyetinde hükümler içeren 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na bakılması gerekmekle birlikte;

1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde; ülke genelinde görüldüğünde ihbar edilmesi zorunlu salgın ve bulaşıcı hastalıkların tek tek sayılmak suretiyle (numerus clausus) açıkça yazıldığı, madde metninde “gibi, ve benzeri” şeklinde ifadelere yer verilmediği görülmektedir. Ancak aynı Kanun’un 64. maddesinde, 57. maddede sayılanlar dışında (başkaca) bir salgın veya bulaşıcı hastalık baş göstermesi halinde, bu hastalığın da salgın ve bulaşıcı bir hastalık olarak ilan edilmesi ve bu hastalığa karşı, yine aynı Kanun’da açıkça yazılı tedbirlerin alınması hususunda Sağlık Bakanlığının yetkili olduğu belirtilmektedir.

1593 sayılı Kanun’un 72. maddesinde, salgın ve bulaşıcı hastalıklardan birinin görülmesi veya şüphelenilmesi halinde uygulanabilecek tedbirler, yine sınırlı sayıda sayılmak suretiyle (numerus clausus) düzenlenmiştir. Ancak bu tedbirler arasında “maske takma tedbiri/yükümlülüğü” bulunmamaktadır.

1593 sayılı Kanun’un 282. maddesinde; bu Kanun’da yazılı yasaklara aykırı hareket edenlere veya zorunluluklara uymayanlara idari para cezası uygulanacağı düzenlenmiştir.

Dolayısıyla, salgın ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele kapsamında alınacak “maske takma tedbiri/yükümlülüğü”, 1593 sayılı Kanun’da açıkça düzenlenen bir zorunluluk olmadığı gibi bu tedbire aykırı hareket edilmesi de bu Kanunda sayılan bir yasak veya zorunluluk olmadığından;

“maske takma tedbirine aykırılık” eylemi nedeniyle 1593 sayılı Kanun’un 282. maddesinin uygulanması mümkün görülmemiştir.

Yukarıda izah edildiği üzere; dünya genelinde ve ülkemizde de salgın ve bulaşıcı bir hastalık olarak kabul ve ilan edilen COVID-19 hastalığına karşı alınacak “maske takma tedbirine/yükümlülüğüne” uyulmaması halinde buna aykırı davranan kişilere idari yaptırım uygulanıp uygulanamayacağına gelince;

1593 sayılı Kanun’un 27. maddesi kapsamında, Valinin başkanlığında toplanan ve yasal bir heyet olan il umumi hıfzıssıhha meclisleri, il genelinde genel sağlığı tehdit eden sakıncaların giderilmesi amacıyla gerek kamunun gerekse gerçek ve tüzel kişilerin salgınla mücadelede uyması gereken tedbirleri almaya yetkilidir.

1593 sayılı Kanun’da, İl Umumi Hıfzıssıhha Meclislerinin genel sağlığı tehdit eden sakıncaları gidermek için alabilecekleri tedbirlerin; Kanun’un 72. maddesinde sınırlı sayıda yazılı tedbir türleriyle sınırlandırılmadığı, ancak alınacak tedbirlerin Kanun’da yazılı çerçevede genel sağılığı tehdit eden sakıncaları gidermek maksadıyla tesis edilebileceği açıktır.

 

Bir il genelinde, solunum yoluyla çok hızlı şekilde insandan insana bulaşan COVID-19 hastalığının tespit edilmesi halinde, genel sağlığı tehdit eden sakıncalı bir durumla karşı karşıya kalındığının, dolayısıyla bu sakıncalı durumun giderilmesi amacıyla “maske takma yükümlülüğü” gibi tedbirlerin, Valinin başkanlığında toplanan il umumi hıfzıssıhha meclisleri tarafından alınabilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.

1593 sayılı Kanun’un 28. maddesi kapsamında, il umumi hıfzıssıhha meclisleri tarafından alınan bu kararların il genelinde icra edilmesi görevi illerde Valilere verilmiştir.

Valilerin, 1593 sayılı Kanun’un 28. maddesi ile kendilerine verilen icra görevini yerine getirmek ve bulaşıcı ve salgın hastalıkla mücadelede etmek amacıyla il umumi hıfzıssıhha meclisleri tarafından alınan tedbirleri ve bu tedbirlere uyulmaması halinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesinin uygulanacağını, gerek ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına gerekse il genelinde yaşayan halka usulüne uygun şekilde ilan etmesi – duyurması gerekmektedir.

5442 sayılı Kanun’un 66/1. maddesinde Valilerce kanunların verdiği yetkiye istinaden çıkarılan emirlere riayet etmeyenler hakkında 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi gereği idari para cezası uygulanacağı da açıkça hüküm altına alınmıştır.

Bu nedenlerle; il umumi hıfzıssıhha meclisi tarafından genel sağlığı tehdit eden sakıncaların giderilmesi maksadıyla alınmış olan “maske takma yükümlülüğü/ tedbirinin” Valiliklerce il genelinde icra edilmesi maksadıyla usulüne uygun şekilde duyurulması halinde;

“maske takma tedbiri/yükümlülüğüne” aykırı davrananlar hakkında 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi kapsamında “emre aykırı davranış” nedeniyle idari yaptırım uygulanmasının hukuken mümkün olduğu değerlendirilmiştir.

Uyuşmazlığa konu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, kabahat tarihinden 20.05.2020) önce, Bolu Valiliğince il umumi hıfzıssıhha meclisinin almış olduğu “maske takma tedbiri”nin ve buna uymayanların Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi çerçevesinde cezalandırılacağı hususlarının, il genelinde icra edilmesi maksadıyla usulüne uygun şekilde duyurulup duyurulmadığı anlaşılamamaktadır. Bu nedenle, Sulh Ceza Hakimliğince bu husustaki ilanı ispata yarayan evrakların, Valilik makamından sorulmasıyla dosyaya konulması gerekmektedir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesinde yazılı idari para cezası kararını kimlerin vermesi gerektiği hususuna gelince;

5326 sayılı Kanun’un 32. maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere, emre aykırı davranış kabahati dolayısıyla verilecek idari para cezasına ancak emri veren makamca karar verilebilir. İdare hukukunda yetki, kamu düzenine ilişkin bir konudur. İdareye kanunlarla verilen karar alma yetkisinin bir başka kurum veya kişiye devredilmesi, ancak ve yine Kanunun açıkça izin verdiği konular hakkında ve kanunda gösterilen usul ve esaslar çerçevesinde yapılabileceği kabul edilmektedir. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2009/918 E. 2013/2369 K. sayılı kararı) Öte yandan 1593 sayılı Kanun’un 28. maddesinde, Umumi Hıfzıssıhha Meclislerince alınacak kararların icra yetkisi Valilere verilmiştir. Bu nedenlerle; kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlık açısından, “maske takma tedbirine/yükümlülüğüne” uymamak suretiyle gerçekleşen “emre aykırı davranış” kabahati nedeniyle ancak Vali tarafından idari yaptırım kararı tesis edilebileceği değerlendirilmiştir.

III-) SONUÇ

Yukarıda yazılı mevzuat ve yapılan değerlendirmeler çerçevesinde; ilgili Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Valilik makamına maske takma tedbiri/yükümlülüğüne dair ilan evraklarının sorulmasıyla verilecek cevaba istinaden;

a-) Bolu Valiliği tarafından, il umumi hıfzıssıhha    meclisince      1593    sayılı Kanun’un 27. maddesi çerçevesinde alınmış olan “maske takma tedbiri/yükümlülüğü”ne dair kararın Kanun’un 28. maddesiyle verilen icra yetkisi kapsamında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun    66/1.    maddesi çerçevesinde Valilik tarafından usulüne uygun şekilde ilan edilmemiş olması halinde; idari para cezası karar tutanağında zikredilen karara istinaden uygulanan idari para cezasının şartları oluşmadığından ortadan kaldırılmasına,

b-) Bolu Valiliği tarafından,  il umumi hıfzıssıhha    meclisince      1593    sayılı Kanun’un 27. maddesi çerçevesinde alınmış olan “maske takma tedbiri/yükümlülüğü”ne dair kararın Kanun’un 28. maddesiyle verilen icra yetkisi kapsamında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 66/1.maddesi çerçevesinde Valilik tarafından usulüne uygun şekilde ilan edilmiş olması halinde ise; bu kez de idari para cezası kararının Vali tarafından tesis edilmesi gerekirken sadece kabahat (olay) tutanağını tutmakla görevli olan idari kolluk yetkilileri tarafından tesis edilmiş olması nedeniyle ortadan kaldırılmasına ve bu hususta süresi içinde yetkili Valilik  tarafından idari yaptırım işlemi uygulanması amacıyla kararın ve tutanağın ilgili idareye gönderilmesine,

Karar verilmesi gerekirken,

Sulh Ceza Hakimliğince, eksik incelemeye matuf subjektif değerlendirme ve yanılgılı gerekçelerle idari para cezasının iptaline karar verildiği anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği, yukarıda yazılı nedenlerle yerinde görüldüğünden, Bolu Sulh Ceza Hâkimliğinin 29.06.2020 tarihli ve 2020/1604 değişik iş sayılı kararının, Sulh Ceza Hakimliğince kabahat tarihinden (20.05.2020) önce yazılı emir ve idari para cezası kararını vermeye yetkili makam ve merciler açısından araştırma yapma yükümlülüğünden hareketle, CMK’nın 309/4-a. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre, kararı veren Sulh Ceza Hakimliği tarafından, gerekli inceleme ve araştırma sonucu müteakip işlemlerin yapılarak yukarıda yazılı sonuç başlığındaki ihtimallere göre yeni bir karar verilmesine, 09.11.2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

Adana Avukat

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Hakaret suçu dilekçe örneği, hakaret suçu şikayet dilekçesi, alenen hakaret, hakaret suçu nereye şikayet edilir, hakaret dilekçe örneği, nasıl yazılır

Hakaret Suçu Şikayet Dilekçesi

Hakaret suçu şikayet dilekçesi makalemizin sonunda verilecektir. Hakaret suçu şikayet dilekçesi örneği ne yer vermeden hakaret suçu nedir sorusuna kısa bir cevap vermekte fayda görüyoruz. Zira hakaret suçu şikayet dilekçesi nde suçun nitelikli halleri bakımından suçun nasıl işlendiği açıkça anlatılmalıdır. Yine hakaret suçu şikayet dilekçesi şikayetçi suçun işlendiğinin ispatına yarar tanık, kamera kayıtları, telefon kayıtları, mesaj kayıtları vb delillerini de dilekçesinde belirtmelidir.

Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesinde basit hakaret suçu tanımlanmıştır. Kanun’a göre Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak olarak tanımlanmıştır. Bu durumda fail üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatler nedeniyle veya kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Yine alenen hakaret edilmesi durumunda ceza altıda biri oranında artırılır.

Hakaret suçu şikayet dilekçesi ilgili yerin Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben yazılır ve  hakaret şikayet dilekçesi içeriğinde suçun nasıl işlendiğinin eksiksiz, duru ve somut bir anlatımla ele alınması oldukça önemlidir.

Hakaret Suçu Şikayet Dilekçesi

ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

ŞİKAYETÇİ : ………………………………

VEKİLİ : Av. Selce MARAŞ BÜKEN

ŞÜPHELİ : ………………………………

KONU : Hakaret suçu şikayet dilekçemizin arzıdır.

AÇIKLAMALARIMIZ

1.Müvekkil …….. adresinde eşi ve iki çocuğu ile ikamet etmektedir. Çocuklarından …………, …. yaşında diğeri ………… ise …. yaşındadır.

2. Müvekkil …/…/…… tarihinde evinde 2 saat kadar süren bir tadilat yaptırmış, tadilat işleri öğleden sonra 15:00 da başlamış 17:00 suları sona ermiştir. Tadilat işlemleri bittikten sonra evinde ailesi ile oturmakta olan müvekkilin kapısı çalmış, bir yandan zile basıp bir yandan kapıyı yumruklayan, alt kat komşusu ……….. tabir-i caizse müvekkilin evini basmıştır.

3. Şüpheli ………… müvekkilin kapıyı açmasıyla bağırarak içeri dalmış, müvekkilin küçük yaşta olan çocukları oldukça korkmuş ve ağlamaya başlamıştır. Müvekkil ve ailesi şüpheli …………’nın tadilattan rahatsız olduğunu insani biçimde değil küfür ve hakaretlerle anlatmaya başlaması üzerine neye uğradıklarını şaşırmıştır. Şüpheli müvekkile yönelik “.o…. çocuğu, bir daha o makine çalışırsa seni de çocuklarını da yaşatmam, ş…siz herif” gibi laflarla hakaret suçunu işlemiştir.

5. Şüphelinin hakaretlerini neredeyse tüm apartman duymuş olup, tanıklarımız aşağıda arz edildiği gibidir.

TANIKLARIMIZ: 

İsim soyisim – (TC: ………………) – Adres

İsim soyisim – (TC: ………………) – Adres

6. ………………………………………………………………………………………………………………………… Bu nedenler dahilinde Müvekkilin hem itibarına  hem de kişiliğine yapılan bu iftira nedeniyle  şüpheli  hakkında iş bu şikayette bulunmak zorunluluğumuz hasıl olmuştur.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda arz edilen ve re’sen ön görülecek hususlar neticesinde şüpheli hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Şikayetçi Vekili
Av. Selce MARAŞ BÜKEN

Adana ceza avukatı olarak, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, TCK ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen suçların soruşturma aşamasından infaz aşamasına kadar tüm işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

İftira suçu şikayet dilekçesi örneği, iftira suç duyurusu dilekçesi nasıl yazılır, iftira suçu nedir, adana ceza avukatı, adana iftira suçu avukat yardımı

İftira Suçu Şikayet Dilekçesi

İftira suçu şikayet dilekçesi bu suçtan ve iftiraya uğramaktan mağdur olan kişilerin sıklıkla yaptığı bir aramadır. Ancak iftira suçu şikayet dilekçesi örneği konusuna geçmeden önce, iftira suçu ile ilgili kısaca bilgi vermeyi daha sağlıklı görüyoruz. Daha ayrıntılı bilgilendirme yaptığımız “İftira Suçu Nedir?” başlıklı makalemizi buradan inceleyebilirsiniz. İftira suç duyurusu dilekçesi olarak kullanılabilecek örnek dilekçe makalemizin devamında yer almaktadır.

İftira suçu şikayet dilekçesi yazılmadan önce suçun unsurlarının oluşup oluşmadığını incelemekte fayda vardır. Dolayısıyla suçun kanuni tanımına bakmak gerekir. Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesine göre; “Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

İftira şikayet dilekçesi verilebilmesi için suçun unsurlarının vuku bulmuş olması gerekir. Örneğin mağdura isnat edilen fiilin belirli ve somut veriler içermesi gerekir, aksi halde suç oluşmaz. Ya da failin, mağdurun suçsuz olduğu bildiği halde suç isnat etmesi gerekir. Eğer fail mağdurun suçsuz olduğunu bilmiyor veya bilebilecek durumda değilse suç oluşmaz. İftira suçu şikayet dilekçesi ilgili yerin Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben yazılır ve iftira şikayet dilekçesi içeriğinde iftira suçunun fail tarafından nasıl işlendiğinin eksiksiz, duru ve somut bir anlatımla ele alınması oldukça önemlidir.

İftira Suçu Şikayet Dilekçesi

ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

ŞİKAYETÇİ : ………………………………

VEKİLİ : Av. Selce MARAŞ BÜKEN

ŞÜPHELİ : ………………………………

KONU : İftira suçu şikayet dilekçemizin arzıdır.

AÇIKLAMALARIMIZ

  1. Şüpheli müvekkil ile husumetlidir. Husumete neden olan olayları kısaca arz etmek gerekirse; ………………………………………………………………………………………………………………………
  2. Şüpheli güttüğü husumet nedeniyle müvekkili  …………………………………..…. iddialarıyla  şikayet etmiş ve müvekkil hakkında  sahtecilik, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçları hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Halbuki şüpheli kendisinin de bizzat içinde olduğu bu olayda müvekkilin bu suçları işlemediğini bilmektedir.
  3. Müvekkili iftirası ile itibarsızlaştırmaya çalışan şüpheli, müvekkil hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasına sebebiyet vermiştir.
  4. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 20…./…….. sayılı soruşturması neticesinde maalesef ki iddianame düzenlenerek yargılamaya başlanmıştır. (Ek-1) Adana …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin  20…/……. Esas sayılı dosyası ile müvekkilin yargılaması yapılmış ve kovuşturma neticesinde müvekkilin beraatine karar verilmiştir. (Ek-2) Müvekkil hakkındaki hakkındaki beraat …/…/… tarihinde de kesinleşmiştir. (Ek-3)
  5. Müvekkilin hem itibarına  hem de kişiliğine yapılan bu iftira nedeniyle  şüpheli  hakkında iş bu şikayette bulunmak zorunluluğumuz hasıl olmuştur.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda arz edilen ve re’sen ön görülecek hususlar neticesinde müvekkil hakkında asılsız isnatta bulunarak suç işleyen şüpheli hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Şikayetçi Vekili
Av. Selce MARAŞ BÜKEN

Adana ceza avukatı olarak, Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, TCK ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen suçların soruşturma aşamasından infaz aşamasına kadar tüm işlemlerine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

üst kat komşunun balkon ve banyosundan gelen sızıntılar nedeniyle tazminat ve hakimin müdahalesi istemi, balkon ve banyosundan alt kattaki daireye su sızan komşunun akan balkon ve banyoyu tamir ettirmesi gerektiği, üst komşudan su akması dava, üst komşudan su akması dava açılabilir mi, üst komşudan su akması davası, balkon ve banyosundan alt kattaki daireye su sızan komşunun akan balkon ve banyoyu tamir ettirmesi gerektiği, üst komşudan su akması dava kat mülkiyeti kanunu

Üst Kat Komşudan Su Akması Dava Açılabilir Mi?

Ev alma komşu al atasözünün doğduğu ülkemizde komşuluk ilişkilerinin ülkemizde oldukça kıymetli olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak bazı durumlarda bu ilişki yıpranmakta, rahatsızlık verici durumlar ortaya çıkabilmektedir. Özellikle banyo ve tuvaletlerdeki su tesisatından veya balkondan üst komşudan su akması dava sı gündeme gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda üst komşudan su akması dava açılabilir mi sorusu akla gelmektedir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi verdiği son tarihli emsal kararında üst komşudan su akması dava açılabileceğine karar vermiştir. Kararda özetle balkon ve banyosundan alt kattaki daireye su sızan komşunun akan balkon ve banyoyu tamir ettirmesi gerektiği ne hükmedilmiştir.

Üst Kat Komşudan Su Akması Dava Açılabilir Mi?

YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2019/1851
Karar Numarası: 2020/581
Karar Tarihi: 10.02.2010

ÜST KAT KOMŞUNUN BALKON VE BANYOSUNDAN GELEN SIZINTILAR NEDENİYLE TAZMİNAT VE HAKİMİN MÜDAHALESİ İSTEMİ

BALKON VE BANYOSUNDAN ALT KATTAKİ DAİREYE SU SIZAN KOMŞUNUN AKAN BALKON VE BANYOYU TAMİR ETTİRMESİ GEREKTİĞİ

ÖZETİ: Davacıya ait balkon ve banyodaki rutubetlerin, dökülmelerin ve kararmaların davalının dairesinden kaynaklandığı anlaşılmakla davalının balkonunu doğrama korkulukları ile balkon çıkıntısı arasındaki kılcal boşlukların su geçirmez likit izolasyon malzemeleri ile dolgusunu yaptırmasına, bu işlem için davalıya 1 iş günü süre verilmesine, davalının dairesinin banyosunda bulunan küvetin sökülerek seramik kaplamaların ve derzlerin yenilenmesi ve daha sonra akrilik küvetin monte edilmesi için davalıya 2 iş günü süre verilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava dilekçesinde, davacının üst kat komşusu 11 numaralı daire sahibi davalı …’ın balkon ve banyosundan gelen sızıntılar nedeniyle dairesinin zarar gördüğü, zararların tespiti için Bakırköy 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/8 Değişik iş sayılı dosyasında tespit yaptırdığını bu nedenle verilen zararların toplamı 1.168,20.-TL maddi tazminat ile 1.000,00.-TL manevi tazminata hüküm edilmesi istenilmiştir.

Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 17/9/2013 tarihli kararı ile “Açılan maddi tazminat talebinin 850,00.-TL’sinin kabulü ile dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacının istemiş olduğu manevi tazminatın tamamının reddine karar verilmiş, ilgili hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2014/9551 E. – 2014/16828 K. sayılı ilamı ile “Manevi tazminat istemi yönünden; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına, maddi tazminat ve onarım yapılmasına dair talep yönünden; dava, davalıya ait bağımsız bölümünden, davacıya ait bağımsız bölüme su sızması nedeniyle oluşan zararın tahsili ve onarım istemine ilişkindir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinden kaynaklanmaktadır. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun Ek 1. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlığın -değerine bakılmaksızın- sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceği hükme bağlanmıştır. Buna göre mahkemece kat mülkiyetinden kaynaklanan maddi tazminat istemi ve onarım yapılması konusundaki davanın tefrik edilip görevsizlik kararı verilerek dosyasının görevli ve yetkili sulh hukuk mahkemesine gönderilmesi gerekirken bu istem yönünden de işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmediğinden” hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 18/06/2015 tarihli görevsizlik kararından sonra yargılamaya devam eden Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabülü ile; 1.168,20.-TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacıya ait balkon ve banyodaki rutubetlerin, dökülmelerin ve kararmaların davalının dairesinden kaynaklandığı anlaşılmakla davalının balkonunu doğrama korkulukları ile balkon çıkıntısı arasındaki kılcal boşlukların su geçirmez likit izolasyon malzemeleri ile dolgusunu yaptırmasına, bu işlem için davalıya 1 iş günü süre verilmesine, davalının dairesinin banyosunda bulunan küvetin sökülerek seramik kaplamaların ve derzlerin yenilenmesi ve daha sonra akrilik küvetin monte edilmesi için davalıya 2 iş günü süre verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava tazminat ve hakimin müdahalesi istemine ilişkindir.

SONUÇ: …. 2) Davalının müdahalenin önlenmesi bakımından yaptığı temyiz itirazlarına gelince; Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve gereği yerine getirilerek taşınmazda gerekli önlemlerin alınmasına ve yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA 10/02/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.

Adana Avukat

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Borç ödeme protokolü örneği, icra dosyası borç ödeme protokolü, borç ödeme protokol örneği, borç ilişkisinden doğan ödeme protokolü, adana avukat

Borç Ödeme Protokolü Örneği

Bu makalemizde borç ödeme protokolü örneği paylaşılmaktadır. İcra dosyası borç ödeme protokolü olarak da kullanılabilecek iş bu sözleşme örneği mutlaka somut olaya uyarlanmalıdır. Ayrıca bu ve bunun gibi borç ödeme protokolü örneği hazırlanması aşamasında alanında uzman bir avukattan danışmanlık hizmeti almanızı tavsiye ederiz.

Borç Ödeme Protokolü Örneği

BORÇ İLİŞKİSİNDEN DOĞAN ÖDEME PROTOKOLÜ

MADDE 1 – TARAFLAR

Bu protokolün tarafları ………….. adresinde yerleşik ALACAKLI …………..  Limited Şirketi ile …………..  adresinde yerleşik BORÇLU …………..’tir. Taraflar protokolde kısaca “alacaklı” ve “borçlu” olarak anılacaklardır.

MADDE 2 – KONU

Söz konusu protokol; alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan ……. İcra Müdürlüğü’nün ……… sayılı icra takibine konu borçların ödenmesinin belirlenmesi amacıyla imzalanmıştır.

MADDE 3 – PROTOKOL ESASLARI

1-) Yukarıda ismi zikredilen alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan …….. İcra Müdürlüğü’nün …….. sayılı icra takibinde, kesinleşen asıl alacak ve faizi olarak …….. TL ve vekalet ücreti olarak da …….. TL’nin ödenmesi halinde, alacaklı tarafından icra dosyasına konu borcun tamamı ödenmiş olarak kabul edilecektir.

2-) ……. İcra Müdürlüğü’nün …….. sayılı icra takibine konu ………. TL asıl alacak ve faizi ile ……… TL vekalet ücreti olmak üzere TOPLAM ……….. TL borçlu tarafından 6 eşit taksitte ödenecek olup, ilk taksit ödemesi …/…/……. tarihinde, diğer taksitler devam eden …/…/……., …/…/……., …/…/……., …/…/……. ve …/…/…….  tarihlerinde ödenecektir.

Ödemeler vade tarihinde alacaklının bildirdiği ………….’e ait ………………….. Bankası ………………..Şubesi’nde bulunan ……………………………………………. IBAN nolu hesabına yapılacaktır.

3-) Taraflar arasında belirlenen ……… TL asıl alacak ve faizi ile …….. TL vekalet ücretinin tamamının ödenmesi halinde, alacaklı ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. sayılı icra takibine konu diğer alacakların tümünden (işlemiş faiz, tahsil harcı, başvurma harcı, masraf) vazgeçmiş sayılacak ve son taksitin ödenmesi ile birlikte makul süre içinde icra takibinden feragat edecektir. Feragat sebebiyle doğacak olan feragat harcı ve sair diğer masraflar alacaklıya aittir.

4-) Alacaklının bu şekilde alacağını tahsil edememesi ya da borçlu tarafından iş bu protokole aykırı davranılması halinde ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. sayılı icra dosyasından borçlu aleyhine takiplere devam edilecektir.

5-)   Alacaklı bu şekilde alacağını tahsil ettikten sonra borçludan bu takip dosyasının konusunu oluşturan borç ile ilgili olarak bir daha başkaca bir talepte bulunamayacak ve borçluyu ibra edecektir. Taraflar arasında mutabık kalınan toplam ………-TL ana para, faiz, icra masrafları ve icra vekalet ücreti ödendikten sonra, bu protokol konusu borç nedeni ile açılan tüm takipler için borçluya ibraname verilecektir.

6) İşbu protokol 2 (iki) nüshadan ibaret olup, tarafların karşılıklı kabul, beyan ve taahhütleri doğrultusunda …./…./…… tarihinde imzalanmıştır.

        ALACAKLI TARAF                                                            BORÇLU TARAF

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Mirasın reddi halinde destekten yoksun kalma tazminatı istenebilir mi, yargıtay kararları, reddi miras destek tazminatı, adana avukat,

Mirasın Reddi Halinde Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Mirasın reddi halinde destekten yoksun kalma tazminatı talep edilip edilemeyeceği konusunda Yargıtay kararları doğrultusunda kısa bir bilgilendirme yapmayı uygun gördük. Mirasçıların reddi miras yapması halinde artık destekten yoksun kalma tazminatı davası açamayacakları düşüncesi sıklıkla düşülen bir hatadır. Halbuki Yargıtay’a göre destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibari ile bağımsız bir hak olduğundan, mirasın reddedilmiş olması bu tazminatın talep edilmesine engel değildir. Zira destekten yoksun kalma tazminatı, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak değildir.

Mirasın Reddi Halinde Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Makalemizin başında özetlediğimiz bu görüş, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararında da yer bulmuş ve destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğuna hükmedilmiştir.

Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 1979/4-1528 E., 412 K. sayılı kararında; “BK’nın 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür” ilkesi benimsenmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.1984 gün, E: 1982/9-301, K: 1984/619  sayılı kararında da “Destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibariyle; üçüncü kişilere, desteğin gelir ve yardımından yoksun kalmaları nedeniyle tanınmış bağımsız bir hak olup, mirasçılık sıfatı ve miras hukuku ile ilgisi yoktur. Çünkü bu hak, mirasçılık sıfatından değil, eylemli olarak destek olanın ölümü nedeniyle, onun gelir ve yardımından yoksun kalma ya da farazi destek olma olgusundan kaynaklanmaktadır” denmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/4-222 Esas, 2007/222 Karar ve 18.04.2007 Tarihli kararında ise şu görüşe yer verilmiştir: “Sonuç olarak, destekten yoksun kalma tazminatı nitelik itibariyle bağımsız bir hak olup; ölen kimse ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmediğinden; mirasın reddedilmiş olması, destekten yoksun kalma davasının açılmasına ve incelenip hasıl olacak sonuç uyarınca esasına ilişkin karar verilmesine engel, yasal bir neden değildir.” 

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.

 

İhtiyati haciz dilekçesi örneği, ihtiyati haciz talep dilekçesi, ihtiyati haciz dilekçesi nasıl yazılır, adana avukat, ihtiyati haciz için başvuru dilekçesi örneği

İhtiyati Haciz Dilekçesi Örneği

Bu makalemizde ihtiyati haciz dilekçesi örneği ne yer veriyoruz. İhtiyati haciz başvuru dilekçesi olarak makalemizde verilen ihtiyati haciz dilekçesi örnek niteliğinde olduğunun ve mutlaka somut olaya uyarlanması gerektiğinin altını önemle çizmek isteriz.

İhtiyati Haciz Dilekçesi Örneği

ADANA NÖBETÇİ ………….. MAHKEMESİ’NE

İHTİYATİ HACİZ

TALEP EDEN-ALACAKLI   :  ………………………….

VEKİLİ                                   : Av. Selce MARAŞ BÜKEN

KARŞI TARAF-BORÇLU      : ………………………….

D.KONUSU                            :  İHTİYATİ HACİZ KARARI TALEBİDİR.

ALACAK MİKTARI                :  …………..-TL

AÇIKLAMALARIMIZ

Müvekkil ile karşı yan arasında akdedilen …/…/….. tarihli sözleşmeye istinaden adı geçen müvekkile borçlanmıştır. Müvekkilin tüm ısrar ve ihtarlarına rağmen borcunu ödemeyen karşı yan hakkında alacağın tahsilini temin için Adana …. İcra müdürlüğünün …../……. E. sayılı dosyasından Genel haciz yoluyla icra takibine geçilmiştir.

Bu anlamda; ………….TL.’na ulaşan müvekkil alacağı teminatsız olup, borçlunun mallarını kaçırma girişimi içinde olması nedeniyle, muaccel olduğu belli olan ve ancak teminatsız bulunan işbu alacağımızın tahsilini temin için ihtiyati haciz kararı istemek zorunda kalınmıştır.

HUKUKİ NEDENLER             :  İİK.257.Mad.v.s.ilgili mevzuat.

DELİLLERİMİZ                       :  Sözleşme, Adana …. İcra Müdürlüğü’nün ……/……… E.sayılı dosyası, ihtarname

NETİCE VE TALEP        :  Yukarıda kısaca arz edilen nedenlerle, fazlaya dair haklarımız saklı kalmak üzere, muaccel olan ve teminatsız durumda bulunan müvekkilin alacağının tahsilini temin etmek üzere, takdir edilecek teminat karşılığında, borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin borçluya  tahmiline karar verilmesini vekaleten saygıyla arz ve talep ederim.

İHTİYATİ HACİZ TALEP EDEN VEKİLİ
AV. SELCE MARAŞ BÜKEN

Büken Hukuk & Danışmanlık Bürosu, adana avukat olarak hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Diğer makalelerimize buradan ulaşabilir veya büromuzdan randevu almak için buraya tıklayabilirsiniz.